1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. Mescid-i Aksa’dan kim sorumludur?
Mescid-i Aksa’dan kim sorumludur?

Mescid-i Aksa’dan kim sorumludur?

Bu ümmet zelil oldu ve küçük düştü. Paramparça oldu ve boyun eğdi. Allah’ım onun bu zilletini izzet ile değiştir. Bu hezimetten sonra zafer nasip et. Allah’ım Huneyn’de olduğu gibi yeniden toparlanıp taarruzda bulunma gücü ver.

25 Ağustos 2024 Pazar 18:48A+A-

Fayez el Kenderi kimdir?

1975 Kuveyt doğumlu Fayez Muhammed Ahmet El Kenderi Afganistan’da cami yapımı ve yardım için bulunurken Amerikan güçleri tarafından 2002 yılında gözaltına alınmış ve 14 yıl Guantanamo’da tutsak kalmıştır. Halen Kuveyt’te bir camide imamlık yapmaktadır.

Fayez el Kenderi’nin gerçekleştirdiği 23 Ağustos 2024 Cuma hutbesini okuyucularımız için Lokman Doğmuş tercüme etti:

İslam’da Mescid-i Aksa’nın büyük bir fazileti ve yüce bir itibarı vardır. Sahih-i Buhari’de (Allah ona rahmet etsin) geçen bir rivayete göre Ebu Zer, Hz. Peygambere “Ey Allah’ın elçisi yeryüzünde ilk inşa edilen mescid hangisidir?” diye sordu. Hz. Peygamber “Mescid-i Haram” dedi. Ebu Zer: “Sonra hangisi?” diye sordu. Hz. Peygamber : “Mescid-i Aksa” dedi.

Sahih-i Buhari’de geçtiğine göre Hz. Peygamber: “Üç mescid dışındaki diğer mescidler için yolculuğa çıkılmaz” buyurmuştur. Bunlar, Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve Mescid-i Nebevi’dir.

Mescid-i Aksa ve İslam’ın mukaddesatını korumaktan kim sorumludur? Müslümanları koruma ve savunmadan kim sorumludur? Hz. Peygamber (s.a.v.) (El Munziri ve Elbani’nin hasen olarak kabul ettiği bir hadiste) dedi ki:

“Bir kimse bir Müslüman’a saygınlığını kaybedeceği, haysiyetine dokunulacağı bir ortamda destek olur yardım ederse Allah da ona yardım beklediği bir ortamda destek olur ve yardım eder. (öyle bir yer ki Müslüman orada zayıftır, yardıma muhtaçtır, orada Allah ona yardım eder, dünyada da ahirette de)  Bir kimse de bir Müslüman’ı, saygınlığını kaybedeceği, haysiyetine dokunulacağı bir ortamda yüzüstü bırakırsa Allah da onu yardım beklediği bir ortamda yüzüstü bırakır!” (Allah dünyada da ahirette de yüzüstü bırakır, yardımsız bırakır ki bundan Allaha sığınırız).

Peki kim sorumlu? Hepimiz sorumluyuz. Herkes sorumlu. Hz. Peygamberin Sahih-i Buhari’de geçen bir sahih hadiste buyurduğu gibi herkes kendi gücü nispetinde sorumludur. Hz. Peygamber : “Hepiniz birer çobansınız/sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz." Buyurmuştur. Hiçbirimiz sorumluluğu başkasına atıp başkasının kendisi adına gerekeni yaptığını düşünemez. Hayır! Hepimizin görevleri var. Hepiniz sorumlusunuz diyor. Lider sorumludur. Yönetimi altındakilerden sorumludur. Allah ona hesap soracak. Erkek sorumludur.  Sen ve ben de sorumluyuz. Allah bizi bu insanları korumakla yükümlü tutmuştur. Erkek ailesinden sorumludur. Yönetimi altındakilerden sorumludur. Terbiye eder. Çocuğunu yetiştirirken onu zaferi kazanan nesil olarak yetiştireceğine kalpten niyet edeceksin. Bunu yaptık mı? Hayır her birimiz sorumluluğu başkasına atıyor. Halbuki hepimiz bundan sorumluyuz. Hadis hepiniz sorumlusunuz diyor. Lider yönetimi altındakilerden sorumludur ve erkek de ailesinden sorumludur. Konu burada ailesine yiyecek içecek sağlamak değildir. Aksine zafer nesline hazırlıktır. Bunu yaptın mı? Üzerine düşeni yaptın mı? Öyleyse sen Mescid-i Aksa’yı ve İslam’ın mukaddesatını yüzüstü bıraktığın için sorumlusun. Evet sen sorumlusun. Kadın da kocasının evinde sorumludur. O da yönetimi altındakilerden sorumludur. Çocuklarının terbiyesinden sorumludur. Bazı cahillerin zan ettiği gibi buradaki sorumluluk sadece yiyecek içecek temini konusunda değildir. Konu bundan daha kapsamlıdır. Ümitsizliğe düşüp elimden bir şey gelmiyor deme! Yapabileceğin birçok şey var. Hizmetçi de yanında çalıştığı kişinin malı konusunda sorumludur. Yani hizmetçi burada yönetici gibi sorumludur. Her birimiz görevini tam yapsa toplum tamamen değişir. Fakat herbirimiz sorumluluğu başkasına atıyor. Her birimiz sanki kendisi üzerinde bir mesuliyet yokmuş da başkası yükümlüymüş gibi davranıyor. Oysa “Hepiniz birer çobansınız/ sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz." Kıyamet günü gelecek ve sen Mescid-i Aksa’yı yüzüstü bıraktığın için “Allah’ım elimden bir şey gelmiyordu” diyeceksin. Hayır yapabileceğin çok şey vardı ve sen yapmadın. Çocuklarını namaz ile yetiştirmedin. Kızlarını örtünme, namaz, iffet ve dürüstlük konusunda yetiştirmedin. Hayır, umurunda değildi. Meşgulsün kendi dünyanda. Fakat hesaba çekileceksin. Mescid-i Aksa’yı yardımsız bıraktığın için de hesaba çekileceksin. Bu sorumluluğun tahayyül ettiğinden daha büyük olduğunu göreceksin. “Hepiniz birer çobansınız/ sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz."Cenab-ı Allah’ın buyurduğu gibi Hakkında bilgin olmayan şeyin peşine (biliyormuş gibi) düşme! Şüphesiz ki işitme (duyusu), göz ve kalp, bütün bunlar o (kazandığı)ndan sorumludur. Her organ kıyamet günü sorguya çekilecek. Ayette we la takfu ifadesi geçiyor. Ne demek we la takfu yani başkasına uyma. Burada aklın devre dışı bırakılması eleştiriliyor. Başkasının peşine düşen insan ne kadar da sefihtir. Kanıtsız delilsiz başkasına ve baskın kültüre uyuyor. Bu yaygın kültüre uyan, yarattığı-her-şeye-hükmeden-yegane-yaratıcı Allah Sübhanehu ve Teala’nın indirdiği hükümlere zıt, dünyevi fikirlerin peşine düşen kişi işte bu başkasının ardı sıra giden kişidir. Bu ironik manzaraya bakın. Ardına düşme diyor ayet. Aklını kullan. Başkasına tabi oluyorsun. Geçici, saçma dünyevi fikirlerin ardına düşüyorsun. Allah’tan geldiğine dair elinde bilgi yok ve sen ardına düşüyorsun. İşitme (duyusu), göz ve kalp, bütün bunlar ondan sorumludur. Çünkü bilgi ya hislerle ya da akledilenlerle ilgilidir. Eğer hislerle ilgili değilse görme ve işitme ile ilgilidir. Ve eğer akıl ile ilgili değilse o zaman fuad ile ilgilidir. Fuad kalbi kapsıyor. Göğüs hem fuad hem kalbi kapsıyor. Kur’an’daki fuad lafzı kalbi çevreleyenin kalbi etkilediğine işaret ediyor. Bu yüzden bu ayette kalp değil de fuad ifadesi geçiyor. Çünkü fuad kalbi çevreliyor. Kalbini saranlara dikkat et çünkü bunlar senin kalbini etkiliyor. Kalp ile fuad arasında fark var. Bir başka hadiste Hz. Peygamber “Yemenliler geldi onlar ince kalpli ve yufka yüreklidir (fuad)” buyurmuş ki bu da kalp ile fuadın farklı olduğunu gösteriyor. Fuad kalbi sarandır. Göğüs de her ikisini sarandır. Hakkında bilgin olmayan şeyin peşine düşme! Şüphesiz ki işitme (duyusu), göz ve kalp, bütün bunlar ondan sorumludur. Bu demektir ki işittiği, gördüğü, düşündüğü ve Allah’ın emirlerine karşı gelenlerin fikirlerinin ardına düştüğü her şeyden sorguya çekilecektir.

Cenab-ı Allah’ın kıyamet günü emredeceği gibi “durdurun onları” Kabirlerinden dehşete düşmüş olarak çıkarıldıklarında. Kardeşlerim o kıyamet günü herkes korkacak. Üzerinden kabir toprağını atmaya çalışırken korkudan titreyecek ve akıbetin ne olacağını bilmeyecek. Ne oluyor? Melekler onları sevk ediyor.  “Ölüm sarhoşluğu gerçeği getirir; (insana) “İşte bu, senin kaçtığın şeydir! Sûr’a üflenecektir. İşte bu, vadedilen gündür. Herkes, yanında bir sevk edici (melek), bir de şahitle birlikte gelecektir.” Melekler onları sevk edecektir. Nereye? Mahşer yerine gittiklerini bilmiyorlar. Fakat teslim olmuş olarak, boyun eğmiş, başı önüne eğilmiş olarak nakledilecekler. Ve sevkedilirken ilahi emir gelecek “Onları durdurun” Neden ey Rabbim? “Çünkü onlar sorgulanacaktır.” Onlara soracağız. Ve orada bir yer var ki biz hepimiz orada duracağız, Cenab-ı Allah küçük büyük her şeyi soracak. Rabbim neden durduruyorsun? Çünkü onlar mesul olanlardır, sorgulanacaktır. “Neden yardımlaşmıyorsunuz şimdi?” bu soru insanlara zayıflıklarını izhar etmek için insanı acizlik içinde bırakan bir soru. Neden yardımlaşmıyorsunuz. Arapçada bu kelime tenasur kelimesi tefaul babında kullanılmış. Böylece her iki tarafın karşılıklı yardımlaşmasına işaret ediyor. Neden yardım etmiyorsunuz demiyor da neden dünyada yaptığınız gibi  yardımlaşmıyorsunuz diye soruyor cenabı Allah. İhanet içinde, gece gündüz hileler yaparak, sanal isimlerin arkasına sığınan trolleri yöneterek antlaşmalar yapıyordunuz. Ama hayır hayır bugün sanal bir şey yok. Bu hayali isimlerin arkasına saklanan herkes o gün Allah Teala’nın karşısına ve bütün toplulukların önünde çıplak olarak çıkacak. Utanç, rezillik ve nifakları ortaya çıkacak. Neden yardımlaşmıyorsunuz? Bugün onlar zelil bir şekilde teslim olmuşlardır. Neden burada “muslimun”, yani işi Allaha bırakırlar değil de “musteslimun” teslim olmuşlar ifadesi kullanılmış? Bu gün onlar teslim olmuşlardır. Muslim ve musteslim arasında ne fark var? “Muslim” tercih yaparak kendini Allaha teslim eden kişidir. Fakat istislam daha beliğ bir ifadedir. Musteslim istemese de boyun eğendir. Emre karşı gelemezsin. Dünyada İslam’ın hükümlerini ret ettikleri için, kıyamet günü, musteslim, küçük düşürülmüş ve zelil olarak istemeseler de getirileceklerdir. Bugün onlar zelil bir şekilde teslim olmuşlardır. Allah Subhanehu ve Teala’nın dediği gibi Rabbine yemin olsun ki onların tümüne bu yaptıklarını soracağız. Neden burada ey Muhammed (anam babam ona feda olsun) senin rabbine yemin olsun ki ifadesi kullanılmış, Allah’ın bize tabi olmamızı emrettiği bu Resul-i Ekrem’in ahdine ihanet ettiğimize işaret etmek için! Anlaşmamızı ihlal ettik. Allah Sübhanehu ve Teala onunla yemin ediyor. Rabbine and olsun ki diyor. Ey kendisini hidayet rehberi, uyarıcı ve müjdeleyici olarak gönderdiğimiz peygamber onlar senin emrine muhalefet ettiler. Rabbine yemin olsun ki onların tümüne bu yaptıklarını soracağız.

Allah Subhanehu ve Teala’nın buyurduğu gibi “De ki: “Yapacağınızı yapın! İşlerinizi Allah da görecektir, Elçisi de müminler de. Sonra görünmeyeni de görüneni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size yapmış olduklarınızı bildirecektir.” Buradaki “yapacağınızı yapın” ifadesi ürkütücü bir tehdittir aslında. Küçük büyük bütün yapılanları izleyen bir kralın, birine “istediğini yap” demesi gibi. Korkutucu bir durum. Yapacağınızı yapın! İşlerinizi Allah da görecektir, Elçisi de müminler de.

Allah yaptıklarınızı görecektir. Yeminler olsun ki eğer birimiz kesin bilse ki telefonu tamamen izleniyor, kameralarla gözetleniyor, her fısıltısını her hareketini gördüklerini bilse korkudan titrer ve her hareketine dikkat edip dururdu. Lakin Allah “Allah yaptıklarınızı görecektir” buyurduğunda?

Allah Subhanehu ve Teala amellerimizi görecek. Elçisi de görecek. Bu konuda iki rivayet var. Birinde Hz. Peygamber döneminde yaşayanlara yönelik olarak peygamberin göreceği anlamında, bir diğer rivayet ise peygamber öldükten sonra da görecektir. Bu nasıl olacak? Eğer cenabı Allah sahih bir hadisle ispat olunduğuna göre elçisine ümmetinin selamını vefatından sonra da iletiyorsa O, vefatından sonra da ümmetinin yapıp ettiklerini ona iletmeye kadirdir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in buyurduğu gibi : “ümmetimin iyi kötü yaptıkları bana arzedilecek” ameller ona arzedilecek.

Allah resulü karşısında ne kadar da utanç verici bir durumdayız! Zelil ve utanç verici durumumuzu gördüğü zaman. İzzeti zillet ile değiştirdiğimizi gördüğü zaman. Zaferi hezimet ile değiştirdiğimizi gördüğü zaman. Allah’ın kitabına sırt çevirdiğimizi ve umursamadığımız gördüğü zaman. Allah resulüne karşı ne büyük ayıp!

El Iraki ve öğrencisi İbni Hacer’in, Ahmed Şakir ve El Elbani’nin sahih olduğunu ifade ettiği sahih bir hadisinde, ibn-i Ömer’in hadisinde olduğu gibi dedi ki: “Allah’a bir şey emanet edildiğinde Allah onu korur. Allah’tan bir emaneti koruması istendiğinde onu korur.” Allah’ım senin ism-i Azamınla sana yalvarıyoruz ve habibinin (s.a.v.) ümmetini sana emanet ediyoruz. Allah’ım habibinin (s.a.v.) ümmetini sana emanet ediyoruz. Allah’ım habibinin (s.a.v.) ümmetini sana emanet ediyoruz.  Bu ümmet zelil oldu ve küçük düştü. Paramparça oldu ve boyun eğdi. Allah’ım onun bu zilletini izzet ile değiştir. Bu hezimetten sonra zafer nasip et. Allah’ım Huneyn’de olduğu gibi yeniden toparlanıp taarruzda bulunma gücü ver. Allah’ım Ebubekir el Sıddik (R.A)’ın sancağı altında yeniden bir araya gelen Müslümanlar gibi bir dönüş nasib et. Allah’ım Yermuk gibi bir fetih nasib et. Allah’ım Ayn Calut gibi bir zafer nasib et. Allah’ım Müslümanların güzel bir dönüşle senin dinine dönmelerini nasib et. Allah’ım Gazze’deki sevdiklerimizi sana emanet ediyoruz. Allah’ım onların kalplerini ve canlarını sana emanet ediyoruz. Allah’ım bedenlerini ve organlarını sana emanet ediyoruz. Allah’ım iman, sabır ve sebatlarını sana emanet ediyoruz. Allah’ım Gazze’deki ailelerimizi sana emanet ediyoruz. Allah’ım ayaklarını sabit kıl. Allah’ım üzerlerine sabır yağdır. Ayaklarını sabit kıl. Kafirlere karşı onlara yardım et. Allah’ım bizim senin dinine güzel bir dönüşle dönmemizi nasib et. Allah’ım bizim aracılığımızla İslam’a ve Müslümanlara yardım et. Allah’ım bizim senin dinine güzel bir dönüşle dönmemizi nasib et. Allah’ım bizim aracılığımızla İslam’a ve Müslümanlara yardım et. Ben bu sözlerimi söylüyor ve benim ve sizin için Allah’tan af diliyorum.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum