Medreselerde hoca-talebe ilişkileri nasıldı?
Mustafa Özcan geleneksel eğitim kurumlarında hoca-talebe ilişkilerine dikkat çekiyor.
Mustafa Özcan / Maarifin Sesi
Eğitimde tekamülü hedeflemek ya da çift dikişli eğitim
Bazen eğitim, sülük ya da davranış dediğimiz boyutun dışında şekilleniyor. Halbuki eğitimden amaç yararlı ve iyi insan yetiştirmektir. Tahsil ile birlikte insan bildiklerini ve ilmini insanlığın yararına da zararına da kullanabilir. İlmi beşeriyetin hizmetine, yararına sunabilmesi ve kullanabilmesi için insanın tezkiyeden, tesviyeden geçmesi gerekir. Bu da ancak hüsnü sülük yani iyi davranış kazandırmakla mümkündür. Bunun için sadece zihni eğitim yetmez, eğitimin gönle dokunması da gerekir. Davranışları düzenleyen kalbi eğitime de ihtiyaç vardır. Bu da tezkiye ve terbiye ile mümkündür. Genellikle modern mektepler talim ya da öğretim veriyorlar lakin terbiye ya da sülük eğitimi kısır ve yetersiz kalıyor. Bunu iyi insanların arasında toplumda da kazanabilir. Bununla birlikte mektep çatısı altında kazandırmak da mümkündür. Geçmişten günümüze buna dair örnekler ve deneyimler yaşanmıştır.
Bu deneyimlerden birisini ülkemizde misafir-mülteci sıfatıyla yaşayan Halepli alim Muhammed Avvame’nin hayatındaki kesitlerde görüyoruz. Önce Halep’de şeyhlerden ve üstatlardan ders alır. Daha ziyade klasik eğitim yuvalarından birisi olan Şabaniye Medresesine devam eder. Modernleşme çabaları içinde medreseden mektebe geçildiği yıllardır. Klasik eğitim veren kurumlar, yerine resmi kurumlara devreder. Bunlardan birisi şer-i lise olarak faaliyete geçen Hüsreviye Medresesidir. Bu medrese klasik medreselerden birisidir. Hamalı Muhammed el Hamid’e göre eğitim düzeyi Ezher’in gerisinde değildir. Lakin Hüsreviye devletleştirilir ve şer-i lise veya imam hatip dengi bir okul haline getirilir. Klasik eğitim veren Şabaniye Medresesi kapatıldıktan sonra talebeler Hüsreviye Medresesine kaydırılır. Böylece talebeler kadim ulama eğitim geleneğinin dışına çıkarlar. Ulemanın dizinin dibinde eğitim alma şansını kaybederler. Resmi okullarda talebe ile hoca arasındaki ilişkiler de resmileşir. Böylece talebe ile muallim-müderris arasındaki manevi hava kaybolur. Bu da talebenin bu kurumlarda kuru olarak yetişmesini beraberinde getirir. O dönemde talebe ile üstat arasında manevi bağ o adar güçlüdür ki, Hama Şeyhi Muhammed el Hamid talebelerini terk edip hacca gitmeyi bile içine sindiremez.
O dönemde öğretmen manevi baba, talebe ise aynı istikamete akan yol çocuğudur. Yol arkadaşıdır.
Eski sistemin tatil olmasından ve dağılmasından rahatsız olan Şabaniye Medresesinin kıdemli müderrisleri Abdullah Siraceddin ile Abdulfettah Ebu Gudde alternatif veya paralel bir formül düşünürler. İstidat ve yetişme potansiyeli taşıyan 10 talebe seçerler ve bunlara eski tarz üzerinde ama fahri olarak ders okutmaya koyulurlar.
Bu özel eğitim için uygun zaman ve mekan tasarlarlar. Özel dersler için buldukları zaman ikindi namazı ile akşam namazı arasıdır. Mekan ise lahuti bir hava taşıyan camilerdir. Halep’in lahuti mekanlarından eski camilerinden birisini seçerler. Camilerin, talebelerin sinesinde kalkışma ve hareket noktası ve nurlanma merkezi olmasına özen gösterilir. Mescitler onların hem camisi ve hem de camia yani üniversiteleridir. Bu mekanlar imani bir atmosfer kaşımakta ve barındırmaktadır. Ayrıca bu mekanlarda kadim üstatların kaleme aldığı kitapların satırlarından feyz, ihlas ve sıdk akmakta ve taşmaktadır.
Bu çifte vurgulu eğitimin meyvelerinden birisi Muhammed Avvame’dir. Muhammed Avvame bunun faydasını görmüştür. Kuveyt Fıkıh Ansiklopedisi uzmanlarından Ahmet el Hicci el Kürdi onun akranlarına faik olmasını ve üstünlüğünü iki tarzı bir araya getiren eğitim sürecinden kaynaklandığını ifade etmektedir. Eslaf tarzı eğitimi modern eğitimle kucaklaştırmış ve tekamül sağlamıştır. Bu da onu akranlarının üzerine çıkarmıştır.
Geçmişte bu topraklarda imam hatipler ve Kur’an kurslar ikilemi yaşanmıştır. Bizde de eski tarz yerine yeni tarz ikame edilmek ve dini eğitime resmiyet kazandırılmak istenmiştir. Bunun sonucu paralel alanda yükselen Kur’an kursu mezunları açıkta ve kadrosuz kalmışlardır. Kur’an kursu mezunlarının kadrosuz ve açıkta kalmaları süreçten kopmalarını beraberinde getirmiştir. Belki de yapılması gereken Şabaniye Medresesi tarzına son verilmesine karşı Hüsreviye tabelası altında özel eğitimin verilmesini sağlamaktı. Çatışmaya girmeden vakıayı kabullenerek hasarı en aza indirmeye çalışmaktı. Din mihraptan veya modern süreçlerdeki okullar aracılığıyla bozulabilirse de bunu özel himmetlerle telafi etmek ve hasarı asgari düzeye indirmek mümkündü.
Günümüzde tek dikişli ilgi yetmemektedir. Eğitim ve hatta hayatın kendisi seferberlik gerektirmektedir. İlgi sevgi seferberliği. Yoksa toplum aşınması dönülemeyecek bir noktaya gelebilir. Toplumun ve okulların iyilik seferberliğine ihtiyacı var. Talebe çok koldan ve yoldan işlenmelidir.
HABERE YORUM KAT