Medya Başbuğ'u nasıl uğurlayacak?
Kenan Evren, anılarının ikinci cildine öfkeli bir ihtiyar havasında başlıyor. Zaman ilerleyip, tehlike geçtikten sonra demokratlığı hatırlayan gazetecilere içerlemiş.
13 Eylül 1980 tarihli gazetelerden alıntı yaparak çifte standardı gazetecilerin yüzüne vurmaya çabalıyor. 'Şimdi böyle diyorsunuz ama o gün bizi yere göğe sığdıramıyordunuz' demeye getiriyor. Darbeci cumhurbaşkanı Evren, Türk basınının güce göre yön değiştirdiğini böyle acı bir tecrübeyle öğrenmiş oldu. Benzer tecrübeleri 28 Şubat'ın kudretli generali Çevik Bir de yaşadı. Gazetelerin yayın toplantısına katılan, 'bugün yeni bir şey yok çocuklar, kafanıza göre bir şey çakın' diye yayın yöneticileriyle telefonlaşan Paşa, üniformasını çıkardığı gün büyünün bozulduğunu fark etti. Cumhurbaşkanı olma hayaliyle girdiği ilk cemiyette, kendi ifadesiyle 'dirsek darbesi' yiyerek yarış dışına itildi. Eski dönemdeki ilişki biçimi o kadar farklıydı ki 'Size Çevik Bey diyebilir miyiz?' sorusu kimyasını bozmaya yetmişti. Çok da art niyetli olmayan bir soruya verdiği karşılık siyaset hayatını başlatmadan bitirdi.
En yakın örnek emekli Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ı yazmamak olmaz. 'Kodu mu oturtan Paşa' olarak başladığı serüven bittiğinde yazılanları Evren gibi, öfke ve hayal kırıklığı içinde okumuş olmalı. Her şey nasıl güzel başlamıştı, oysa. ABD gezisini kalabalık bir gazeteci topluluğu izliyordu. 'Bandoyla kâtibim sürprizi' tarzında naif haberlerin yanında, uçakta verdiği diplomatik mesajlar, New York'la Washington arasındaki tren yolculuğu anında Türkiye'ye ulaşıyordu. Hiçbir ayrıntı atlanmıyor, bazı gazeteler iki-üç yazarla birden takip ediyordu. Üniformasını çıkarırken ise akıllarda pahalı arabası ve hakkında yazılan müstehzi yazılar kaldı. Mesela Fatih Altaylı şöyle yazdı: "Hilmi Özkök emekli olup, Yaşar Büyükanıt makama oturunca Erman Toroğlu "Kodu mu oturtan paşa" diye lanse etmişti Büyükanıt'ı. Kodu mu oturtan paşanın, oturtan mı, yoksa oturtulan mı olduğunu gayet iyi gördük."
28 Şubat'tan sonra Çevik Bir'e ilk darbeyi indirenlerden Can Ataklı, geleneği Büyükanıt için de bozmadı. Büyükanıt'ı Ergenekon'la bağlantılı göstermekten bile çekinmeyen Ataklı, Business Channel'daki işini kaybetmesine vesile olduğu iddiasıyla şunları yazdı: "Oyun belliydi. Elimden bir şey gelmezdi artık. Sadece Genelkurmay Başkanlığı'nı aradım. Orgeneral Büyükanıt'ın adını kullananların beni işimden etmeye çalıştıklarını bilmesini istedim. Cevap alamadım. Daha sonra üç etkili isim daha Büyükanıt'a ulaşarak durumu aktardı. Yine hiç ses çıkmadı. O ana kadar Büyükanıt'a büyük saygım vardı. Hayrettin Ertekin'in 'danışmanlık ve sırdaşlık' konusunda doğru söylemediğine inanıyordum. Ama sonradan aldığım bilgilere göre Ertekin gerçekten Büyükanıt'a çok yakındı. İstediği an telefon ediyor, istediği an Genelkurmay'a giriyor ve paşanın makamına çıkabiliyordu. Bu benim için gerçekte büyük hayal kırıklığı oldu. Ayrıca Hayrettin Ertekin şu anda Ergenekon davası nedeniyle tutuklu. Bu bile başlı başına çok garip bir durum. Büyükanıt için gerçekten çok üzülüyorum."
Yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ mesaiye hızlı başladı. Medya için yeni bir dönemin başlangıcı, yeni heyecanlar demek. Açıkçası ben, cicim aylarından ziyade finali merak ediyorum. Güçle ve bilhassa üniformayla ilişkisi çok sorunlu olan medya, Org. Başbuğ veda ederken nasıl uğurlayacak, bekliyorum. Org. Başbuğ da seleflerine bakarak akıbeti hakkında fikir yürütebilir. Ne faydası olacak denirse, en azından çevresindeki kralcıların hangisinin samimi ve kalıcı, hangisinin şakşakçı olduğunu bugünden görmüş olur.
Zaman gazetesi
YAZIYA YORUM KAT