Merhaba Ey Şehri Ramazan
Ve sonunda Ramazan’a kavuştuk..
Dilerim savaş ve terör bu süreçte can almaya devam etmez..
Ama endişeliyim ki, her Ramazan olduğu gibi İsrail yine saldıracak..
Her Ramazan’da ya da kurbanda mutlaka bir acı yaşanırdı İslam coğrafyasında.
Mesela her kurban, Hac döneminde Suriye’de kolera vakası yaşanırdı. Hacılar sınırlarda kamplarda karantinaya alınırdı.. Şimdi her kurbanda elini kesen acemi kasap ya da kaçan danayı kovalama haberi gibi..
Korkarım yine Ramazan’dan kilo alıp çıkacağız.. Bizim Peygamberimiz bir gün oruç tutar bir gün yerdi. Yediği zaman da iki öğün ve tek tip yemek yerdi. “Halil İbrahim sofrası” diye 1001 çeşit yiyecekle sofrayı donatanlara inanmayın. Şeytan sizi Allah’la (cc), ya da Hz. Halil İbrahim’le aldatmasın. Siz sigarayı bıraktırmak isterken insanlara, Şeytan başına fes giyip, Ottoman Cafe diye, kolunun altında nargile ile gelir dayanır kapınıza.
Bu Ramazan yeme içmemize dikkat edelim biraz. Şekerli bir şey yemeyin mesela, tatlı ve meyve yiyecekseniz yemekten önce yiyin. İbrahimi geleneğe geri dönelim.
Size günde 5 kez yediriyorlar değil mi, inanmayın. Biliyorum bu kez kapınızı başörtülü diyetisyenlerle çalıyorlar.. Size bilmem ne metodu ile başarı ve mutluluğu öğütleyen eğitimcileriniz, yaşam koçlarınız da var biliyorum. Kanmayın.
Midenize girenden önce kafanıza, kalbinize girmeye çalışanlara dikkat edin, temiz (Tahir) şeylerle besleyin kafanızı ve kalbinizi, “Kafanızı kiraya vermeyin”. Sakın “din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin.”.
Var mısınız, bu Ramazan’da Kur’an-ı Kerim’in hem lafzını, hem manasını, yani mealini okuyalım. Bunu yaparken bir Kur’an tarihi ve bir de usulü tefsir okuyalım.. En azından başlayalım ve devam ettirelim.. Birlikte de okuyabiliriz ayrı ayrı da, yurtlardaki kardeşler farklı farklı kitaplardan okuyup kendi aralarında müzakere de edebilirler..
“Yaşayan Kur’an” olarak Hz. Peygamberin hayatını okuyalım bir. Yani bir siyer kitabına başlayalım.. İmkanı olanlar Ramazan’da ya da daha sonrası için itikafa girsinler mesela.. Ben ilk istikametimi 15 yaşında girdiğim ilk itikafta buldum..
Ve tabii mutlaka bir akaid okumalıyız.. Hadis ve fıkıh kitabı, aynı zamanda usulü hadis ve usulü fıkıh kitabı.. Usul olmadan olmaz.. Bir peygamberler tarihi, bir de İslam tarihi bu arada. Mezhepler, tarikatlar nasıl doğmuş, savaşlar, kurulan ve yıkılan medeniyetler.. Okumadan olmaz.
Bakın ilköğretim mezunu iseniz ilmihalle belki idare edebilir bazınız. Ama lise ve üniversite mezunu iseniz, fıkıh okumanız gerek. Hele de akademik kariyer ve meslek sahibi birisi iseniz, mesleğinizle ilgili ya da kariyerinizle ilgili, dini emir ve yasaklardan haberiniz yoksa, leyh ve aleyhinizdekileri bilmiyorsanız vay halinize.. Sadece sakal bırakıp, hacca gitmekle, zikir halkalarına katılmakla, “iman ettik” demekle yakanızın bırakılıvereceğini mi sanıyorsunuz?..
Fıkhetmek, yaptığınız işin delilini bilmek, ilmel yakin, o konunun hikmetine vakıf olmak demektir.. Evlenirken evlilikle ilgili kuralları çocuklarınıza öğretmelisiniz mesela.. Fıkhetmeliler.. Yoksa gücü yeten yetene.
Bilmeden olmaz!
Bakın, İmam-Hatip lisesinde bile daha fazlası öğretiliyor. Bunları bilip gereğini yapmadan cennete giremezsiniz. Aklınız kadar iman edecek, aklınız kadar amel işleyeceksiniz. Dininiz aklınızdan daha fazla olamaz.. Bir araba ehliyeti almak için bile size, hacim olarak bir Akaid kitabından daha fazla bir kitabı ezberletiyorlar ya hu..
“Oku” diye başlıyor bu kitap. “Kur’an” “Okunan kitap” demek.
O kitap; “hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” der. Eğer Vahiy’den habersizseniz, bütün ilimleri bilseniz, Kur’an-ı Kerim’in size verdiği isim “Ebu Cehil” olacaktır.. Kur’an’ı da bilseniz, bütün ilimleri de, eğer uygulamıyorsanız, kitaptaki sıfatınız “Kitap yüklü eşek” olacaktır. Eğer hepsini bilir, sonra da aksini yaparsanız, Kur’an size lanet eder.
Okumak ve doğru anlamak için istişare ve şûra yapmak zorundayız.. Ezberlemek ve tekrarlamak değil sadece. Anlamak ve gereğini yapmak!
Keşke, okuduğunuzu ya da duyduğunuzu doğru anlamak, düşündüğünüzü doğru ifade edebilmek, farklı görüşler arasında muhakeme edebilmek, farklı görüşler arasından tercih yapabilmeniz için mümeyyiz olabilmek için bir de kelam okusanız..
Bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin.. Her duyduğumuza inanmayalım. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabilir. İttifak ettiğimizde birlikte hareket edelim. İhtilaf ettiğimizde birbirimizi mazur görelim.. İman ettikten sonra, “Allah’ın emrine uymayınca haram, Resulün sünnetine uymayınca mekruh, benim gibi düşünmezseniz dinden çıkarsınız” diyenlere itibar etmeyin. Muhkemleri bırakıp müteşabihlerin arkasına saklanarak kardeşlerini tekfir eden tekfircilere, ya da dini sulandıranlara itibar etmeyin. “Öfke ve aşk” aklı zail eder, bunlarla aranıza bir mesafe koyun. Gayb hazineleri kimsenin tekelinde değil. Hiç kimse mutlak anlamda masum da değil. Her insan bir nefs taşır ve o nefs ise Şeytanın işbirlikçisi olabilir..
Şeytanlar bağlanıyor. Ama sakınalım ve biz Şeytanın davetine uyup, gidip onun dizine başımızı koyup, onun fesadına vesile olmayalım. Biz Cenab-ı Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olalım inşallah!
Selâm ve dua ile.
Yeni Akit
YAZIYA YORUM KAT