Mazlum Suriye Halkını Baas Çetesinin Zindanından Kim Kurtaracak?
Elli Yıldır Ateş Hendeklerinde Yaşamaya Mahkum Edilmiş Bir Halk
Buruc Suresinde, ateş hendeklerine atılarak işkence edilmek suretiyle katledilen müminler ile, onlara yapılan bu zulüm ve katliamı hendeklerin kenarına oturmak suretiyle zevkle seyreden zalimlerden bahsetmektedir.
Mazlum Suriye halkı ise, 1963 yılında girdiği Baas çukuruna - zindanına, 1971 yılında en gaddar işkence ve katliamları yapabilecek Hafız Esed liderliğindeki Nusayriler gardiyan yapılmak suretiyle, 50 yıldır ateş çukurlarında işkence ve katliamlar altında yaşamaya mahkum edilmiş bir halktır.,
1982 Hama katliamında 20 ile 70 bin arasında müminin en gaddar usüllerle katledildiği, bu katliamın sonrasında geçen 40 yıllık süreçte on binlerce insanın, sayısının 21 olduğu tahmin edilen işkence merkezlerinde akla hayale sığmaz işkence ve katliamlara tabi tutulduğu bilinmekte idi. Salı günü ortaya çıkan 55 bin fotoğraf bu bilginin teyit edilmesi, malumun ilanı ve tescili oldu sadece.
Yani mazlum Suriye halkının uğratıldığı bu emsalsiz zulüm ve katliamlar Mart 2011'de rejime karşı başlattığı intifadadan önce de vardı ve muhtemelen intifadaya değin 200 bin civarında insan bu işkence tezgâhlarında can verdi. Bu işkence tezgahlarını daha iyi anlamak isteyenlerin, sadece Mustafa Halife isimli yazarın Mana Yayınlarınca yayınlanan "Salyangoz (Suriye Zindanları)" isimli kitabını okumaları yeterlidir.
Mart 2011'de başlayan intifada, 50 yıldır böyle bir zulüm cenderesinde kıvranmaya mahkum edilmiş, manen öldürülmüş bir halkın; artık maddi ölümü de hiçe sayarak kendiliğinden başlattığı bir varlık – yokluk mücadelesi olup, böyle gaddar bir rejime karşı normal bir halkın kıyama kalkabilmesi asla mümkün değildi zaten.
Suriye'yi İslam Birliği Kurtaracakmış!
Suriye'deki 21 olduğu tahmin edilen işkence merkezlerinden sadece birine ait olup, işkence ve açlık ile katledilen 11 bin kişiye ait 55 bin fotoğraf aslında yukarıda bahsettiğimiz gerçeklerin, yani malumun bir ilanı idi ve bizi hiç şaşırtmadı.
Bu fotoğrafları İslami duyarlılık sahibi gazeteler Salı günü yayınlarken, Ulusolcu Esedsever yerli Baasçı medya tarafından bu gün değin görmezden gelindi. Milli Gazete vahşet fotoğraflarını Salı günkü baskıya yetişemediğinden olsa gerek, diğer gazetelerden bir gün sonra (22 Ocak 2014 Çarşamba günü) ilk sayfadan tam sayfa yayınladığı gün attığı manşet, Cenevre değil islam birliği idi.
Gazetenin manşet haberinde, Suriye'de ve dünyanın her yerinde bu tür Müslüman katliamlarını bir daha yaşamak istemiyorsak, uğraş verilecek zeminin ve çözümün tek adresinin İslam Birliği olduğu vurgusu öne çıkarılıyordu.
Bizlerde çözümün Cenevre olmadığını, batılıların Suriye'de Müslümanlardan yana çözüm istemediğini söyleyip duruyoruz direnişin ilk gününden beri. Lakin Milli Gazetenin çözüm adresi de bize hiçte makul ve gerçekçi gelmiyor.
Batılılar Kötüde Batı Maşaları İyi mi?
Batılıların Suriye dahil hiçbir İslam memleketinde çözüm istemediği doğru. Doğru ama İslam memleketlerinin başlarındaki batının gönüllü maşaları konumunda olan sivil ve askeri diktatörler ile, Suriye intifadasına başlayana değin tek bağımsız İslam devleti olarak gördüğümüz, Suriye intifadasında Şia fanatizmiyle Esed'i sonuna kadar destekleyerek ümmete ihanet eden İran 'mı kuracak bu İslam birliğini?
O İran ki, manşette verilen işkence fotoğraflarında katledildiği bildirilen 11 mazlum ile sayıları bilinmeyen onbinlerce mazlumun, savaşlarda katledilen çoluk çocuk on binlerce sivilin katliamının dolaylı ve direkt suç ortağıdır.
Biz de istiyoruz bu zulüm ve katliamların bir an önce son bulmasını. Lakin Allah aşkına Milli Gazete bu konuda pratikte mümkün olan hangi çözüm önerisini sunuyor?
Suriye Halkını Kim Kurtaracak
Pratik bir öneri sunun. Kim kurtaracak Suriye halkını bu zulüm ve katliamlardan. Beraber İslam Birliğini kurmayı düşündüğünüz Ürdün ya da Suudi kralımı, Mısır askeri diktatörü Sisi yada Bangladeş sivil diktatörü Şeyh Hasina mı? Yoksa Esed Liderliğindeki Baas çetesi de bu birliğin üyesi mi olacak?
Esed ve Baas çetesinin zaten bilinen zulümleri bu fotoğraflar vesilesiyle resmen tescillenmiş oldu. Sisi'nin Mısır'da Müslümanları iktidardan devirmek için 5000'den fazla güzide Müslümanı katlettiği, Hasina'nın da tamamen asılsız bir suçlamayla 90 yaşlarındaki Abdulkadir Molla'yı astırarak şehit ettiği de malum.
Yoksa sizde güzide bir hocamızın ortaya koyduğu çözüm önerisinden mi yanasınız; verelim İran'a Suriye'yi, bitsin bu zulüm ve katliamlar olarak özetlenebilecek önerisinden.
Sanki babasının arazisinden tarla bağışlıyor. Sanki İran'daki Sünniler çok iyi durumda, ABD'ce İran'ın güdümüne sokulan – verilen Irak'taki Sünniler cennet hayatı yaşamakta.
Ölme Eşeğim Ölme Bahar Gelince Sana Bol Ot Vereceğim
Hani demiş ya adamın biri, kışın saman bulamadığından dolayı açlıktan ölme durumuna gelmiş eşeğine, bekle eşeğim bekle, bahar gelince sana ne otlar getireceğim ben diye.
Milli Gazetenin ve benzeri tavır takınanların söyledikleri de tıpkı bu duruma benziyor. Suriye'nin kurtuluşunu İslam Birliğinde görenler, aslında diyorlar ki yok olmak durumuna gelmiş Suriye halkına, bekle Suriye halkı bekle, ileride İslam birliğini kurunca sizleri kurtaracağız biz.
Baharın geleceği malum, İslam Birliğinin yakınlarda kurulacağı ise muamma. Velev ki ileride kurdunuz arzuladığınız birliği, o zaman Suriye'de kurtarılacak halk bulabilecek misiniz acaba?
Suriye Konusunda Topu Taca Atmak
Saadet Partisi ve Milli Gazete ile Suriye konusunda benzer düşünenlerin (ve meşhur üçüncü yol mümküncülerin) tutumları, topu taca atmaktan başka bir şeyle izah edilemez. Senin top oynamanı, bir türlü gol atamayışını eleştiriyorlar, haydi sen oyna da gol at deyip pas verince, topu hemen taca atıyorlar.
Tamam batılılar kurtarmayacak Suriye halkını, amenna. Fakat kim kurtaracak, buyurun pratik bir öneri getirin, gol atın diyorsunuz, hemen atıyorlar taca topu, Suriye'yi İslam Birliği kurtaracak diye.
Biz göremiyoruz bu pas atılan İslam birliğini, attığınız pas taca çıkıyor. Bir gören varsa bize de göstersin şu birliği de, kapısına gidip yalvaralım kurtar Suriye halkını diye.
Suriye'de Baaslı Çözüm Olmaz
İster batılılardan, ister Saadet Partisinden gelsin, Suriye halkına Baaslı her çözüm önerisi, ya kırk katır, ya da kırk satır anlamına gelmektedir ve mevcut şartlarda Suriye halkının kurtuluşunun silahlı direnişten başka bir çözümü yoktur.
Özellikle Esed'li çözüm olmaz değil, Baaslı çözüm olmaz diyorum. Çünkü Esed, Baas çetesinin sadece lideri olup, bu çete yönetimden uzaklaştırılıp dağıtılmadığı sürece, Esed'in gitmesi kesinlikle çözüm olmayacaktır. Çünkü bu çetede Esed'den daha zalim binlerce Esed adayı var.
Milli Gazete ise, Suriye silahlı direnişini Müslüman Müslümanla savaşıyor, batılılar bunları birbirleriyle savaştırıyor diye itibarsızlaştırmaya çalışıyor uzun süredir ve mezkûr sayıda da aynı tezin yansımaları mevcut.
Sayın Milli Gazete yetkilileri, bu rejimin sahipleri nasıl Müslümanlardır ki, değil insanlara, hayvanlara bile yapılmayacak işkence ve katliamları kendi Müslüman halkına sistematik olarak hiç tınmadan uyguluyor 50 yıldır?
Suriye Halkının Tek Kurtuluş Yolu Silahlı Direniştir
Suriye'de silahlı direnişin mecburen başlamasından itibaren söylediklerimizi yine söylüyoruz. Suriye halkının tek kurtuluş çaresi silahlı direniş olup, Suriye halkının gerçek dostlarına düşen, bu direnişe kendi direnişleri gibi sahip çıkıp ellerinden gelen tüm desteği vermektir.
Bu gün daha net olarak ortaya çıkmıştır Suriye halkının tek kurtuluş çaresinin silahlı direniş olduğu. Velev ki şartların mecbur bırakması neticesi bir barış ve geçiş süreci olsa bile, yine bu silahlı direnişin etkisi ile olacak ve muhaliflerin süreçteki etkisi, silahlı direnişlerinin gücü nispetinde olacaktır.
Bu nedenle Suriye halkının öncelikle namusunu ve canını koruması, bilahare bu Baas zindancılarını yok ederek zindandan kurtulması için, mutlaka gerekli silahlara kavuşmalıdır. Bu en doğal hakkı olup, bu hakkını elde etmesi için kısık sesle değil, yüksek sesle çağrıda bulunmalıyız, bu imkanı sağlayabilecek durumda olan tüm kişi ve kurumlara.
Suriye halkına hakkı olan silahları sağlamak için çaba göstermek bir yana, birilerinin kaçak - göçek göndermeye çalıştığı silahları engellemeye çalışanlar ise, ateş çukurları gardiyanlarının suç ortakları olup, dünya da olmasa da, ahirette o ateş çukurlarına mutlaka yuvarlanacaklardır.
Suriye Halkını Kurtarma Sorumluluğu Bizlere Verilmiştir
Elbette mazlum Suriye halkını bu zindandan kurtaracak tek mutlak merci Yüce Allah'tır. Yüce Allah 4. Nisa Suresi 75. ayette, Suriye halkının ve o konumda olan mazlumların kurtarılması için cihat etmekle mükellef kılmıştır tüm müminleri.
Bu ayetin muhatabı ne batılılardır, ne de batılıların içimizdeki gönüllü taşeronları. Bu ayetin devlet bazında tek muhatabı olan İran, ümmete ihanet etmiş ve ayetin muhatabı olma vasfından uzaklaşmıştır.
Bu nedenle bu ayetin devlet bazında muhatabı kalmamış, iş ümmet kaygısı taşıyan müminlere ve oluşturdukları ufaklı büyüklü oluşumlara kalmıştır. Bu meyanda özellikle Özgür-Der ve İHH, sivil İslami kuruluşlar bazında ellerinden gelen gayreti göstermektedirler ve arttırarak göstermekle yükümlüdürler. Bu konuda henüz ciddi bir gayret göstermemiş ya da çapının altında faaliyet gösteren İslami kuruluşlar, bir an önce üzerlerine düşeni yapmakla mükelleftirler bu ayetler gereğince.
İslami duyarlılık sahibi tüm kişi ve kuruluşlar bu direnişi adeta kendi memleketlerinde gerçekleşiyor gibi hissetmekle, direnişçilere ellerinden gelen her konuda ellerinden gelen tüm desteği mutlaka vermekle sorumludurlar ve hesap gününde bu konuda sorguya çekileceklerdir.
Suriye'de İşkence İle Katledilenler Başkaları Değil Bizleriz Aslında
Bizler mümin bireyler olarak her şeyden önce, birey olarak ayette yüklenilen sorumluluklarımızı yerine getirmeye azami gayreti göstermek zorundayız ve şu ana kadar yaptıklarımızla görevimizi yerine
getirdiğimiz gibi bir gaflete düşmemek durumundayız.
Şunun idrakine varmalıyız öncelikle. Suriye'de aç bırakılarak öldürülen çocuk ve ihtiyarlar, bizim çocuklarımız ve babalarımız, tecavüze uğrayan kız ve kadınlar, bizim kızlarımız ve eşlerimiz, işkence ile öldürülen gençler, bizim kardeşlerimizdir. Bu fotoğraflarda bizler varız, eller değil.
Bu yaşananlar karşısında, ortaya çıkan fotoğraflar karşısında kendi başımıza gelmişçesine dehşete, paniğe kapılmıyor, o fotoğraflarda kendi çocuklarımızı, kardeşlerimizi göremiyor, bu acıları içimizde hissedemiyorsak; değil ümmetçiliğimiz ve İslamcılığımız, imanımızı ve hatta insanlığımızı sorgulamalıyız.
Bu nedenle el elin eşeğini türkü çalarak ararmış darbı meseline göre değil, ateş bizim evimize düşmüş gibi sahip çıkmalıyız Suriye halkının acılarına. Çocuklarımızın eline diken batınca panikleyen bizler, aç bırakılarak katledilen o çocuk fotoğrafları karşısında acaba nasıl duygular yaşamalıyız?
Halen devam ediyor bu işkenceler, halen yanıyor ateş çukuru, her dakika kıvranıyor mazlumlar bu işkence tezgahlarında. Bizler de her an hissetmeye çalışmalıyız bu acıları, kıvranışları. Hiçbir şey yokmuş gibi, her şey tıkırında imiş gibi, sorunsuz akıyor gibi yaşamamalıyız bu hayatı.
Suriye Baas zindanlarında kıvranış ve haykırışları arşı alayı titreten mazlumların feryatlarının yanına yükselmeli, bu acıları her an kendimiz yaşıyormuş gibi hissederek kesintisiz yapacağımız dualarımız.
YAZIYA YORUM KAT