Mavi Marmara Suriye'ye!
Mavi Marmara Suriye'ye!
Sokak isyanları sonucu, Tunus'ta 23 yıllık Bin Ali diktatörlüğünün ve Mısır'da 30 yıllık Mübarek rejiminin düşmesi, dünyada hem mutluluk hem şaşkınlıkla karşılandı.
Mutluluğun nedeni açıktı: Yıllardır Ortadoğu'daki temel sorunlardan biri özgürlüktü. Bölgede yapılan her ankette bu talep öne çıkıyordu. Geç de olsa iki ülkede özgürlüğe giden yolun açılması sevindirici idi.
Şaşkınlığın nedeni ise dünyanın diğer bölgelerindeki insanların Ortadoğu halklarıyla ilgili güçlü önyargılarıydı. Açıkçası hiç kimse, güçlü istihbarat ağlarına sahip rejimler karşısında Mısırlı ve Tunusluların netice alana kadar direnebileceğini; polisle çatışmayı göze alabileceğini; milyonlar halinde sokakları dolduracağını; aralarında kavgaya tutuşmadan birliklerini koruyacaklarını hayal bile edemiyordu.
Tunus ve Mısır'da kitlelerin elde ettiği bu başarı, benzer rejimlerle yönetilen halklara da ilham verdi. Libya'da, Ürdün'de, Yemen'de, Bahreyn'de, İran'da, Suriye'de ve diğer ülkelerde insanlar aynı neticeyi almak için sesini yükseltti. Özellikle Mısır'daki değişimden sonra devrimin bölge genelinde bir domino etkisine yol açıp açmayacağını tartışmak abes gibi göründü. Genel beklenti, dünyanın anası ve Ortadoğu'nun siyasi merkezi Mısır düştükten sonra, meşruiyetini halktan almayan hiçbir rejimin ayakta kalamayacağı şeklindeydi.
Ama devlet geleneği en zayıf ülkelerden biri olan Libya'da devrimin yerinde saymaya başlaması herkesi bir daha şaşırttı. Bingazi merkezli isyan hareketi, Kaddafi'nin elinden uluslararası müdahale sayesinde kurtulabildi. Uluslararası güçlerin bir kara operasyonu olmadan, muhalefetin ülkenin tümünde kontrolü sağlaması hiç kolay görünmüyor. Üstelik bölünme gibi korkutan senaryolar var gündemde.
Muhalefetin çok güçlü ses verdiği Yemen'de Abdullah Salih her şeye rağmen iktidarını sürdürüyor. Bahreyn'de mezhepsel bir nitelik kazanan değişim dalgası dışarıdan yapılan müdahaleyle bastırılmış durumda. Suriye'de azınlık temeline dayanan Baas rejimi, ne kadar şiddete başvurursa başvursun, isyan dalgasının başkente ve ülkenin tümüne yayılmasını önlediği oranda ayakta duruyor.
Peki neden? Devrim dalgası durdu mu? Kuşkusuz her ülke, devrim dalgası karşısında kendine özgü hususiyetlere sahip. Tunus ve Mısır gibi cumhuriyetle yönetilen rejimlerle Ürdün ve Bahreyn gibi krallıklar bir değil.
Yine, abluka altındaki Filistinlilere karşı İsrail'le işbirliği yapan Mübarek rejiminin halkın gözündeki meşruiyeti ile Hamas liderini Şam'da barındıran, Hizbullah'la sürekli temasta olan ve İsrail'le zıt kutuplarda yer alan Esed rejiminin meşruiyeti aynı değil.
Ülkelerin iç siyasi dengeleri, nüfus yapıları, muhalefetin örgütlenme düzeyi, değişimi taşıyacak kurumsal yapıların olup olmaması gibi faktörlerin yanı sıra yaşanacak bir rejim değişikliğinin bölgesel ve küresel güçler tarafından nasıl algılandığı da önemli bir faktör.
Tabii, bir de Tunus ve Mısır'da yaşanan değişimi sevinçle karşılayan; kendi ülkelerinde benzer neticelerin nasıl alınacağına kafa yoranlar olduğu gibi, ayakta kalan rejimlerin, düşenlerin hatalarından hayati dersler çıkardığı gerçeğini de unutmamalı. Mesela, Suriye'deki rejimin aldığı en önemli derslerden biri, yabancı medyayla ilgili. Mısır'da, isyan hareketleri Facebook, Twitter gibi sosyal medyalar üzerinden örgütlenmiş ve dünyayla temas kurmuşlardı. Halbuki Suriye daha tehlike kapıyı çalmadan sosyal medyayı yasakladı. Yine ünlü Tahrir Meydanı'ndan son ana kadar canlı izlediğimiz Mısır'daki değişim bir tür El Cezire devrimiydi. Ama Suriye'deki Baas rejimi, daha baştan yabancı gazetecilerin ülkeye girişini yasakladı.
Sosyal medya ve canlı yayın olmayınca, ne muhaliflerin kolay kolay örgütlenmesi ne de dünyayla etkileşim kurması mümkün. Sıcak ve sağlam bilgiler gelmeyince, ortam, güvenilirliği kuşkulu YouTube videolarına ve fısıltı gazetesinin dünya kamuoyunda pek etkisi olmayan haberlerine kalıyor.
Yine Suriye örneğine bakarsak, dünya kamuoyunun gerçekte ne olup bittiğinden haberdar olmaması; Libya'daki başarısız uluslararası müdahale ile birleşince, rejim çok önemli bir dokunulmazlığa daha kavuştu. Hatırlayacak olursak, Libya'ya müdahaleyi anında onaylayan BM, Rusya ve Çin'in itirazları sonucu Suriye konusunda bir kınama kararı bile alamadı.
Şehirlerin kuşatıldığı, göstericilerin üzerine ateş açıldığı, yüzlerce insanın öldüğü yanı başımızdaki Suriye'de yaşananlar karşısında Türkiye kamuoyunun tepkisizliği bile rejimlerin Tunus ve Mısır'dan önemli dersler çıkardığının göstergesi. Şayet böyle olmasaydı, yeni sefere hazırlanan Mavi Marmara'nın rotası; El Fetih ile Hamas'ın barıştığı, İsrail'in el koyduğu vergileri Filistin yönetimine vermeye başladığı ve Mısır'daki değişim sonucu ambargonun zayıfladığı Gazze değil, Suriye olurdu!
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT