Mazlumder'den Doğu Türkistan Raporu
Mazlumder 2009’un Temmuz ayında Doğu Türkistan’da yaşananlarla ilgili hazırladığı insan hakları raporunu Doğu Türkistan Platformu toplantısında kamuoyuna duyurdu.
MAZLUMDER Doğu Türkistan İnsan Hakları Raporuyla ilgili İstanbul Şube Başkanı Av. Cihat Gökdemir yaptığı açıklamada 5 Temmuz olaylarına vurgu yaparak "biz yaşanan bu olaylardan sonra bölgede inceleme yapmak üzere Çinli yetkililerden izin istedik ancak bir yıldır başvurumuza hala cevap verilmedir" dedi.
Gökdemir Çinli yetkililerle ilgili açılan davanın yasaları yanlış yorumlayan ilgili savcılar ve Adalet Bakanı tarafından durdurulduğunu söyleyerek hukuki yollardan hak mücadelesine devam edeceklerini söyledi.
Doğu Türkistanlı dernek ve vakıfların bir araya gelerek kurduğu Doğu Türkistan Platformu'nun önemine vurgu yapan MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Av. Cihat Gökdemir, Uygur dernek ve federasyonların birlikteliğinin Doğu Türkistan mücadelesi için önemli olduğunu söyledi.
Çok sayıda örgütün desteklediği Doğu Türkistan Platformu'nda MAZLUMDER'in Doğu Türkistan İnsan Hakları Raporunu anlatan Gökdemir açıklamasında "Raporda Doğu Türkistan'ın Hukuki Durumu, Hapishaneler ve Kötü Muamele, Mahkumlar ve Organ Ticareti, Haksız Gözaltı ve Tutuklamalar, İşkence gibi başlıklar bulunmaktadır. Bu rapor, MAZLUMDER Dış İlişkiler Komitesi bünyesindeki arkadaşlarımızın 5 ay süren çalışmaları sonucu hazırlandı."dedi.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
5 TEMMUZ KATLİAMININ YILDÖNÜMÜ
DOĞU TÜRKİSTAN'DA İŞKENCE VE BASKILAR DEVAM EDİYOR!
Doğu Türkistan'da, 5 Temmuz 2009'da gerçekleşen protestolar ve bu protestolara Çin Güvenlik güçlerinin müdahalesi tüm dünyada tepkiyle karşılanmış ve uluslar arası kamuoyunun dikkatini bir kere daha bölgeye çevirmiştir. Temmuz ayında olayların yaşandığı günlerde sayısız insan tutuklanmış ve haksız olarak gözaltına alınan binlerce kişiden aradan geçen bir yıla rağmen bir daha haber alınamamıştır.
Geçen bir yıllık süreye rağmen uluslararası toplum Çin'in gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerine karşı yeterli tepkiyi göstermemiş ve buradan cesaretle Çin yönetimi Uygurların birçok temel hakkını ihlal etmeye devam etmiştir. MAZLUMDER temmuz olaylarının yaşandığı günlerde gerçekleşen ihlallere karşı sesini yükseltmiştir. Çin hükümetine yapmış olduğumuz inceleme başvurumuz ise Çinli yetkililerce kabul edilmemiştir.
Türk kökenli toplulukların yoğun olarak yaşadığı bölgede dikkat çeken hak ihlalleri, 1884 yılındaki işgalden sonra bölgenin isminin Çince anlamı "yeni fethedilmiş topraklar" demek olan Sincan (Xinjiang) olarak değiştirilmesi ve "Doğu Türkistan" ismini kullanmasının resmî olarak yasaklanması ile başlar. Uzun tarihi süreç boyunca bölgede büyük katliamlar gerçekleşmiş ve binlerce insan bu katliamlarda öldürülmüştür.
Bugün yaşanmakta olan ihlallerin kaynağı ilk olarak Çin'in idari ve adli sisteminde aranmalıdır. Nitekim Çin'in yargı sistemine baktığımız zaman temel sorunun yargıdaki ve hukuk anlayışındaki felsefede yattığını rahatlıkla görebiliriz. Buna göre Çin'de mevcut yasal sistemde kolektif çıkarlar adı altında tüm bireylere karışma hakkı vardır. Nitekim kolektif hakların bireyin üzerinde hakim olan ve organik bir bütün kabul edilen topluma ait görülmesi, yani insanın devlet için var olması fikri ve hakların mutlak bir iradeden öte devletten kaynaklanıyor olması fikri Çin'de hakim bir anlayıştır.
Çin yönetiminin, Doğu Türkistan'daki Uygurların varlığını sindirebilmek için başvurduğu yöntemlerden biri de toplu tutuklamalar ve gözaltında yapılan işkencelerdir. Tutuklanan Müslüman uygurların büyük kısmı çalışma kamplarında ağır hapis cezalarına çarptırılmaktadır. Ancak tutuklananlardan daha sonra çoğunlukla sağlıklı haber alınamadığı gibi, tutukluların, gözaltına alınanların izini sürenler "işbirlikçi" etiketiyle adeta suçlu muamelesine tabi tutulmakta ve çeşitli tehditlere ve baskılara maruz kalmaktadır.
Toplu tutuklama ve gözaltında işkencelere maruz kalma, aniden ortadan kaybolma, tutuklulardan çok uzun süreler haber alınamama gibi vakalar Doğu Türkistan'da yaşana gelen sıradan olaylardır.
Her ne kadar işkence Çin hukuk sisteminde resmen yasak olsa da bu uygulanmamaktadır. İşkence ve haksız davranışlar devlet politikasının bir baskı aracı haline gelmiştir. Çin hapishaneleri ve çalışma kampları işkencenin yoğun olarak kullanıldığı yerlerdir. Çeşitli uluslararası örgütler de Çin'deki sistemli işkenceye dikkat çekmekte ve yayınladıkları raporlarla Çin hükümetini uyarmaktadırlar.
İşkence vakalarını tespit etmek mevcut şartlardan dolayı her ne kadar çok zor olsa da elde olan deliller uygulanmakta olan işkencelerin çok sayıda olduğunu göstermektedir. İnsan Hakları Örgütlerine bu konuda çok sayıda bilgiler ulaşmaktadır. Hatta işkence ve kötü muameleden dolayı birçok insanın öldüğü de bilinmektedir.
Çin rejiminin sorunlu uygulamalarından biri de zorunlu göç politikasıdır. Çin hükümeti Doğu Türkistan'ın demografik yapısını değiştirme politikası çerçevesinde Uygurları Çin'in diğer bölgelerine zorla göçe tabi tutmaktadır. Özellikle evlilik ve çalışma çağındaki Uygurlara yönelik bu zorunlu göçlerle insanlar Çin'in batısı ve güneyindeki çalışma bölgelerine gönderilmektedirler. Çin hükümeti aynı şekilde Doğu Türkistanlı genç kızları da Çin'e göçe zorlamakta ve bu kızların çoğundan aileleri bir daha haber alamamaktadır.
Dünyada başka hiçbir yerde olmayıp sadece Doğu Türkistan'da rastladığımız bir başka insan hakları ihlali ise camilere giriş çıkışların sınırlandırılmasıdır. Camilerin kapılarına asılan listelerde camiye girmesi, camide ibadet etmesi yasak olan kişiler belirtilmektedir. 18 yaşın altındakiler, memurlar, işçiler, emekliler, belediye görevlileri, parti mensupları ve kadınlar yasaklı listesinde bulunmaktadır. Oysa aynı bölgede Budistlere ait tapınaklar da mevcut olmasına rağmen o tapınakların kapısında içeri girmesi yasaklı olanların listesi asılı değildir. Bu da göstermektedir ki Çin hükümeti, Müslümanlara yönelik hem dinî hem de etnik ayrımcılık yapmakta ve bunu gizleme ihtiyacı dahi görmemektedir.
Bölgedeki Uygur nüfusu olumsuz etkileyen ve insanların temel haklarını kısıtlayan sert ve acımasız, insanlık suçu sayılacak uygulamalardan bir diğeri de zorunlu kürtaj uygulamasıdır. Çinliler için bir, azınlıklar için iki olan çocuk sınırlamasında söz konusu sınırın üstünde hamilelik devlet tarafından tespit edilmiş ise mecburi kürtaj yaptırılmaktadır. Zorunlu kürtaj uygulaması, hamilelik aşamasında cinsiyeti tespit edilen bebeklerin kız ise aileler tarafından düşük yaptırılarak öldürülmelerine sebep olmakta, bu da kadın-erkek nüfus dengesinde ciddi bir bozulmaya yol açmaktadır. Bu bozulma elbette sadece Uygurlar için değil Çinliler için de söz konusudur. Yasayla izin verilenden daha fazla çocuk sahibi olan Uygurlar çocuklarının bir kısmını kayıt ettirememekte ve böylece "madden var ama hukuken yok" insanlar olarak bu çocuklar eğitim, sağlık, iş, seyahat gibi temel haklarını kullanmaktan uzak bir hayata mahkum edilmektedirler.
Yukarıda zikrettiğimiz ihlallere ek olarak; mahkumlar üzerinden organ ticareti, gösteri ve toplanma hakkına dair İhlaller, basın ve ifade özgürlüğü alanındaki sınırlamalar, Hashar uygulaması, sosyal ve kültürel alanda yaşanan baskılar Doğu Türkistan'da yaşanan başlıca insan hakları sorunları olarak çözüm beklemektedir.
MAZLUMDER bugüne dek bölgeyle ilgili yaptığı çalışmalar ışığında Çin Halk Cumhuriyeti yetkililerine:
• Çin'in bölgedeki insan haklarına aykırı her türlü uygulamaya kayıtsız şartsız son vermesi,
• Doğu Türkistan topraklarının "Sincan" –yeni ülke anlamında- adıyla anılmasına ve bölgenin asimilasyonuna son vermesi,
• Çin'in diasporadaki Uygurların dönüşünün önündeki engelleri kaldırması ve geri dönüşleri kolaylaştırması,
• Doğu Türkistan'da halen devam eden örgütlenme, basın ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması,
• 11 Eylül sonrası gelişen "küresel teröre karşı mücadele" söyleminden yararlanmak isteyen Çin'in, Doğu Türkistan'da gerçekleştirdiği insan haklarına aykırı politikalarına gösterilen direniş ve tepkilerin meşruluğunu kırmak için öne sürdüğü "terör", "radikal İslami unsurlar", "El Kaide bağlantıları" gibi kavramları kullanarak yürütmekte olduğu dezenformasyona son vermesi,
• Bölgeye yönlendirilen yoğun Çinli göçünün durdurulması ve Çinlileştirme politikalarına son verilmesi,
• Uygurların çeşitli sebeplerle Çin'in diğer bölgelerine gönderilmesine son verilmesi,
• Bölgeye uygulanan her türlü ekonomik ayrımcılığın sona ermesi,
• Uluslararası standartların altında olan yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması,
• Doğu Türkistan'da sürdürmekte olduğu nükleer denemeleri sona erdirmesi ve olumsuzlukların tazmin edilmesi
• Kürtaj ve benzeri uygulamalarla yeni doğan çocuklara ve kadınlara karşı işlenen suçlara son vermesi, dini inançları ve bölgenin özel statüsünü göz önünde tutarak doğum yasağının kaldırılması yönünde çağrıda bulunuyor.
MAZLUMDER ayrıca Uygurlara:
• Doğu Türkistan'ın hak mücadelesini sürdüren diasporadaki örgütlerin kısa ve uzun vadeli planlamalarla hedeflerini masaya yatırmaları,
• Bu hedeflerde mutlaka farklılıklar olabileceğini ancak en azından ortak hedefler konusunda zaten kısıtlı olan emek ve mali gücün birleştirilerek mücadele edilmesi,
• Doğu Türkistanlı örgütlerin stratejilerini uluslar arası hukuka uygun olarak oluşturmaları ve uluslar arası kurumlarla işbirliğini arttırmaları,
• Radyo, TV, gazete ve benzeri iletişim araçlarıyla Doğu Türkistan'ın tanıtımı yanında, orada yaşanan haksızlıkların birebir aktarımının sağlanması,
• Doğu Türkistan'da yaşanan sorunların sadece bölgesel olmadığından hareketle Çin'in içindeki insan hakları örgütleriyle bağ kurarak Tibet gibi Çin'de daha genel ihlallerle de ilgilenilmesi,
• Doğu Türkistan mücadelesinin başta Müslüman Hui Çinlileri olmak üzere Çin'deki diğer demokratik bireyler ve kitlelerle işbirliği içerisinde sürdürülerek Çin'de bulunan diğer unsurların da bu mücadeleye dahil edilmesi çağrısında bulunuyor.
MAZLUMDER Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine:
• Çin'le sürdürülmekte olan her türlü ilişki için Doğu Türkistan ve Tibet gibi yerlerde yaşanmakta olan insan hakları ihlallerinin ön koşul kabul edilmesi ve ilişkilerin buna göre belirlenmesi,
• Doğu Türkistanlıların yaşadığı sorunlardan dolayı ülkesinden çıkmak istemesi durumunda Uygurlara her türlü kolaylığın sağlanması,
• Doğu Türkistan'da yaşanan insan hakları ihlallerinin Çin'le olan ticari ilişkilere kurban edilmemesi,
• Doğu Türkistan konusunda dış politikanın yeniden gözden geçirilerek Uygurların durumunun dış politika önceliği olarak görülmesi,
• Çeşitli yollarla Türkiye'ye sığınmış olan doğu Türkistanlı sığınmacıların karşılaşmakta olduğu ikamet, vize, çalışma izni, burslu eğitim görme ve vatandaşlık ile parçalanmış ailelerin birleştirilmesi gibi sorunların çözülmesi çağrısında bulunuyor.
MAZLUMDER ayrıca Doğu Türkistan sorunuyla ilgili uluslar arası toplumun atması gereken önemli adımlar olduğuna inanmaktadır. Buna göre uluslar arası toplumun:
• BM başta olmak üzere tüm uluslararası mekanizmaların Doğu Türkistan'da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı daha duyarlı olması
• Çin'in Uygurlara uygulamakta olduğu politikalarla ilgili temel insani adımların bir an önce atılması,
• Doğu Türkistan'da uluslararası gözlemcilerin de katılımıyla yeni bir nüfus sayımı yapılarak, Doğu Türkistan'ın nüfusunun garanti altına alınması ve bundan sonraki Doğu Türkistan nüfusunu azaltmak amacını güden katliam, kürtaj, zorla doğum kontrolü, Han Çinlilerinin topluca göç ettirilmesi gibi demografik yapıyı bozucu uygulamalara son verilmesi noktasında Çin'e baskı yapılması,
• İslam coğrafyası kabul edilen bölgede bulunan Müslüman nüfusu dikkate alarak İslam Konferansı Teşkilatının bölgede yaşananlar konusunda daha fazla inisiyatif alması,
• Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleri olan Rusya, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan gibi ülkelerin Çin'le ilişkilerinde ekonomik önceliklerinin yanı sıra insan haklarını merkeze alan bir politikayı benimsemesi çağrısında bulunuyoruz.
Ahmet Faruk ÜNSAL
MAZLUMDER Genel Başkanı
KATLİAM PROTESTO EDİLİYOR!
Doğu Türkistan'da yaşanan 5 Temmuz Urumçi olaylarının yıldönümünde 4 Temmuz 2010 Pazar Saat 13.00'te Galatasaray Lisesi önünden Taksim Meydanına Doğu Türkistan Platformu öncülüğünde yürüyüş ve basın açıklaması yapılacaktır.
Yine Mazlumder'den yapılan duyuruda 5 Temmuz 2010 Pazartesi Saat 13.00'te İstanbul'da Çin Konsolosluğu önünde ve aynı saatte Ankara'da Çin Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapılacağı belirtildi.
HABERE YORUM KAT