Mavi Marmara Mağdurları Ne İstiyor?
İsrail ve Türkiye'nin yerel seçim sonrasında anlaşması gündemde. İHH Başkanı Yıldırım anlaşmadan beklentilerini anlattı: Gazze'de abluka ve ambargonun kalkması, İsrail askerlerine açılan davaların sonuçlanması.
İsrail 31 Mayıs 2010'da Akdeniz'de uluslararası sularda Gazze'ye insani yardım götüren filolara saldırdı. Bu saldırıda 9 kişi öldü, biri hala komada olan 57 kişi yaralandı. Türkiye büyükelçisini geri çekti.
Türkiye ve İsrail Mavi Marmara saldırısından sonra bozulan ilişkileri yumuşatmak için uzun süredir çözüm arayışında. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Hürriyet gazetesine yaptığı açıklamada seçimlerden sonra anlaşma yapılabileceğini söyledi. İsrail'in talepleri arasında Türkiye'de İsrail askerlerine karşı açılan davanın düşmesi var. Ancak Mavi Marmara'da ölenlerin aileleri davalardan vazgeçmiyor, abluka kalkmadan da anlaşma yapılmasına karşı çıkıyor. Mavi Marmara gemisi organizatörü İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım'a anlaşma ile ilgili görüşlerini taleplerini sorduk.
Mavi Marmara davasının beşinci duruşması 27 Mart Perşembe günü İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanıklar hakkında yakalama kararı çıkarılmasını istiyorsunuz davanın başından beri. Ancak daha sanıklar hakkında yakalama kararı çıkmadı. Neden çıkmadı hala bu karar?
"Şu ana kadar yakalama kararı çıkmaması hukuki teamüllere aykırı. Burada hukukçular açısından bir skandal olduğu kanaatindeyiz. Bu kadar şahitleri olan, hatta tebligatı dahi yapılan bir davada bir oyalama olduğunu düşünüyoruz. Bu zannediyorum devlet içerisindeki birtakım güçlerin İsrail ile Türkiye arasında yapılacak anlaşmayı beklemesine yönelik bir gayret."
Birtakım güçler dediniz. Kimler onlar?
"Türkiye’de biliyorsunuz İsrail lobisi kurulduğu günden itibaren çok güçlüdür. Mavi Marmara ile birlikte İsrail lobisi ve gizli servisleri ciddi manada darbe almakla birlikte henüz etkinlikleri devam ediyor. Türkiye’yi kaybetmek istemiyorlar. Çünkü Türkiye, İsrail için çok önemli bir ortak. Bu davalar da İsrail’i ürkütüyor, çünkü dünyada ilk defa İsrail’e karşı böyle bir dava açıldı."
Bir sonraki duruşma 26 Mayıs’ta. O duruşmada yakalama kararı çıkar mı?
"Hukuken çıkması lazım. Siyaseten ne olur bakacağız. İsrail’in vesayeti ne kadar yargı üzerinde onu göreceğiz. Türkiye bağımsızlaşma sürecini tamamladı mı, yoksa henüz bu süreci yaşıyor mu; onu hep beraber anlamış olacağız."
Yaklaşık üç yıl sürdü davanın açılması. Duruşma günü yaptığınız açıklamada birileri engel oldu, dediniz. Kimler engel oldu bu davanın açılmasına?
"Onu hepimiz biliyoruz artık. Türkiye’de ‘emniyette ve yargıda paralel bir yapı var’ deniliyor. Bunlar İsrail Dışişleri Bakanı Liberman’ın ‘İHH bizim için büyük bir tehdittir’ demesinden sonra İHH’ya karşı da operasyon yaptılar. Hem yargıda hem emniyet içerisinde, MİT’in tırını bizim tır gibi gösterdiler. Bir örgüte baskın yapıyoruz diye gelip İHH’nın Kilis’teki bürosunu bastılar. Yani yargının, emniyetin, istihbaratın, devletin çeşitli kademelerinin özelikle medyanın içerisinde varlar. Bunlar İHH’ya yönelik bu operasyonları yaptılar. Ama başarılı olamadılar. Doğal olarak bunlar İsrail’e verilecek cezaların da verilmemesi için uğraştılar. Davaları da ötelediler. Ve son olarak İsrail’i aklayan bir video çıkardılar."
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye ile İsrail’in seçimlerden sonra anlaşmaya imza atacağını söyledi. Siz nasıl bir anlaşma bekliyorsunuz? Anlaşmanın içeriğinden haberiniz var mı?
"Önce bu tabii olursa bile devletler arasında bir anlaşma olacaktır, halklar arasında bir anlaşma olması mümkün değil. Çünkü Türkiye halkı Mavi Marmara’yı hiçbir zaman unutmayacaktır. Bu anlaşmanın içerisinde yani ambargo ve ablukayı kaldırmaya yönelik bir gelişme olmayacaksa bizim nezdimizde bu anlaşma Türkiye açısından başarısız kabul edilir. Biz de sonuçları bekliyoruz. Söylemleri biz de televizyonlardan duyuyoruz. Ama sayın Başbakan'ın bu konudaki ifadesi, 'Abluka, ambargo konusu protokole bağlanacak aksi takdirde biz bu anlaşmayı imzalamayız' demişti."
Protokole bağlanırsa siz Gazze’ye yardım götürebilecek misiniz peki? Başbakan ile geçen ay Dolmabahçe’de görüştüğünüzde bunu konuştunuz mu?
"Dolmabahçe’de bir detay almadık. Ama genel kamuoyuna yansıyan ve sayın Başbakan'ın verdiği beyanatlardan öğrendiğimiz kadarıyla Türkiye’nin götürmüş olduğu bütün yardımların Gazze’ye ve Filistin’in geneline hiçbir engelle karşılaşmadan girmesini sağlayacak bir protokol yapılacak. Yani dünyadan kim yardım götürürse Türkiye’ye getirecek, Türkiye üzerinden Gazze’ye gidecek. Bu da doğal olarak aslında bir noktada abluka ve ambargonun meşruluğunu iyice teyit etmek anlamına da gelebilir. Onun için abluka ve ambargo ile ilgili hukuki yolların asla kapatılmaması lazım. Bu mücadeleden asla vazgeçilmemesi lazım."
"Tabii burada yine birtakım açıklar da var. Birincisi Türkiye’deki STK’lar (sivil toplum kuruluşları) bunu yapabilecek mi? Türkiye devleti üzerinden yapılırsa sadece Türkiye devletinin kurmuş olduğu yardım kuruluşları üzerinden yapılırsa o zaman STK’ların hareket alanı daralıyor. STK’lar Cenevre Sözleşmesi'ne dayanarak yine bu ambargoyu delmek için gemilerle yola çıkma hakkını kullanabilir. Bizim bu hakkımız her zaman saklıdır. Onun için bu anlaşma yapılırken içeriğinin geniş tutulması lazım. Birincisi bütün STK’lara yönelik olması lazım bu iznin."
"İkincisi, İsrail Bakanlar Kurulu kararıyla İHH’yı Mavi Marmara’dan dolayı terör listesine aldı. İsrail, 1948’de bakanlar kurulu kararıyla çıkan kanun maddesi gereği kendi askerlerine terör listesine alınan kurumların ve yan kurumların hepsini öldürme yetkisi veriyor. Şimdi madem Mavi Marmara’dan dolayı tazminat ödüyorsun, o zaman suçunu kabul ediyorsun. O zaman bu terör listesi neyin nesi? Onun için bu anlaşma masasına oturan bütün bürokratları, İsrail’in oyununa gelmeden bütün bu meselelerin masaya yatırılması gerekiyor. Bu protokolün içeriğinin mutlaka Mavi Marmara’yı organize eden İHH ile konuşulması gerekiyor. Çünkü Mavi Marmara’yı biz organize ettik. Orada acıyı biz çektik. İsrail nasıl bir taraf, onunla konuşuluyorsa burada sadece Türkiye devleti değil bizler de bir tarafız. Bizimle de konuşulması gerekiyor."
Sonuçta bu anlaşma ile protokol olsa bile abluka kalkmıyor. Sadece Gazze’ye yardım gidiyor tek yoldan?
"Evet, sadece tek yoldan ambargo deliniyor, abluka duruyor. Burda abluka ve ambargoyu da açmak gerekiyor. Ambargo Gazze'ye mal giriş çıkışının özgürce sağlanması anlamına geliyor. Şu anda İsrail'in istediği mallar, ürünler Gazze'ye giriyor. Ambargo kalkmalı; her türlü ürün, mal giriş çıkışı yapılabilmeli oraya. Abluka ise Gazzelilerin Gazze'ye hapsedilmesi, özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına geliyor. Yani Gazzeli bir kişi bir saat uzaklıktaki Batı Şeria'daki, Kudüs'teki akrabalarını, kardeşlerini, çocuklarını görmeye gidemiyor. Kudüs'te namaz kılamıyor istediği zaman. Çünkü Gazze'ye hapsolmuş. Gazzelilerin seyahat özgürlüğü yok. Aynı şekilde Gazzeli balıkçılar istedikeri kadar açılıp balık tutamıyor. Balıkçılık önemli bir geçim kaynağı Gazze'de, ancak bir, iki mil açıldıktan sonra İsrail askerleri balıkçıları ya vuruyor ya da tutukluyor. Dünya limanlarından Gazze'ye gemiler gidebilmeli özgürce. Gazzeliler özgürce Gazze'den çıkabilmeli."
İsrail Türkiye’de açılan davaların düşmesini istiyor. Düşer mi bu davalar anlaşmayla?
Başbakan davalardan vazgeçilmeyeceğini söylemişti. Oysa İsrail şart olarak bu anlaşmanın yani biz özür ve tazminatı veriyorsak, davalardan vazgeçilsin, iradesini ortaya koydu. Fakat Türk Ceza Kanunu’nda bir ceza davası açılmışsa bu dosya kapatılamıyor. Bu davadan vazgeçmek mümkün değil. Ancak Meclis'ten af çıkarılacak. Yani Mavi Marmara’ya saldıran ve insanları şehit eden, yaralayan askerler hakkında af çıkarılacak. Şimdi Türkiye kendi içinde siyasilere af çıkarırken bile kamuoyu tepkisinden korkarken, katil İsrail askerleri hakkında mı af çıkaracak?. Bu mümkün görülmüyor. Ama Türkiye’de birtakım bürokratlar sözlü olarak İsrail’e bu davayı sürüncemeye bırakacağız, diye bildiride bulunmuşlar. Bunu İsrail tarafı söyledi, itiraf etti; kendi kamuoyuna ve açıklamalar yaptı. Biz de şunu diyoruz: "Bu ne kadar sürüncemeye bırakılırsa, bir gün mutlaka karar verilecek, yakalama kararı çıkacak. Artık bunun kaçarı yok. Doğal olarak artık bu tip sözü verenler Filistin'in geleceği ile oynamış olacaklar ve bunu biz ihanet olarak görüyoruz, bu sözü vermeyi. Yani davanın düşmesi sözünü vermeyi ihanet olarak görüyoruz."
Dava düşmez belki ama beraat ile de sonuçlanabilir.
"Beraat ile sonuçlanması Türk hukuk sisteminin üzerinde bir İsrail vesayetinin olduğunu gösterir. Çünkü maddi deliller açısından bu kadar güçlü bir dava dünyada yok. İkinci bir dava yok. Adeta yedi milyar insanın altı milyarı bunu TV’ de canlı olarak seyretti."
Ola ki davalar düştü, bir B planınız var mı?
"Tabii ki tekrar yola çıkmak."
Bu görüşmeler olurken devlet sizinle de istişare ediyor mu? Sonuçta siz de mağdur tarafsınız.
"Sonuçlar konuşuluyor.. Her aşamanın sonuçları konuşuldu. Belli bir çerçevede anlaşıldıktan sonra bu çerçevenin içerisindeki şeyler hakkında birtakım görüşlerimizi ilettik. Ama belki bizim daha başka düşüncelerimiz de vardır. Ama mesela biz Gazze’ye bir liman yapılması gerektiğine inanıyoruz. Mescidi Aksa’nın garantörlüğünün Türkiye tarafından alınması gerektiğine inanıyoruz. Mescid’i Aksa yarın öbür gün yıkıldığı zaman veya Mescidi Aksa’nın içerisine Yahudiler girip ibadet etmeye kalktığı zaman orada büyük bir kargaşa olacak. Eğer Türkiye dünya barışını istiyorsa, elinde şu anda mahkeme gibi büyük bir güç var. Bu bir altın yumurta. İsrail kurulduğu günden beri ilk defa sıkıştı. Şu an her şeyi alabilir. İsrail 100 tane şey verebilecekken sen oradan iki tane, üç tane, beş tane aldığında bunu başarı görürsen, bu kazanımların kullanılmadığı anlamına gelir."
Anlaşma sonucunda tazminat verilecek. Tazminatın miktarı konusunda bilginiz var mı?
"Şu anda çeşitli rivayetler var. 20 ile 30 milyon dolar arasında gelip gidiyor rakamlar. Bu bizim için aslında çok önemli değil. Daha çok alınabilir miydi? Alınabilirdi. Bizim hazırlıklarımız var. Örneği var. İsrail bir Yahudi vatandaşı için 350 bin dolar alınmış. Gerçi Amerika iç hukuku nezdinde yapılan bir başvuru sonucu. Ama tazminatta bize göre miktar önemli değil. Tazminatın cezalandırıcı tazminat olması çok önemli. Yani metinleştirilmeli. Özür de metinleştirmeli. Çünkü şu ana kadar bu özür, o özür, tam özür değil. Türkiye kamuoyuna ve dünya kamuoyuna özür olarak yansımakla birlikte İbranice metinlerde 'Üzgünüz' ifadesi daha çok geçiyor. Kendi kamuoyunda da bu farklı yansıtıldı. Tabii siyonizm hep ikili oynamasını bilen ve beceren bir yapı. O yüzden siyonizme karşı hep uyanık olmak gerekiyor. O nedenle özrün metinleşmesi lazım. Tazminatın cezalandırıcı tazminat olması lazım ki bütün Filistinliler için emsal teşkil etsin. Abluka ve ambargoda ne anlaştılarsa bunu bilmiyoruz. Bunun mutlaka protokole bağlanması lazım. Fakat bütün bunların yanında İHH’nın ve bizim gibi STK’ların misyonunda ambargo ve ablukanın kaldırılmasına yönelik o çıta hiç bitmedi. Sonuçta biz yeni filolar organize edebiliriz. Yeni araba konvoyları organize edebiliriz."
Tazminatın dağıtımı nasıl olacak? Kime verilecek tazminat? İHH’ya mı?
"O henüz bize daha net olarak yansımadı. Bir kere İHH olarak biz bu tazminatı almayız direkt olarak. Böyle bir şeyin içine girmeyiz. Ama usulü nasıl olur, bize ne teklif gelecek, şehit ailelilerine ne teklif gelecek; onu hep beraber göreceğiz.
Ne bekliyorsunuz? Ne öngörüyorsunuz?
"Bize göre bu bir bütün olarak ele alınmalı. Yani 'Sadece özür ve tazminat kısmı halledilsin. Abluka ve ambargo kısmı sonraya bırakılsın' diye yapılacak bir anlaşma İsrail’in çekmek istediği bir oyundur. O nedenle abluka, ambargo, tazminat ve özür ve davalardan vazgeçilemeyeceğinin bildirilmesi bir paket olarak elde edilirse bunu başarı görürüz. O zaman nasıl olabileceği, nasıl olması gerektiği konusunda fikirlerimizi söyleriz."
Tazminat alınırsa neler yapılacağını aileler ile konuştunuz mu?
"Bu konuda istişare yapmadık. Herkes özgür iradesi ile ne isterse yapar. Ancak bazı aileler bu parayı Gazze'ye göndereceklerini söylüyorlar."
Mavi Marmara saldırısında hayatını kaybedenlerin aileleri ile konuştuğunuzda neler diyorlar size anlaşma ve dava ile ilgili?
"Şehit ailelerinin tazminatın miktarı ile ilgili bir sorunu yok. Şehit aileleri tazminatın cezalandırıcı tazminat olması sebebiyle Filistinlilerin lehine olacağı için sessiz kalırlar o konuda. Onda bir sorunları yok. Ama şehit aileleri abluka, ambargo ve davalarla ilgili konuları kırmızı çizgi olarak görüyorlar. Orada asla taviz vermeyeceklerini söylüyorlar ve bunlarla ilgili herhangi olumlu bir şey olmadığı müddetçe bu anlaşmaya iyi bakmayacaklarını ifade ediyorlar."
Sizden aileleri ikna etmeniz için bir talepte bulundular mı şimdiye kadar?
"Yok, sayın Başbakan şehit ailelerinin iradesine çok saygılı. Dikkat ediyor. Dönem dönem soruyor ve şehit ailelerine saygısından dolayı onların iradesinin dışında hiçbir şey yapmıyor."
Gemilerin hazır olduğunu söylediniz.
"Gemi şu anda Haliç’te hazır. Sadece bir evrak eksik. Onun verilmemesi de hukuk dışı şu anda. Onun dışında Avrupa’dan çeşitli yerlerden gemiler satın alındı. Onun dışında Avrupa’daki koalisyonla birlikte Gazze’de bir gemi onarıyoruz. Bu gemi Nuh’un gemisi gibi tahtadan olacak. Daha önce Mavi Marmara katılımcısı olanlar onarıyor bunu. Ve (2014) Haziran’da bu gemi Gazze’den dışarı çıkacak. O da ambargoyu Gazze’den dışarı çıkarak delecek, eğer abluka ve ambargo kaldırılmazsa."
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) soruşturma dosyası var. İsrail uluslararası platformda bu kadar güçlüyken UCM’de İsrail’e karşı bu dava açılabilir mi?
"Bir kere sadece İHH’nın gönüllülerinin sayısı İsrail’în nüfusundan fazla. Pakistan’daki Hindistan’daki gönüllülerimizi sayarsak herhalde biz bir milyara yakınız. İsrail topu topu 6 milyon. O yüzden İsrail çok büyük bir gücü karşısına aldı. Biz basamakları çok sabırlı, çok yavaş ama sonuç alıcı bir şekilde çıkıyoruz. Yani İsrail her tarafta davalar açtırıp İsrail’deki yetkililerin dışarı çıkmasına engel olacak şekilde sonuçlar alacağız. Bunu şimdiden de gördük. Biliyorsun İngiltere’de sorgulandı eski istihbarat başkanı. Eğer burada yakalama kararı çıkmış olsaydı o zaman İngiltere onu bize teslim etmek zorunda kalacaktı."
Al Jazeera
HABERE YORUM KAT