Mekke ve Medine’yi düşünürken
Düşünüyorum da, Mekke ve Medine ziyaretlerini daha verimli hale getiremez miyiz?
Tamam hac ve umreyi farzları, vacipleri, sünnetleri ile yapalım. Peki sonra..
Mesela Arafat bizim için buluşma yeri değil mi? Sadece hac mevsiminde, yılda bir kere mi olmalı bu buluşma? Onun dışında sadece sıradan bir ziyaret yeri mi olmalı?
Bana göre yılda 12 ay ve her gün burada bir günlük ya da günler süren kongreler ve konferanslar, ortak akıl arama toplantıları yapılabilir..
Mesela Nisan’ın ilk haftasında Müslüman eczacılar, 2. haftasında doktorlar, 3. haftasında ormancılar, 4. haftasında çevreciler niçin bir araya gelmesinler?. Eczacılar, doktorlar, hepsi kendi gününde gelir umreye.. Ve burada dünya Müslüman doktor ve eczacıları ile Arafat’ta bir araya gelip sorunlarını konuşur ve tartışırlar.. Akabe’de anlaşmalarını imzalarlar.. Sonra gider tavaflarını, sa’ylarını yaparlar..
Mesela neden Medine’de hukukçular, insan hakları savunucuları, gazeteciler, yazarlar, şairler, kültür ve sanat adamları buluşup sorunlarını tartışmasın, kitap fuarları düzenlemesinler, sergiler açmasınlar?..
Müslüman ülke STK’ları ya da gazeteleri, noterleri, hukuk adamları, Medine’de konuşup ortaklık anlaşmalarını Akabe’de imzalayabilirler..
Kudüs’ü, Filistin’i Bedir’de, Uhud’da konuşabiliriz..
Cidde’de ticaret ve sanayi fuarı, tarım, mal ve hizmet fuarları, elektronik, makina, gıda gibi fuarlar hazırlanabilir.. O sektör o zaman gelir umreye.. İbadetlerini yaparlar, gelirken ürettiklerini de getirirler ve giderken anlaşma yaptıkları kardeşlerinin mallarını ülkelerine taşırlar..
Ucuz, taklit ve kötü Çin mallarına teslim olmayız böylece..
Mesela neden Medine’de farklı ülkelerden gelen Müslümanlar ülkelerinden getirdikleri hediyelik eşya, sanat eserleri, kitap, CD gibi ürünleri sergileyip, satın almak isteyen kardeşlerinin ilgisine sunmazlar?..
Hac mevsiminde de, bu toplantılara katılan grupların temsil heyetleri bir araya gelip, hac öncesi geçen bir yılın değerlendirmesini yapıp, gelecek bir yılın eylem planını açıklayabilir ve başarılı Müslümanlar için ödüller koyabilirler. Sonra Arafat’ta bu bildiriler yayınlanır.. Müzdelife’de taş toplar, Mina’da şeytan taşlarız. Sonra gider tavafımızı ve sa’yımızı yaparız..
Buraya gelen-giden herkes buradan maddi ve manevi olarak kazançlı çıkmalı..
Buraya öyle uçakla gelip hemen geri dönmek mümkün. Ama mesela Yemen’e gelip, ya da Etiyopya, Sudan ya da Mısır üzerinden de gerlebiliriz Cidde’ye. Giderken de bir başka güzergahtan gidebiliriz.
Sadece hava değil, kara, demir, deniz yolu denenebilir mesela..
Mesela, eskiden hacılar İsatanbul’a gelirdi, Balkanlar, Kafkasya’dan.. Eba Eyyüb el Ensari ziyaret edilir. Sonra Urfa’ya gidilir, Hz. İbrahim’in makamı ziyaret edilir. Oradan Kudüs’e gidilir. Mescid-i Aksa’ya. Tabiî Şam üzerinden. Şam’a gidip Ümeyye Camii’ni de bir ziyaret etmek gerekirdi.. Ürdün üzerinden Medine ve Mekke!
Ne yazık ki hac ve umreyi gerektiği gibi yerine getiremiyoruz.. Önce okumuyoruz. Sonra kendi içimizde sorunlar var.. Suudi hükümeti de bu tür şeyleri istemiyor.. Tarihi doku yok edilmiş. Böyle bir gelenek yok. Turizm firmaları da bu işe hazır değil..
Yani bütün bunlar bu günden yarına olacak şeyler değil. Ama beyinlere bu fikri bir tohum gibi ekmek gerek..
Burada İslâm ülkeleri arasındaki ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için akademik çalışmalar yapacak bir üniversite gerekli.. Üniversite bünyesinde araştırma merkezleri, istatistik merkezleri gerek.. Düşünce kulüpleri.. Sorunlar ve çözüm önerileri konusunda ihtimal, maliyet ve risk analizleri yapacak projelerin hayata geçirilmesi gerek..
Yani öyle tek başına fıkıh eğitimi veren yüksek okullarla olacak iş değil bu.. Tek sorun başörtüsü değil.. Bilimi, sanatı, felsefesi, siyaseti ile yepyeni bir anlayış gerek bize..
Ne bileyim işte, Mekke’yi, Medine’yi düşünürken bunlar geldi aklıma.
Uyanıkken düş gördüm diyelim. Ya da bir hayal kurdum işte.
Biliyorum ki, hayal gerçeğin anasıdır.
Selam ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT