1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Mesajın Mahiyeti ve Muhasebenin Kapsamı
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Mesajın Mahiyeti ve Muhasebenin Kapsamı

29 Haziran 2018 Cuma 05:42A+A-

Kendi kazandıkları üzerine değil de karşı tarafa kaybettirdiklerini üzerine muhasebe yapmak siyasette öteden beri adet olmuş. Bunun biraz daha iyisi sadece kazandıkları üzerinde durup kaybettiklerini örtmeye veya unutturmaya girişiyor. Oysa tek taraflı görülen hesap hiç bir zaman muhasebe sayılmaz. Yediğin golleri inkar edip maçın skorunun salt attığın gollere göre ilan etmek nerede görülmüş!?

Gelin görün ki ‘ayranım ekşi’ dememek için türlü mazereteler üretenler mi dersiniz kayıplarını başka adreslere fatura etmek için yarışa girenler mi dersiniz adeta siyaset sahnesinde bir cümbüş sergileniyor. “Biz kazandığımız için onlar kaybetti” demek yerine “onlar kaybettiği için biz kazandık” demek propaganda tekniği açısından daha etkili ve kalıcı izler bırakıyor demek ki. Ne sorulursa sorulsun, hangi itiraz dile getirilirse getirilsin siyaset esnafının bir sonraki seçime kadar cevapları hazır ve usanmaksızın mütemadiyen tekrar ediyorlar.

Kronik Muhalefet, Tutkulu İnkâr

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun 24 Haziran seçimlerini analiz ederken ortaya koyduğu perspektif siyasetin fayda sağlama (inşa) üzerine değil de zarar verme (yıkım) üzerine yapılmasını temsil açısından önemli bir göstergedir. CHP’nin adayı İnce’nin kırk yıl sonra % 30 bandını aşması önemli bir kazanım olsa bile Meclis seçimlerinde % 22’ye kadar geri düşülmesi tevil edilemeyecek bir kayıptır. Fakat hiç oralı olmaya niyetli değiller ki enteresan değerlendirme biçimleriyle ve gülünç hallerle kamuoyunun karşısına çıkıyorlar. 

Bakın bu siyasi kazanım-başarı hikâyesi Kılıçdaroğlu tarafından şöyle tarif ve teyid ediliyordu: (CHP teşkilatı) AKP’ye yedi puan kaybettirdiler. 49.5 olan oyları, 42.5’a düştü. Bu bizim için önemli bir başarıdır. Bu seçimin tek kaybedeni AK Parti. Kazanan demokrasidir, milyonlardır. Bu mantığın siyaset tarzı kendi adaylarına 11 milyondan fazla fark atarak 26 milyonu aşkın seçmenin desteğini alan Erdoğan’ın neden ve nasıl kaybettiğini anlatmakta hiç de zorlanmıyor. Zaten ortada küçük bile olsa bir başarı hikâyesi yok ki tebrik edilsin ve saygı gösterilsin! Örnek ve izahları uzatmaya hacet yok. Çünkü sandıkların açılıp sonuçların canlı yayında kamuoyuna ilan edildiği saatlerde dahi seçmen tercihleri üzerinde manipülasyon yapan, hile ve şaibe söylentileri yayan, bütün kadrolarını seferber ederek seçimlerin meşruiyetini ortadan kaldırmaya yeltenen bir siyasal örgütten objektif, makul ve yapıcı bir özeleştiri beklemek beyhudedir.

CHP ve Kılıçdaroğlu düzeyinde değil fakat benzer bir tutum Bahçeli ve MHP kadrolarında da görülüyordu. Bu aralar içeriden ya da dışarıdan olsun MHP için “Neden millet bize iktidar yetkisi vermedi? Hangi eksik ve yanlışlarımız bizi birinci parti olmaktan uzak tutuyor?” gibi soruları sormak pek bi tehlike arz ediyor. Başta Bahçeli olmak üzere tüm kurmay kadro seçmen tarafından kendilerine tevdi edilen “denge ve denetleme göreviyle sorumlu kilit parti” rolünden son derece memnun hatta gururlu pozlar veriyorlar. Biliyoruz tabii; “neden % 11’de takılıp kaldıklarını sorgulamıyorlar? Nasıl olur da yıllardır toplumun kendilerini bir adım ileriye taşımayan bu ilgisizliğinden rahatsız olmazlar?” diye sormak dertsiz başına dert açmakla eş anlamlı gibi bir şeydir.

Nasıl Bir Denetimden Bahsediyorsunuz?

Bahçeli’nin MHP adına ilan ettiği bu “denge ve denetleme misyonu”na bağlı “Meclis’in kilit partisi” rolünü geçiştirmemek lazım. Bir seçimlerden hemen önce diğeri seçimlerden hemen sonra iki MHP Genel Başkan Yardımcısı’nın Celal Adan ve Sefer Aycan’ın provokatif çıkışlarını hamasi ya da kastı aşan bir propaganda olarak mı görmeliyiz acaba? Adan’ın “Türkiye artık MHP’siz yönetilemez” çıkışıyla Aycan’ın “Erdoğan’ı, AK Parti’yi, Meclis’i ve devleti MHP kurtarmıştır. 24 Haziran’dan sonra MHP ne derse o olacaktır” söylemlerini yavru muhalefetin iktidar partisini ipotek altına alma, mecbur bırakma ve istikamet belirleme siyasetinden bağımsız görebilir miyiz?

Aycan’ı görevden alan Bahçeli’nin Erdoğan’a jest yaptığını değil belki geri adım atmaya icbar edildiğini söylemek daha uygun olur. Çünkü “Çakıcı gibi kader mahkûmları için af” talebi, OHAL’in kaldırılmasına itiraz vs. konularında MHP ile AK Parti’nin ciddi bir açı farkı var. İlaveten MHP’yle iltisaklı haber sitelerinde mütemadiyen Çakıcı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik tehdit ve hakaret içerikli mektuplarını yayınlatarak, 70 gazeteciyi hedef gösterircesine verilen ilanla oluşturulmak istenen iklim toplumun yabancısı olmadığı fakat hep tedirginlik duyduğu bir iklimdir.

Öyle ki bu çirkin ve yıkıcı iklim Cumhur İttifakı’nın selameti açısından mesailerinin bir kısmını Bahçeli ve MHP güzellemesine teksif eden ahlaksız trolleri bile kapsam alanına sokmakta tereddüt etmemektedir. Fakat ne gam! Bir dönem Fethullah ve çetesine övgüler düzerek güç devşiren troller son dönemde Bahçeli ve MHP, Perinçek ve Vatan Partisi etrafında sempati haleleri oluşturmak üzere türlü türlü danslar yapıyorlar. Ancak aynı çevreler eş zamanlı olarak Erdoğan’ın “mesajı aldık” çıkışıyla sergilediği özeleştiriden güya durumdan vazife çıkarma aşkıyla AK Parti teşkilatlarına yönelik operasyonlar tertiplemeye başladılar.

Toplumu irrite eden, siyasete tepki ve mesafe koymaya iten ahlaksız trol-troliçe rolünden hızlıca AK Parti ve seçmen arasında ombudsman statüsüne sıçrama yapma kurnazlığına AK Parti Kurucular Kurulu Üyesi ve İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın gösterdiği tepki umarız ki anlamlı ve istikrarlı bir tavır oluşturur. Asalak takımı yeni dönemde yeni bir konumlanış için zemin yoklarken örneğin M. Belma Satır’a gösterilen açık ya da örtülü fakat kesinlikle örgütlü saldırılara karşı sergilenecek tavır seçmenden gelen mesajın ne düzeyde alındığını ve etkili bir muhasebeye alan açılıp açılmayacağının bir göstergesi olacaktır elbette.

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum