Mavi Tur
Mavi Tur deyince turistk bir tur hatırlanırdı. Mavi deyince Ecevit’in gömleği. Mavi Marmara’dan sonra, Mavi başka bir anlam kazanmaya başladı.. Şimdi, 22 ülkeden gönüllüler, daha önce açılan bu yoldan yeni bir özgürlük yolculuğuna çıkıyor. Büyük yürüyüş sürüyor..
İsrail Parlamentosu Türk Dostluk Grubu bir açıklama yaparak Erdoğan’ın seçim başarısını kutlamış ve ilişkilerin gelişmesini istediklerini açıklamışlar. Ama İsrail hükümetinden ses yok.. Daha da kötüsü İsrail Silahlı Kuvvetleri, henüz özür dileyip tazminat ödemeyi kabul etmediği gibi, meydan okumasını sürdürüyor ve bu gemileri açık denizlerde değil, bu defa bağlı bulundukları limanda vurabilecekleri tehdidini savuruyor.. Şecaat arz ediyor, kararlılık ve cesaret gösterisinde bulunuyor. Bu bir yerde korkusunun, çaresizliğinin ifadesi..
Öte yandan Netanyahu; “BM’de bir Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkmak için 30 ülke ile irtibat hâlindeyiz” diyerek, gerçek niyetini ortaya koyuyor.. Bugünkü İsrail yönetimi umutsuz bir vaka.
Bu arada bölgede son derece önemli ve sıcak gelişmeler yaşanıyor.. Suriye’de dehşetengiz şeyler yaşanıyor ve bana kalırsa Suriye yönetimi şansını kaybetti. Geri dönüşü mümkün olmayan bir sürece girdi.
Suriye, İsrail açısından olduğu kadar İran için de, Ürdün, Lübnan için de, İran için de, AB ülkeleri, özellikle Fransa ve tabii ABD, Çin için de son derece önemli bir ülke. Suriye, güvenlik açısından ve stratejik anlamda da Türkiye için hayati öneme sahip bir ülke aynı zamanda.
Suriye yönetiminin daha öncekilerden ders almayan akılsızca öfkeli tepkileri sonucu, uluslararası koalisyon son hazırlıklarını tamamlama aşamasına geldi.. Doğu Akdeniz’de ciddi bir hareketlilik gözleniyor.. Tabii ki bu hareketlilik, İsrail, Lübnan ve Suriye deniz kuvvetlerinin hareketliliği ile sınırlı bir hareketlilik değil.. 6. Filo da orada, Rusya’nın Akdeniz’deki çağrı kuvvetleri de, İtalya, Fransa, İspanya da orada. Türkiye de orada..
Orada olan bir başka askeri güç de İran. Eski bir savaş gemisi ve bir yük gemisi ile uluslararası sularda istihbarat topluyor, eğitim faaliyetleri yapıyor ve bazı askeri haberleşme sistemlerini test ediyorlar..
İran’ın bölgeye hurdaya sevk edilmesi gereken gemileri göndermiş olması akıllara, İran’ın sıcak bir çatışmaya hazırlıklı olduğu şeklinde yorumlanıyor..
Bu durum sadece Suriye’deki gelişmelerle ilgili değil.. Daha çok uluslararası koalisyonun Gazze’ye insani yardımda bulunma çabasının engellenmesi durumunda İran ile İsrail donanması arasında it dalaşı, taciz girişimleri yaşanabilir mi?
Aslında bölgedeki durum koalisyonu da rahatsız etmiyor değil.. Bu defa, ona yakın ülkenin donanmasının seyir halinde oldukları bir koridordan geçerek Gazze’ye doğru yol alacaklar. Bu sivil bir koalisyon, ama bölge asker kaynıyor..
Türkiye’den sivil insanlar ve İHH koalisyondaki yerini koruyor.. Ama, Türkiye kendine ait bayrak taşıyan bir gemiyle filoda yer almayacak. Mavi Marmara’nın teknik ve hukuki eksiklikleri tamamlanamadığı için sefere katılamadığı açıklandı. Ancak bu gemi Türk halkı tarafından Gazze için alındı. Bu gemi de eninde sonunda Gazze’ye gidecek..
Kendi aramızda konuşuyoruz da, Türkiye’nin bu kadar önde olması konvoyun yapısı ve maksadı ile çelişmiyor mu? Bu, uluslararası vicdani bir hareket. Evet biz de varız, ama bu iş bizden, yani İslâm dünyasından ve Türkiye’den ibaret değil ki.. Türkiye’yi, Mavi Marmara’yı gözümüze çok yaklaştırınca arkasındaki uluslararası bir projeyi görünmez kılıyoruz.. Bir de Mavi Marmara sembol bir fenomen haline geldi, ama öbür yandan da bir paratonere dönüştü.. Biz bunun kavgasını vermiyoruz ki. Dikkatlerin Mavi Marmara’ya değil, Gazze’ye çekilmesi lazım. Hukuki açıdan da, Mavi Marmara ve bir Türk gemisine muhtemel bir saldırı, eski davaya bir ek mahiyeti taşıyacak. Eğer İsrail bir saldırı düşünüyorsa, bunun BM ve Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde yeni bir dava konusu olması gerek.. Belki Türkiye’den bir gemi olmaması bu anlamda İsrail’in planlarının boşa çıkartılmasında büyük bir önem taşıyor.
Amma, bizim bu koalisyonda yer almamız, bu gemilerde etkin bir şekilde bulunmamız, İHH’nın bu işin içinde, önünde ve arkasında yer alması, Türkiye’nin bu konuda duyarlılığını kaybetmemesi bizim için bir namus meselesidir.. İsrail, bizim bu tavrımızı bir başka yöne çekemeyeceği kadar katiyetle bu konuda hassasiyet gösterilmesi gerekir.. Gemi sefere çıktığı andan itibaren Kudüs ve Gazze gönüllüleri tetikte beklemelidir..
Ahmet Davutoğlu’nun bu konudaki hassasiyetini biliyorum. Suriye konusunda da bu hassasiyetin korunması önemli.. Böylesine kritik bir zamanda ve kritik bir dönümde herkesin çok dikkatli olması gerek.. Selam ve dua ile..
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT