1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Merhaba ey Şehri Ramazan!
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Merhaba ey Şehri Ramazan!

11 Ağustos 2010 Çarşamba 03:24A+A-

Bugün çarşamba, Ramazan’ın ilk günü. 11 ayın sultanı..

İçinde, arasında Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı olan bir gece’yi barındıran ay..
Dün akşam Teravi namazı vardı. Gece sahura kalktık.
Bugün Şeytanların ayağına zincir vuruldu..
Çokça okumamız, düşünmemiz, ibadet etmemiz, tevbe ve dua etmemiz, zikretmemiz gereken bir aya girdik.. Keşke fırsat bulup itikafa girse kardeşlerimiz.. Bir ömür muhasebesi için ne iyi olurdu..
Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından birine, Ramazan’dan hemen sonra ve bir darbenin yıldönümünde giriyoruz.. Ne garip bir tevafuk ve ne ilginç bir tecelli..
Bu Ramazan sadece Türkiye için değil, bölge ve dünya için de son derece önemli bir milad özelliği taşıyor sanki..
Bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız.. Ve tarihin kavşak noktalarından birinde bulunuyoruz..
Sanki Ramazan’dan hemen sonra bölgede çok önemli gelişmeler olacakmış gibi geliyor bana..
Yani eylül ayı dünya, bölge, Türkiye için birçok yönden yeni bir başlangıç olacak.. Yani bir rüzgar tünelinde, rüzgara karşı uzun yürüyüş devam edecek gibi.. Ama her şeye rağmen ilerleme sürecek.. Rüzgarın şiddeti daha sonra düşecek elbette ama daha önümüzde uzun-ince bir yol var..
Ramazan’a girerken sinir bozucu bir durum var. Aslında yiyip içmeme günü ama, Ramazan sözkonusu olunca söz “iftar sofraları”ndan açılıyor. Edeb ya hu!
Gazeteler ve televizyonlarda Ramazan’la ilgili hemen hemen başka konu yok, asıl mesele yeme içmeymiş gibi.. Biraz da “sosyal sorumluluk” konusu. Fitre, zekat, yoksullara yardım vesair.
Kardeşler bu bir ibadet. Namaz kılmanın spor yapma etkisi ne kadar ise bu yeme içme faslı Oruçla ilgili ancak o kadar değer ifade eder..
Ramazan’da gıda tüketimi artıyor, bunun sonucu fiyatlar da artıyor. Hani Ramazan’da nefsimizi açlıkla terbiye edecektik!. Ne oldu? Ramazan’da kilo alanlarımız az değil..
Ramazan çadırları zaten nerede ise direklerarasına dönmüştü.. “Ramazan eğlenceleri”nden söz edilmeye başlanmıştı..
Bakıyorsunuz, her gazete Ramazan sayfası yapıyor. Arka sayfa güzelleri(!) yerli yerinde ama içeride Ramazan sohbetleri yapılıyor..
YAŞ bitti, HSYK’yı konuşuyoruz. Referandum konusu gündemin ana maddesi. Öte yandan cami bombalama, dindarları tasfiyeyi hedefleyen planla ilgili tartışma sürüyor. Bu açıdan bu Ramazan çok daha anlamlı.. İslâm’ın ateşini söndürmeye çalışanların üfledikleri ateş alev aldı ve paçalarını tutuşturdu.. Bu Ramazan’ın böyle bir anlamı da var..
HSYK’nın atama tartışmaları da daha Ramazan’ın ilk günü gündeme oturdu..
Referandum tartışmaları, Ramazan’ın gölgesinde gerçekleşecek..
Darbeciler için her şey ters gidiyor.. Referandumun “Hayır”cıları için de durum farklı değil.. Ramazan bitecek Kurban başlayacak.. Hac konuşulmaya başlayacak.. Din hayata damgasını vurmaya devam edecek.
Birileri istemese de, İslâm’ın güneşi parlamaya devam edecek..
Referandum tartışmalarının gölgesinde YAŞ ve HSYK, HSYK ve YAŞ tartışmalarının gölgesinde Anayasa tartışmaları.. Her şey dindarların lehine gelişiyor..
Faili meçhuller, darbe planları, suikast timleri, kayıtdışı ekonomi, kayıtdışı siyaset, hepsi bir kaynaktan besleniyor.. Kemalizm ve laiklik tartışmaları, irtica ve Şeriat tartışmaları, meğer bu karanlık planları perdelemek için kullanılan malzemelerden başka bir şey değilmiş..
Şu Heron tartışmasına bakın. Hemen daha ilk gündem sorumluları yakalayıp sanık sandalyesine oturtsalar da bu iş bu noktalara gelmemesi konusunda daha akıllı bir iş yapmış olacaklardı ama, Heron rezaletini günyüzüne çıkarmak yerine, bu bilgi ve belgeleri ortaya çıkanların üzerine yürüdüler. Sanıkları korumaya ve kollamaya çalıştılar. Suçlulara yardım ve yataklık yapma yoluna saptılar..
Artık bu rezalet, şehid ailelerinin bile çevrelerinden uzaklaşmasına sebeb oldu. Hatta bu iş geri tepti.. Bir bakıma topyekun suçüstü oldular. Yetmedi, bu işin sorumlusu, şüphelisi durumundaki bir adamı bu işin başına getirdiler.. Şecaat arz edelim, kararlılık ve cesaret gösterisi yapalım derken aslında daha şimdiden toplumun gözünde mahkûm oldular.. Heron rezaleti, bir kambur olarak TSK’nın sırtında durmaya devam ediyor.. Saldıray Berk olayı da öyle. Başka isimler de var.. Şüphelileri koruyalım derken aslında topyekun şüpheli bir duruma geliyorlar.. O koltuklar, o makamlar bu insanlara dar gelecek.. Unvanları kendilerini kurtarmaya yetmeyecek aksine daha kolay bir şekilde açık bir hedef, hedef tahtası haline getirecek..
Muhteşem bir süreç yaşıyoruz ve muhteşem bir zaman dilimine girdik..
Burada Ergenekoncular, İsrail’de Netanyahu, Mavi Marmara gemisi saldırısı ile ilgili sanık sandalyesinde..
Ramazan-ı Şerif’iniz mübarek olsun. Ve bu kutlu zaman hayırlara vesile olsun inşallah..
Selâm ve dua ile..

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT