Marjinal MHP
Referandumun en ağır sonucunu MHP yaşadı. Ani Harabeleri'nde kılınan namaz yaşanan hezimetin ne kadar ağır olduğunu kanıtlıyor.
MHP Genel Başkanı, memleketin doğu sınırında, Ermeni ülkesinin görüş alanında, kurmaylarıyla beraber ne kadar dindar olduklarını gösterme gereği duydu. Fetihten söz etti. Çatlayan sesiyle 'Anadolu hiç fethedilmemiş gibi, gerekirse yeniden fethederiz' diyerek namaza durdu.
Fetih namazı nasıl olur bilmiyorum. Tarihte İslam orduları fetih için yola koyulduklarında düşmanlarına bu türden gösterilerde bulunurlar mıydı emin değilim. Ama şunu söylemek hiç zor değil; Bahçeli'nin gösterişli zannettiği çıkışı tam bir marjinalleşme belirtisi. Tabanına söz geçiremeyen, referandumda seçmenine 'hayır' dedirtemeyen bir parti liderinin, başarısızlığını gizleme çabası olarak görmek gerekiyor.
Ani'deki namaz neresinden bakılsa sakil. Irkçı olmasına ırkçı ama ırkçılığı bile marjinal tınlıyor. Belli ki 'kurt' yaşlanmış artık. Son bir gayretle memleket sevgisini ifade ederken, ancak bir müsamere oyuncusu kadar etkili olabiliyor. Ülkücülerin öteden bu yana sahiplendikleri 'bu memleket sahipsiz değildir' iddiası da müsamerenin sıradan bir cümlesi gibi.
Bahçeli, Anadolu'da yaşayan herkese Türk'ün fetih gücünden söz ediyor; Türk'ün, Ermeni'nin, Kürt'ün, Arap'ın, Boşnak'ın yeniden kendi değerleriyle barışmaya azmettiği bir zamanda, fetih sopasını gösteriyor. O gücün sahibiymiş gibi!
Bu marjinal çığlık, Türkiye'deki değişimin artık hamasetle perdelenemediğinin kanıtı aslında. Kuru hamasetle yürümeyen memleket kervanının yeni sahiplerinin kimler olduğunu da haber veriyor. O rüzgârı göğüsleyeceklerin kimler olduğunu tahmin etmek zor değil. Türkiye'deki değişimi kavramayan, yeni barışa inanmayan, ülkenin gücüne inanmayan politikalar marjinalleşmeye mahkûm.
Değişim arzusu o kadar büyük ki, referandumdan galibiyetle çıkan iktidar partisi dahil bütün siyaset yeniden pozisyon alıyor. AKP dahi politikalarını değişim yönünde büyütmek, yaymak zorunda olduğunun farkında. Bu sebeple, AKP içinde değişime direnen, arkaik milliyetçiliğin devamından yana olan unsurların yakın gelecekte pasifize olmaları sürpriz olmaz!
Bu yeni durum siyasetin vitrinini de zorluyor.
CHP'den BDP'ye siyasi yelpazenin tamamı, içinden değişimi okuyan yepyeni dinamikler üretmek zorunda. Saadet Partisi'ndeki bölünmeyi dahi bu değişimin etkisiyle açıklamak mümkün. Oradaki kopmayı sadece kişisel kavgalarla açıklamak eksik olur. Milli Görüş düşüncesinin çekirdeğinden kopan bu yeni halka da değişimin bir başka ucunu temsil ediyor.
CHP'de Kılıçdaroğlu ile başlayan değişim sinyallerinin yeni argümanlar peşinde olduğu ortada. Çünkü CHP, statükoya eklemlenerek yeni dönemde istediği gücü yakalayamayacağını görüyor. Kılıçdaroğlu'nun, Kürt sorunundan Avrupa Birliği'ne söylediği her şey, siyasetteki yeni eğilimlerin sonucu.
BDP'nin çatışmadan değil, uzlaşmadan yana duracağını söylemesi keza. Çünkü mevcut siyasetlerin çok üzerinde bir değişim arzusu var Türkiye'de. Şimdilik bu değişimi en iyi AKP okuduğu için, halkın teveccühü ondan yana.
MHP yöneticilerinin yaptığı türden demode, zamanın gereklerini okuyamayan siyaset hızla marjinalleşiyor.
MHP tabanının, bütün ajitasyonlara rağmen referandumda evet'e yönelmesi, bu yeni siyaset ruhuyla, değişimin cazibesiyle açıklanabilir. Değişimin gücünü, gerçekliğini fark eden seçmenin eskiye, ölü olana yüz vermeyip yeni ufuklara açılmak istemesiyle.
Seçmenin bu eğilimini yorumlamakta zorlanan siyasetin marjinal pozisyona düşmesi kaçınılmaz. Burada genel fotoğraf açısından önemli olan şu; siyasette marjinal kotası hep var. Önemli olan şiddetle, kanla ilişkilenen siyasetlerin marjinal alana itilebilmesi. Bugün MHP ve BDP tabanından kopuş sinyali veren seçmen bunu haber veriyor.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT