Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın Haksöz Okulu’nun sorularını cevapladı
Haksöz Okulu YouTube kanalı Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın'ı konuk etti. Ali Yalçın Türkiye'nin kronik sorunlarının yanında gündeme dair sorular hakkında konuştu.
Talha Kılıç / HAKSÖZ HABER
Program Haksöz Okulu Youtube kanalında canlı yayın yoluyla gerçekleştirildi. Mehmet Ali Kaçmaz’ın möderatörlük yaptığı programda Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın konuk olarak katıldı. Programda 28 Şubat, Boğaziçi Olayları, İstanbul Sözleşmesi, Eğitimde Kemalist İdeoloji, Pandemi Sürecinde MEB, Memurların Özlük Hakları, Ak Parti & Memur-Sen İlişkileri konu başlıkları olarak yer aldı.
Pandemi sürecinde ciddi bir öğrenme kaybı oldu
Yayın ‘Pandemi Sürecinde MEB’ başlığıyla başladı. Ali Yalçın pandemi sürecinde ciddi bir öğrenim kaybı olduğunu belirterek konu hakkında “Eğitimde fırsat eşitsizliği var. Bu nedenle pandemi sürecinde merkezden değil, lokal yönetim esas alınmalıdır. Pandemi başından beri yaptığımız bu teklifimiz yeni değerlendirildi. Bu kadar zaman kaybına gerek yoktu" ifadesine yer verdi.
28 Şubat’ın bin yıl sürecek denilen zulmü tarihe karıştı
“28 Şubat mağdurları bedel ödediler. Devletin yapmış olduğu hata insanların hayatını kararttı. Yargının brifinglendirildiği yıllarda cezaevlerine atılan mağdurların tekrardan hukuk yargısı içerisinde ele alınması gerekir. İnsan hakları eylem planı açıklandı. Bu önemli bir adım ama 28 Şubata dair gerekli adımlar da alınmalıydı” ifadeleriyle ‘28 Şubat ve Eğitimdeki Kemalist İdeoloji’ başlığına değinen Yalçın devamında "28 Şubat’ın bin yıl sürecek denilen zulmü tarihe karıştı. Kat sayı, andımız, milli güvenlik dersleri gibi birçok vesayet kurumu aşıldı. Âmâ maalesef o günkü medya patronları keyif sürmeye devam ediyorlar. Andımızın bu topluma bir katkısı olmadı. Antipatik bir hal oluşturdu. Bu tip mühendislik araçlarına gerek yok. Andımızın kaldırılmasına ilişkin net olarak tavrımızı ortaya koyduk" ifadelerine yer verdi. Yalçın müfredata ilişkin “Türkiye’de modernleşme adı altındaki Batılılaşma eğitim üzerinden cereyan etmiştir. Eğitim bir toplum mühendisliğinin en ince ayarıdır. Sistemli örülen müfredat bu sorunun temelidir. Müfredata dair birçok iyileştirmeler yapıldı. Darbecilerden kalma birçok çalışmalar ayıklandı. Ama müfredat konusu tek seferlik bir konu değildir. Ders kitaplarındaki tek başörtülü olan kadınların okul hademeleri olduğu bir müfredat iyi niyetli olarak yorumlanamaz. Uzun süreçli olarak eğitim ve müfredatın ele alınması gerekir" açıklamalarına yer verdi.
Türkiye’de gençler 28 Şubatta ülkenin geleceğinin nasıl karartıldığını görmelidirler. Bunu görmeleri dâhilinde bir daha oyuna gelmezler
"Boğaziçi hadisesinde şu söylenebilir; devlette mer’i olan mevzuat bütün kurumlarda geçerlidir. Tüm üniversitelerdeki sistematik Boğaziçi’nde mi gayrı hukuki oluyor?" ifadesiyle Boğaziçi Olayları hakkındaki görüşlerini belirten Ali Yalçın devamında “28 Şubat’ta küçük yaşlarda olan ve geçmişten bihaber gençlerle Gezi’yi yapmışlardı. Biz Gezi sürecinin küresel bir operasyon olduğunu belirtmiştik. 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, Gezi olayları vb. bu olayların arkasında bir toplum mühendisliği var. Türkiye’de gençler 28 Şubatta ülkenin geleceğinin nasıl karartıldığını görmelidirler. Bunu görmeleri dâhilinde bir daha oyuna gelmezler” ifadelerini dile getirdi.
İstanbul Sözleşmesi bir dayatmadır
Yalçın daha sonra İstanbul Sözleşmesi meselesi hakkında şunları dedi: "Türkiye İstanbul Sözleşmesinden çekilmelidir. Toplumsal cinsiyet ifadesiyle üçüncü cinsiyet legalize ediliyor. İstanbul sözleşmesi de bunların hareket alanını oluşturuyor. Bu sözleşme feshedilmezse Türkiye'de nesli ifsad ederler.” Ardından “Biz kadınlar konusunda hassasız, bu konuda her türlü düzenleme Türkiye’de yapılabilir. Ancak İstanbul Sözleşmesi bir dayatmadır. Uluslararası alanda yapılan dayatmalar ince eleyip sık dokunmalıdır. Bürokrasi bunu görmeyebilir ama sivil irade bunu görebilir” ifadesine yer verdi.
KHK ile geri dönen arkadaşlara etiket yapıştırmak en büyük aymazlıktır
M. Ali Kaçmaz’ın KHK’lılar ile ilgili sorusu üzerine Yalçın, “ ‘FETÖ'den/KHK'dan geri döndü' ifadesi masumiyet karinesi açısından tehlikelidir" ifadesini belirttikten sonra " 'Devlet diyorsa vardır bir hikmeti' diyerek insanları silip atamazsınız. KHK ile geri dönen arkadaşlara etiket yapıştırmak en büyük aymazlıktır. Hakkında hata yapılan insanlara haklarını iade etmek en büyük sorumluluktur. Eğer devletseniz bunu yaparsınız" dedi.
İnsanların iç huzuru yoksa iş verimi de olmaz
"Sözleşmeli/Kadrolu üzerine gelen uygulamalar sürdürülebilir nitelikte değil. Bunu sürdürmeye çalışan zararlı çıkacaktır. Ayrıca bu konuda kimse memnun değil. Sendika olarak birçok noktaya bu konuyu taşıdık. Bu konuda ısrar ve sebatla söz söylemeye devam edeceğiz. Kim siyaseti bu konuda yanlış yönlendiriyorsa siyasete ihanet ediyorlar" diyerek Sözleşmeli/Kadrolu memur sorununa değinen Yalçın daha sonra "İnsanların iç huzuru yoksa iş verimi de olmaz. O nedenle kim bu yöntemleri çare olarak dayatılıyorsa yanlış yapıyor. Mevcut düzen sürdürebilir değil. Öncelikle sorumluluk Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığındadır" görüşünü beyan etti.
Ten renginiz farklı olabilir ama ter rengimiz aynı
Son olarak M. Ali Kaçmaz’ın Ali Yalçına sorduğu “Açık İslami kimliğinizden dolayı zor durumlarla karşılaşıyor musunuz?” sorusuna yönelik Yalçın şu sözleri dile getirdi: "Benim işim, temel hak ve özgürlükleri savunmak, vesayeti geriletmek, emeği savunmak, alın terini savunmak... Adil bir dünya olacaksa bunlar kendiliğinden olmayacak, örgütlü güçlerle olacaktır. Biz, bizim ne dememiz gerektiğine bakarız. Ten renginiz farklı olabilir ama ter rengimiz aynı, farklı bakış açılarına sahip olabiliriz ama acılarımız aynı... Mazlumların dini sorulmaz!"
HABERE YORUM KAT