Mecburiyet Putu
İnsanoğlu, tarih boyunca bir çok güce sığınmış, onlara çok büyük anlamlar yüklemiştir. Ve yeri geldiğinde hayatını onların istediği bir şekilde idame ettirmeye çalışmıştır. İnsanoğlunun sığındığı bu güçler, kimi zaman bir taş olmuş, bazen çok üstün niteliklere sahip olduklarını söyledikleri yaratıklar olmuş ve kimi zamanda bazı hayvanlara çok fazla anlam yükleyip onları kendilerine tanrı edinmişlerdir. Bugün de kimse adına ilah demese de bir çok şeye aslında ilah muamelesi yapılıyor. Kimi zaman para oluyor bu ilah. Kimi zaman kadın oluyor ve bazen çocuklara bile bu dereceye varacak şekilde anlam yüklenebiliyor. İnsanın nefsini de ilahlaştırabileceği Kur’an’da zikrediliyor. Nefis derken insanların düşüncelerinin bu kategoride değerlendirilebileceğini söyleyebiliriz.
İnsanoğlu bugün kendi eliyle putlar icat ediyor. Bugünün putlarından biridir, mecburiyet putu. Öyle ki, bugünün insanı, her ne yapıyorsa mecburiyetten yapıyor ya da mecburiyetten yaptığını söylüyor. Mecburiyet, adeta bir kalkan olarak kullanılıyor. İnsanlar, yaptıkları yanlışları bu kalkan ile örtmeye çalışıyorlar.
Neden böyle yapıyorsun sorusuna,
‘’Ne yapalım kardeşim, böyle yapmaya mecburuz.’’
‘’Sistem böyle.’’
‘’Bu işler, böyle yürüyor.’’
‘’Biz yapmasak da başkaları yapacak.’’
‘’Böyle yapmazsan, bu piyasada tutunamazsın.’’
Tarzında cevaplarla karşılaşıyoruz. Eminim sizin de etrafınızda böyle insanların sayısı az değildir.
Aslında bu durum, eğer becerebilirse –ki hiç bir zaman beceremeyecektir- insanın kendi kendini kandırmaya çalışması durumudur. Mecburiyet putuna sığınanlar, aslında akıllarını devre dışı bırakarak kendilerine zülmediyorlar. Bu durumda olan insanlar, yanlış olduğuna kanaat getirdikleri halde, bazı şeyleri yapmaya devam ediyorlar. Hal böyle olunca bu insanlar, doğrudan ve doğru insanlardan uzaklaşıyorlar. Doğruluktan uzaklaşan bu insanlar, ilkesizlik tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorlar. Ya da fayda, bu insanların tek ilkesi haline geliyor. Bugünün insanı, bir şeyin yapılıp yapılmayacağına, o işin kendisine fayda getirip getirmeyeceğine bakarak karar veriyor. Oysa yapılması gereken şey her zaman menfaatimize olan şeyi yapmak değil, doğru olan şeyi yapmak olmalıdır. Bizim menfaatimize olan şeylerin hepsinin doğru ve yapılabilir şeyler olduğu gibi bir düşünceye sahip olmak, insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biridir.
‘’Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.’’ ayetinin, kendisinin saçlarını ağarttığını söyleyen bir peygamberin ümmeti olarak bizler, bugün doğruluktan epeyce uzaklardayız.
Doğruluktan uzak durmamıza bir takım mecburiyetlerin sebep olduğunu söylemenin, din gününde geçerli bir mazaret olmayacağını bilmemiz gerekiyor. O gün bahanelerin kabul edilmeyeceği bir gündür. Bahanelerin kabul edilmeyeceği bir güne, bahanelerin arkasına sığınarak hazırlanmak akıl karı değildir.
Şimdi nelerin mecburiyetten yapıldığına birkaç örnek verelim.
Bugünün insanı, yalan konuşuyorsa da mecburiyetten, bir şeyleri çalıyorsa da mecburiyetten yapıyor.
Adam kayıran da mecburiyetten kayırıyor, başkalarının hakkına giren de yapacak başka bir şey olmadığı için böyle yapıyor.
İnanmadığı bir çok şeyi barındıran hutbeyi okuyan imam da mecburiyetten yapıyor bunu, evlenme arefesinde altın bilezik yerine sahte bilezik alan genç de bu yaptığını mecburiyetten yapıyor.
Girmediği derslerin ücretini alan öğretmende, olmamış bir işin bitimine imza atan mühendis de mecburiyetten yapıyor bu yaptığını.
İnanmadığı, daha doğrusu öyle olmadığını bildiği şeyleri yazan yazar da, öyle olmadığını bildiği halde yalan haber yapan gazeteci de yaptıklarını mecburiyetten yapıyor.
Bal arılarına şeker veren adam da mecburiyetten yapıyor bu yaptığını.
Hastasına yapmadığı tedavileri yapılmış gibi gösteren doktor da mecburiyetten yapıyor bu yaptığını.
Hasta olmadığı halde rapor alan öğretmende mecburiyetten yapıyor bu yaptığını.
Yani neredeyse her şeyi mecburiyetten yapıyoruz gibi bir şey.
Belki bu örnekleri okuduğunuzda, ‘E kardeşim onu yapmasan, bunu yapmasan olmaz.’ diyenler olacaktır, olabilirler. Lakin gözlerin dehşetle döneceği günde, bu mecburiyetlerimiz bahane olmayacak diye düşünüyorum. Öyleyse gelin tövbe edelim bu yaptıklarımıza. Doğrulardan olmaya çalışırken üzerimizdeki kirlerden arınalım. Ahiret mutluluğunu önceleyelim. Bu dünya ve bu dünyanın güzellikleri için ahiretimizi tehlikeye atmayalım.
Mecburiyetler ülkesinde yaşayan bizler neden mutlu değiliz diyorsunuz? İnsanlar neden birbirlerine güvenmiyorlar? Ahlaksızlık neden diz boyu zannediyorsunuz?
Cevabı ben söyleyeyim:
Ama bu sefer gerçekten;
Mecburiyetten!
YAZIYA YORUM KAT