1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. Mekruh ile Müstehab Arasında Şevval Orucunun Hükmü
Mekruh ile Müstehab Arasında Şevval Orucunun Hükmü

Mekruh ile Müstehab Arasında Şevval Orucunun Hükmü

Faruk Beşer, kaynağını mevkuf bir hadis rivayetinden alan ve Müslümanlar arasında yaygın şekilde tutulan altı günlük Şevval orucunu mercek altına aldığı yazısında, mekruhluktan müstehablığa uzanan hükmün seyrini değerlendiriyor.

29 Mayıs 2020 Cuma 10:18A+A-

Faruk Beşer’in Yeni Şafak gazetesinde yer verilen yazısı (29 Mayıs 2020) şöyle:

Şevval’de Altı Gün Oruç

Şu kuralımızı tekrar hatırlayalım: Dinin akide ve ibadet alanı akılla belirlenemeyeceği için sabite alanıdır ve bu alandaki içtihat faaliyeti sadece naslarda var olanı anlama içtihadı olabilir, yeni bir şey getiremez. Bidat da buna göre tarif edilir. Dinin usulünde/esasında, yani bu sabite alanında sonradan yapılan her türlü ekleme ve çıkarmalar bidattir ve bütün bidatler dalalettir.

Her çeşidiyle oruç bir ibadettir ve bu konuda da inşa içtihadıyla, yani akılla yeni bir şey söylenemez. Var olanı anlamaya çalışırız o kadar.

Müslim’deki bir hadisi şerifin manası şöyledir: ‘Kim Ramazan orucunu tutar sonra da Şevval’den ona altı gün daha eklerse bütün seneyi oruç tutmuş gibi olur’. Zamanlarla ilgisi kurulan ibadetler için en güzel kaynak İbn Recep el-Hanbelî’nin ‘Letâif’ adlı eseridir. Bu konuda orada söylenenlerin bir kısmını verip, varılan hükmü söylemeye çalışacağız.

Ona göre bu hadisi şerife ‘mevkûf hadis’, yani Resulüllah’ın sözü değil, sahabe sözü diyenler de vardır. Muhtemelen hadisi şerifteki bu tereddütlü durumdan ötürü İmam Sevrî, Ebu Hanîfe, İmam Ebu Yusuf ve İmam Malik böyle bir orucun mekruh olduğu kanaatindedirler. İmam Malik fıkıh ve hadis ehlinden bu orucu tutan kimseyi görmediğini söylermiş, ama kendisi de kimseye sezdirmeden tutarmış. Avam insanlar mutlaka tutulması gereken bir oruç olduğunu zannetmesinler diye böyle yaparmış. Ebu Hanife de Ehlikitap gibi dinin esasına ilave yapılır endişesiyle bunu mekruh görürmüş. Bunlardan müçtehit âlimlerin dinin asıllarının, olduğu gibi korunması konusunda nasıl titizlik gösterdiklerini de anlamış oluruz.

Ama Hanefiler dâhil, sonraki âlimlerin çoğu bu hadisi şerifi böyle bağlayıcı olmayan bir konuda amel etmeye elverişli görmüşler ve sözü edilen duyarlılığa dikkat ederek bu orucu tutmanın sakıncasının bulunmadığı, hatta müstehap olduğu kanaatine varmışlardır.

Bu bilgilerden çıkan sonuç şudur: Şevval’de tutulan altı gün orucunun, Ramazan’ın peşinden, Ramazan havası içinde, ona denk bir değerde tutulması mekruhtur. Çünkü bu uygulamada bu orucun Ramazan orucuna benzetilmesi anlamı vardır. Oysa Ramazan orucu bununla kıyaslanamayacak kadar önemlidir. Ama meseleyi bilen insanların Şevval ayında altı gün oruç tutmaları müstehaptır. Çünkü bu haberden en azından böyle bir anlam çıkar.

Nasıl tutulacağına gelince, bazılarına göre hemen bayramın peşinden tutulması daha güzeldir. Bazıları da bu orucu anlatan hadiste bir ayırım söz konusu olmadığına göre, Şevval içerisinde tutulduktan sonra nasıl tutulursa tutulsun, istenen şey yerine getirilmiş olur kanaatindedirler.

Hatta Ramazanın devamı sanılmasın diye aralıklarla tutulmasının daha evla olduğu görüşünde olanlar da vardır. (İbn Recep, age. s. 390 vd.)

Yani, müstehap olan bu altı gün orucunu tutmak isteyenler bunu peş peşe tutabilecekleri gibi aralıklarla da tutabilirler. Bunların birini diğerine üstün kılacak dini bir delil yoktur.

Hikmetine gelince, Ramazan orucunun insanları fazla yormaması ve en rahat tutulabilmesi için dinin sahibi bizi Ramazan öncesinde, Recep ve Şaban’da oruca teşvik etmiştir. Böylece Ramazan’a aniden girilmemiş, alışa alışa başlanmış olur. Ramazan bitince de altı gün daha tutarak oruç yine birden bırakılmamış böylece beslenme alışkanlıkları keskin zikzaklarla değiştirilmemiş olur. Şevval’in altı gün orucunun eğer böyle bir hikmeti varsa o zaman bu orucu peş peşe tutmak yerine, önce daha az, sonra daha fazla aralıklarla tutmak daha uygun olmalıdır.

İkinci bir hikmeti de şu olabilir: kadınların Ramazan’da tutamadıkları oruçlarının vakit kaybetmeden hemen Ramazan’ın ardından tutulmasına teşvik edilmiş ve bu oruçta kadın erkek ayrılmadan onu erkeklerin de tutması, bu yolla kadınlara destek olmaları sağlanmış olur. Böylece kadınlar Ramazan’da tutamadıkları oruçlarını Şevval’de kaza ederlerse, hem borçlarını ödemiş, hem de Şevval’de altı gün oruç tutmuş olurlar.

Sonuç olarak, Ramazan’dan sonra, Şevval ayı içerisinde altı gün oruç tutmak müstehaptır. Bu orucu Ramazan’a denk gibi görmek ve bu özenle tutmak ise uygun değildir. Peş peşe, ya da aralıklarla tutulması konusunda dini bir tercih sebebi yoktur. Kaza borcu olanın bu ayda öncelikle kazasını tutması daha güzeldir. Kazasını bu aya denk getiren de Şevval’de yine altı gün oruç tutmuş olur. Kadınlar da Ramazan’da tutamadıkları orucu bu ayda tutup altı günlere sayabilirler. Çünkü önemli olan bu ayda altı gün oruç tutmaktır. Zaten altı gün olmasının bir hikmeti de kadınların ortalama âdetlerinin altı gün olmasıdır.

 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum