Masum Ağaçlar ve Başörtüsü Nefreti
Kabataş'ta yaşananlar, 28 Şubat'ta başörtüsü üzerinden yürütülen nefret söyleminin aynısı.
28 Şubat sürecinde devlet öfkesini başörtülüler üzerinden ifşa etti. İşinden atılan, okuluna sokulmayan başörtülü kesime bu defa aynı öfke iktidarı eleştiren halk tarafından gösterildi. Kabataş İskelesi'nde yaşananlar bize gösterdi ki o öfke hala var. Tek fark bu defa kamusal alanda değil sokakta.
Gezi eylemleri her ne kadar parktaki ağaçları korumak için yapıldıysa da bir çoğumuzun aklında o ağaçlardan çok Kabataş iskelesinde bir grup eylemci tarafından tartaklanan başörtülü Z.D aldı genç kadın kaldı. Üstelik tartaklanan sadece kendisi değil 6 aylık bebeğiydi de. Tencere ve tavalar dolaptan 28 Şubat sürecinde yaşananları bir kez daha hatırlatmak için çıkarılıp çalınmaya başlandığında artık o nefret dili hafızalarda dönmeye başlamıştı bile.
28 Şubat sürecinde olduğu gibi bugün de öfke ve nefret başörtüsü üzerinden ifade ediliyor. O yıllarda mesleğe yeni başlamış başörtülü bir gazeteci olarak o nefreti en net şekilde arkadaşlarımla birlikte yaşadım. Başörtüsü takan öğrencilerin yaşadıkları sorunları gündeme getiren haberler yaptığım için DGM'de yargılandım, diğer başörtülü arkadaşlarım başörtülü öğrencilerin yaptığı eylemleri takip ederken gözaltına alındı ya da haber takip etmek için gittikleri salondan sırf başlarındaki örtü nedeniyle çıkarıldılar.Okullarına alınmayan binlerce öğrenci ya okulunu bıraktı ya da yurt dışına okumaya gitti. Pek çok başörtülü eleman mesleklerinden atıldı. O gün devlet öfkesini nasıl başörtüler üzerinden ifşa ettiyse bugün de aynı öfke halkın bir kesiminde devam ediyor. Aradaki tek fark 15 yıl önce devletin kamusal alanda başörtülülere gösterdiği öfkeyi bugün aynı kesim sokakta sürdürüyor. Üstelik bu öfke sokakta çok daha tehlikeli duruyor.
NEFRETİN DİLİ BAŞTA
Gezi eylemleri bu yüzden bir çoğumuzun hafızasında masum ağaçların gölgesinde kalmayacak, sokakta sırf başörtülü olduğu için taciz edilen ve günlerdir evinden çıkamayan insanların yaşadığı korku olarak kalacak. Bu dönemde bir grup eylemci ağaçların gölgesinde özgürlük şarkıları söylerken eylem için sokağa çıktığını söyleyen diğer bir kesimin sokakta estirdiği terör unutulacak gibi değil. Bu öfkeye şahit olan iki tanıdığımın yaşadıkları sokaktaki o havaları biraz olsun anlatıyor. '28 Şubat döneminde büyüdüm ben. Bütün o nefret söylemleriyle, çirkin saldırılarla... Ama bu olanların çok geride kaldığını düşünmüştüm. Düşünmüştük... İçim yanarak yanıldığımızı söylüyorum. Son birkaç gündür olanların bende yol açtığı korkuyu tarif etmem mümkün değil' diyor Nesil Çocuk Yayınları Koordinatörü Nilüfer Taktak. Nilüfer Taktak geçen yıl başını örttü. Bir yıldır gittiği hiçbir yerde başörtüsünden dolayı sorun yaşamadı. Ta ki eylemlerin olduğu o günler E-5'te saldırıya uğrayana kadar. O sabah işe gitmek için Beylikdüzü'nden arabasıyla Yenibosna'ya doğru yola çıkan Taktak yolda eylemcilerle karşılaşınca yaşadıklarını şöyle anlatıyor: 'Eylemlerin ilk günlerinde her semtte tencere-tava havası çalınırken, Beylikdüzü'ndeydim. Beylikdüzünde eylemcilerin arasında yarım saat kadar beklemek zorunda kaldık o gün. Yolu kapatmışlardı. O an yaşadığım başkalaşmayı anlatamam. Sanki o insanlarla hiçbir araya gelmemiştik. Hiç birlikte gülmemiş, aynı bakkala girmemiş, aynı parktan geçmemiştik. Biz aslında hiç aynı yoldan yürümemiştik. Bilmiyordum. Bu kadarını tahmin edemezdim. Dört bir yanımızı sürekli kornaya basan arabalar doldurdu. Arabanın tüm camlarını kapattım. Önlerinden geçerken bana bakarak söylediklerini, nefret eden gözlerini görmezden geldim. Ben onlar için 'Tayyip'in köpeğiydim!' yalnızca. Bu kadar kolay ayrımına varmışlar her şeyin. Bu kadar kolay bölüp, parçalamışlar. Arabanın yolunu kapayan ve ellerinde bira olan gençlerin içinden geçerken kalbim hızla attı. Hızlıca yanlarından geçip, gittik. Bittiğini sandım, Allah'a sığındım. Bitmemiş... Oradan çıktıktan sonra e5'te arabanın önüne birden üç-beş genç atladı. 'Tayyip istifa diyeceğiz, siz de dinleyeceksiniz' diye bir süre e5'in orta yerinde beklettiler bizi. Onların müsamerelerini izlerken, yine kalbim sıkıştı. Kabataş'ta bebeğiyle saldırdıkları genç kadını duymuştum. Metroda tartakladıkları kızı duymuştum. Sınırlarını biliyordum. Sınırları yoktu. Allah'a dua ettim. Allah'tan başka sığınağımız yoktu. Bunu unutuyorlardı. Bizim Allah'tan başka sığınağımız hiç olmadı. Yüzümüzü yalnız O'na çevirdik. Yalnız O'ndan istedik hakkımızı. Biz 28 Şubat'a susarken de, Tayyip'in köpeği olurken de yalnız O'nda aradık adaleti. Unutuyorlardı. '
'Onların gözlerindeki o nefreti hiç unutamıyorum' diyen Nilüfer Taktak bu dönemde tacize uğrayan isimlerden sadece biri.
Yeni Şafak
HABERE YORUM KAT