1. YAZARLAR

  2. Nuh Gönültaş

  3. Maraş'tan bir haber geldi, dediler ki...
Nuh Gönültaş

Nuh Gönültaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Maraş'tan bir haber geldi, dediler ki...

28 Mart 2009 Cumartesi 05:57A+A-

Onu tanıdığımda Mamak Askeri Cezaevi'nin insanlık dışı şartlarında tutulan ülkücülere yardım etmek için kurduğu bir vakfı yönetiyordu.

Kendisi de Mamak'ta tutulmuştu. Oraya Mamak Bastili deniliyordu.

İşkence had safhadaydı.

Onları İstiklal Marşı'nı söylemekten bile tiksindirmişlerdi!

Odasına girdim. İçeride kılık kıyafetinden biraz düşkünce olduğu anlaşılan birisi vardı. Muhsin Bey'in yüzünde bu şahsın talebini yerine getirememekten duyduğu bir kaygı vardı. Sonra elini cebine soktu ve şimdi hatırlayamadığım, ama çok fazla olmadığını düşündüğüm bir miktar parayı çıkarıp o adama verdi.

Bütün parası o kadardı.

Bütün parasını Mamak Askeri Cezaevi'nde yatan bir Ülkücü'nün babasına vermişti.

"Üşüyorum" şiirini de muhtemelen Mamak Bastili'nde yazmış.

Ne müthiş bir ironi değil mi?

Helikopteri hava durumu -20'lerde olan bir bölgeye düşüyor, ve onlar orada üşüyorlar.

Ekranlarımıza "Üşüyorum" mısraları düşüyor.

Ne de güzel okumuş.

Yaşamış da hissetmiş, belli oluyor sesinin tonundan, renginden, hüznünden.

Soğuk beton zeminlerde yatırılmış, işkence görmüş.

İşkenceler sırasında kim bilir ne kadar arzu etti ölmeyi.

"Çok uzak çok uzak bir yerleri özlüyordu."

"Yarpuzlar arasına kendisini bırakıp mis gibi nane kokuları arasında ruhunu dinlemek istiyordu."

"Huzur doldu içine, sonsuzluğu düşünüyordu. Sonsuzluğun sahibine ulaşmak istiyordu."

"Üşüyordu!"

Son derece mütevazı bir insandı.

Öyle tevazu sahibiydi ki, O'nun hakkında "Bu kadar mütevazı bir insandan siyasi lider olmaz" diye düşündüğüm olmuştur. Siyasi liderler biraz Ego sahibi olmalıydılar değil mi?

Kızı onu bir televizyon programında şöyle anlatmıştı:

"Babamın inanılmaz bir merhameti, sonsuz bir sabrı var. Biz ailecek böyle bir babaya sahip olduğumuz için kendimizi şanslı görüyoruz. Sahura kalkamadığımızda yemeğimizi yatağımıza getiren, narları tek tek ayıklayıp tabağımıza koyan, servisleri kaçırdığımızda bizi okula yetiştirmeye çalışan bir babamız var. Babam çok güzel de yemek yapar. Çok güzel melemen yapar. Babam benim hayat koçum. Babacım hakkını helal et, her şey için, sen bir tanesin..."

Biz bu satırları yazarken kara haber geldi. Enkaza ulaşıldı  ve cesetler bulundu. Ancak kazada mı öldüler yoksa donarak mı öldüler bu ancak otopsiden sonra belli olacak.

En son Çırağan Sarayı'nda görmüştüm, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı'nın tanıtıldığı bir toplantıda. Ekrana O geldi. Görüntülerde sahile vurmuş denizyıldızlarını teker teker toplayıp denize atıyordu. Binlerce deniz yıldızı vardı sahilde.  Ne fark eder ki, binlercesi var, bir tanesinin hayatını kurtaracaksın... Elinde tuttuğu deniz yıldızını gösterdi ve "İşte bunun için çok şey fark eder" dedi.

Böyle bir insandı.

Az bulunan mücadele adamlarındandı.

Fırtınalı bir hayat yaşadı, fırtınalı bir havada öldü.

Allah rahmet eylesin.

Şiirinde de söylediği gibi Allah Cennetinde yarpuzlar arasında mis gibi nane kokuları ile O'nun  ruhunu dinlendirsin.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT