Mavi Marmara’dan Meğerse Erdoğan Yargılanmalıymış!
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve İsrailli 4 üst düzey komutan hakkında gıyabi tutuklama kararıyla sonuçlanan Mavi Marmara davası, birilerini fena halde çarpmış gibi!
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve İsrailli 4 üst düzey komutan hakkında gıyabi tutuklama kararıyla sonuçlanan Mavi Marmara davası, birilerini fena halde çarpmış gibi! Bu çarpılanlardan biri de Evrensel isimli sol ajitasyon gazetesi yazarı Aydın Çubukçu.
Yazısında baştan aşağıya kadar saçmalayan Çubukçu, davanın sonucuyla ilgili olarak “Mavi Marmara kararı, bir maskelemedir!” diyor. Neyin kimin maskelenmesi diye sorduğumuzdaysa şu sulandırmayla karşılaşıyoruz:
“İsrail’in blöf yapmadığı, saldırının gemidekiler ve hükümet tarafından her an beklendiği koşullar apaçık bilinirken, AKP kendi adamlarını güvenceye alarak yolculuğa izin vermişken, asıl yargılanması gerekenler yerine asla tutuklanamayacak olan İsrailli generallerin mahkum edilmesi, gerçek suçlular üzerine atılmış bir örtü değil de nedir?”
Ak Parti düşmanlığının ve Müslümanların Mavi Marmara gibi kazanımlarından duyulan kıskançlığın gözünü kör ettiği ve basiretini kapattığı sol cenah müntesibi Aydın Çubukçu, birtakım komplolarla olayı sulandırarak Mavi Marmara katliamının asıl sorumlusunun İsrail değil Ak Parti olduğunu ve dolayısıyla hesap vermesi gerekenin de doğal olarak Siyonistler değil bunlar olması gerektiğini söylüyor. Saçmaladıkça saçmalıyor! Ama bu saçma yaklaşımıyla o her fırsatta düşmanlık belirtilen Fethullah Gülen’in tutumuna yaklaştığını göremiyor!
Çubukçu’nun komik olan yaklaşımlarından biri de Mavi Marmara şehitleri adına timsah gözyaşlarını dökmesi. Hükümetin siyasal rant devşirmek için Mavi Marmara’ya yol verdiğini ve İsrail’in müdahalesinden emin olduktan sonra da 9 insanı bile bile ölüme gönderirken kendi yandaşlarını geri çektiğini iddia ediyor. Daha da trajikomik olanı Mavi Marmara’dan sonra Erdoğan’ın popülaritesinin Ortadoğu halkları nezdinde sarsılmaya yüz tuttuğu iddiası. Sol zihniyetin bir müntesibi olarak Çubukçu da gerçekliği rahatlıkla tersyüz edebiliyor. Halbuki bir nebze adalet duygusu ve nesnel bir bakış kaygısı olsa Mavi Marmara sonrası başta Davos çıkışı olmak üzere Siyonist İsrail’e karşı izlediği siyasetin Erdoğan’ın popülaritesini kat be kat güçlendirdiğini görebilirdi.
Bu zihniyetin ve sözcüsü Çubukçu’nun ölülerimiz, can kayıplarımız üzerine merhamete gelmesine ise ihtiyacımız yok! Olayın sorumluluğunu komplocu temelde Erdoğan’a fatura etmekle birinci olarak İsrail’i doğrudan veya dolaylı temize çıkardıklarının, ikinci olarak da Mavi Marmara yolcuları ve şehitlerimize “kandırılmış zavallılar” muamelesi yaptıklarının bilincinde olmalılar. Halbuki Mavi Marmara aktivistleri ne yola çıkarken ne de sefer sonrasında Erdoğan veya bir başka güce mihnet etmemiş, kimsenin kuyrukçusu olmamışlardır. Onlar, en azından Türkiye İslami hareketine mensup olarak gidenler şehadeti göze alarak bu tercihte bulunmuşlardır. Bu nedenle Çubukçu’nun merhametine, acımasına ihtiyaçları yok! Erdoğan ve kadrosunun olay sonrasında İsrail’e karşı izlediği politika ise hem onları, hem Türkiye’nin Müslüman kamuoyunu hem de Ortadoğu halklarını yüceltmiş, özgüven aşılamış ve onurlu kılmıştır. Mavi Marmara davasının görüldüğü mahkemenin verdiği karar ise, Çubukçu ve benzerlerinin dediği gibi “komik” olmanın çok ötesinde Siyonist katillere karşı Türkiye yargısının aldığı tarihin en cesur ve adil kararlarından birisi olarak kaydedilmeye değerdir.
(Islahhaber.com)
Aydın Çubukçu’nun ibretamiz yazısını ilginize sunuyoruz:
Mavi Marmara kararı, bir maskelemedir! / Evrensel
Mavi Marmara adlı gemi, kuşatma altındaki Gazze halkına insani yardım için Akdeniz’e açıldığında, İsrail’in bu hareketi engellemek için hazır beklediği biliniyordu. Kuşku yaratan belirtiler alt alta sıralandığında, hükümetin böyle bir olaydan medet umduğu ve göz göre göre dokuz kişinin ölümüyle sonuçlanan bu eyleme kapı açtığı iddiası yabana atılmayacak bir değer kazanıyor.
Ancak beklenen olmadı; hükümetin Ortadoğu’daki liderlik iddiasının tepetaklak olmasına yol açan sonuçlar zincirinde Mavi Marmara önemli halkalardan biri haline geldi. Halklar ve hükümetler nezdinde beklenen itibar artışının yerini gerileme ve sürecinin hızlanması aldı. Bütün sert kışkırtmalara karşın, sürekli propaganda çalışmaları Türkiye halkı açısından da olay hakkındaki kuşkuları dağıtmadı.
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin İsrailli dört üst düzey komutan hakkında verdiği tutuklama emri, aradan geçen dört yıldan sonra olayın yeniden ve bütün boyutlarıyla hatırlanması için bir vesile oluşturuyor.
Mahkeme kararı, uygulanamaz olmasının rahatlığıyla belki Mavi Marmara’dan kahramanlık efsaneleri türetmeye çalışanlar açısından yeni bir propaganda hamlesinin dayanağı yapılabilir. Ama uluslararası etkileri bakımından yalnızca mizah konusu olabilir.
Kaybedilen dokuz hayat için duyulan acı, gerçekleştirilmesi imkansız bu kararla teselli bulur mu?
Yoksa o günden bugüne hâlâ giderilememiş kuşkulu soruları yeniden gündeme getirir mi?
Diğer pek çok korkunç sorunun yanında pek masum kalan bir tanesini hatırlayalım: Gemide yer alması planlanmış Abdurrahman Dilipak ve on beş AKP milletvekili, son anda neden listeden çıkarıldı?
Son mahkeme kararının da anlamını buradan çözebiliriz. İsrail’in blöf yapmadığı, saldırının gemidekiler ve hükümet tarafından her an beklendiği koşullar apaçık bilinirken, AKP kendi adamlarını güvenceye alarak yolculuğa izin vermişken, asıl yargılanması gerekenler yerine asla tutuklanamayacak olan İsrailli generallerin mahkum edilmesi, gerçek suçlular üzerine atılmış bir örtü değil de nedir?
HABERE YORUM KAT