Maraş'ta Çin'in Doğu Türkistan Zulmü Protesto Edildi
Kahramanmaraş’ta Doğu Türkistanlı müslümanlara yönelik uygulanan baskı ve zulüm ümmet olabilmenin şuuru ile tek yürek protesto edildi.
Haksöz Haber
Fotoğraf / Ahmet Sami Demir, Ayşegül Korkmaz
Kahramanmaraş Özgür-Der, İHH, Memur-Sen’ in de içinde bulunduğu İslâmî duyarlılık sahibi 80 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu Kahramanmaraş Platformu Çin’in Doğu Türkistanlı müslüman kardeşlerimize uyguladığı işkenceleri telin etti.
Açılış ve çağrı konuşmalarını yapan Kahramanmaraş Özgür-Der Temsilcisi Celal Kurşun, Doğu Türkistan’lı masum ve mazlum insanları hunharca katleden Çin ve emperyalizmi karşısında yekvücut, tek yürek olmaya davet etti.
Zulüm karşısında Sütçü İmam’ın, Rıdvan Hoca’nın torunları olarak suskun kalamayacağımızı, yavrularımıza bırakacağımız en büyük mirasın; direniş, özgürlük ve adalet olduğunu söyleyen Kurşun, “Irksal bir refleks ile değil İslâmî ve peygamberî bir duruşla buradayız.” dedi.
Zulüm her nerede olursa olsun müminlerin kardeşlik hukuku ile birbirine kenetlenmesi gerektiğini dile getiren Kurşun, Katil Esed’in PKK/PYD ile işbirliği yaparak Bayırbucak Türkmenlerini, Arapları ve kendi düşüncesinde olmayan müslüman Kürtleri tehcire zorladığını, aynı zihniyetin Türkiye versiyonunun doğuda müslüman kardeşlerimize uygulandığını vurguladı.
İlave olarak Mısır’ın seçilmiş meşru Cumhurbaşkanı Mursi’ye yapılan darbenin ikinci yılında olduğumuzu söyleyerek bu vesile ile, direnen İhvan üyelerini selâmladı.
Çeçenistan’da, Filistin’de, Suriyede, Irak’ta, Mısır’da, Moro’da her nerde bir müslüman kanı akıyorsa Maraşlıların buna kayıtsız kalamayacağını, Allah’ın hükümleri yeryüzünde vuku buluncaya kadar cehd ve cihad ile emrolunduğumuzu hatırlatan Kurşun, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bizler bu meydanları asla boş bırakmayacağız, sırf inandıkları için zulme uğrayan tüm mazlumların çığlığı olacağız, evlatlarımızı tabletlerin, bilgisayar oyunlarının köleliğinden kurtaracağız, fuhşiyat dizileri ile beyinlerinin hedonistçe yıkanmasına izin vermeyeceğiz. Direnişin örnekliğini, zulme karşı hakkı haykırmayı ve âdil şahitliği böylesi eylemlerle onlara kazandıracağız. “
Basın açıklamasını dönem sözcüsü Yusuf Bülbül okudu.
Ardından dualar ve sloganlar eşliğinde program sona erdi.
İnanların kardeşliği şiarı ile milletvekilleri Uğur Dilipakve İlker Çitil de protestoya destek verdi.
Protesto sırasında coşkulu duygularla atılan sloganlar şunlar: “Irkçıkılık Bir İllettir, Müslümanlar Kardeştir!”, "Müslüman Uyuma, Türkistan’a Sahip Çık!", "Rusya Çin Elele, Müslümanlar Nerede!”, "Rusya Çin ABD, Zalimleri Bir Yerde!", "Maraş Uyuma, Türkistan’a Sahip Çık!", “Türkistanlı Müminler Yalnız Değildir!”, ”Uyan, Diren, Özgürleş!”, “İslâmî Hareket Engellenemez!”, “Katil Esed, Suriye’den Defol!”, İhvan’a Selâm, Direnişe Devam!”, “ Yaşasın Küresel İntifada!”, Yaşasın Türkistan Direnişimiz!”, “Yaşasın İslâmî Direnişimiz!”.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Doğu Türkistan İçin Basın Açıklaması
Bugün burada katil ve zalim Çin'in Doğu Türkistanlı kardeşlerimize uyguladığı zulümleri protesto etmek ve kardeşlerimizin yalnız olmadığını bütün dünyaya haykırmak için toplanmış bulunuyoruz.
İşgalci Çin her yıl olduğu gibi bu yıl da özellikle Ramazan Ayı’nda Doğu Türkistanlı kardeşlerimize olan zulmün dozunu ve şiddetini arttırmıştır. Lokantalara 1 ay boyunca açık kalma şartı; kamu çalışanları, öğretmen ve öğrenciler için oruç tutma, câmîye gitme ve dinî faaliyetlere katılma gibi ibadetlerin yasaklanması; onlarca yıldır Uygur Türklerine uygulanan asimilasyon politikalarının devamı niteliğindedir.
Çin devleti, yürüttüğü asimilasyon politikaları çerçevesinde 1949 yılından bugüne dek Doğu Türkistan’da 35 milyonu aşan insanı katletmiş, 1985 yılından beri uyguladığı nüfus politikaları ile sistematik şekilde Doğu Türkistanlıları Çin’in başka bölgelerine göçe zorlamıştır. Bu politikalar neticesinde, işgal edildiğinde %90’ı Uygur Türklerinden oluşan Doğu Türkistan'da, bugün Uygur Türklerinin nüfusu %45'in altına inmiştir.
Zalim Çin devleti namaz kılmayı, oruç tutmayı, başörtüsünü yasaklamış, mescit ve câmîlerin birçoğunu kapatmış, açık kalan ibadethanelere girmeyi ise özel izne bağlanmıştır. Kur’ân okumak ve öğrenmek yasadışı ilan edilmiş, bu yasaklara uymayanlara ağır cezalar yağdırılmıştır. Bu politikalara direnen Uygurlara ise her türlü devlet şiddeti uygulanmış, köy meydanlarında kolluk güçleri kadınların başörtülerini zorla açmış ve büyük katliamlar yaşanmıştır. Çin devletinin katliamları halen devam etmektedir.
Sokak ortasında küçücük Uygur çocuklarının onlarca Çinli tarafından tekmelenerek dövüldüğü ve izlemeye bile yüreğimizin dayanmadığı görüntüler zulmün geldiği son noktayı gözler önüne sermektedir.
Çin tarafından Doğu Türkistan’da gerçekleştirilen hak ihlallerine karşı, uluslararası kamuoyu ne yazık ki, 3 maymunu oynamaktadır. Çin’in; dünya sisteminde artan ekonomik rolü dolayısıyla dünya nezdinde basit bir kınamaya dahi uğramaması Çin Yönetimi’nin Doğu Türkistan’daki baskısını daha da arttırmasına yol açmaktadır.
Ayrıca, güvenlik gerekçesiyle bölgenin bağımsız gözlemcilerin araştırmasına ve denetimine kapalı tutulması da, yaşanan baskı ve zulümlerin tüm boyutlarıyla açığa çıkarılmasını ve yaşanan vahşetin tüm yönleri ile dünya kamuoyu tarafından bilinmesini engellemekte, bu sebeple sosyal medyada paylaşılan fotoğraf, video ve yazılar bilgi kirliliği oluşturmakta, bu da Doğu Türkistan halkının haklı mücadelesine gölge düşürmektedir.
Bizim duruşumuz nettir. Biz, 200 yıldır zulme uğrayan, sömürülen, asimile edilen, şiddet uygulanan bu Ümmetin bir parçası olan mazlum Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yanında, zalime karşı, onurlu ve vicdanlı bir duruş sergiliyoruz.
Bu sebeple öncelikle tüm vicdan sahiplerini, Çin mallarına karşı kapsamlı bir boykota davet ediyoruz. Tepkimizi sadece sözle değil, 'Çin malına hayır’ diyerek ve Çin mallarını almayarak eylemli olarak da göstermek zorundayız.
Şunu unutmamalıyız ki, Doğu Türkistan meselesi sadece Doğu Türkistanlıların meselesi değildir. Doğu Türkistan bu Ümmetin meselesidir. Çünkü biz biliyoruz ki
"Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar."
İşte bu sebeple, Kahramanmaraş Platformu’na bağlı sivil toplum örgütleri olarak, zalim Çin devletine asimilasyondan, inkârdan, baskı ve katliam politikalarından vazgeçmesi gerektiğini bir kez daha şiddetle haykırıyor, yapılan zulümleri protesto ederek lanetliyoruz!
Türkiye başta olmak üzere, tüm İslâm dünyasına da Çin’le sürdürülmekte olan ilişkilerin devamı için Doğu Türkistan’da yaşanmakta olan insan hakları ihlallerinin giderilmesinin ön koşul kabul edilmesi ve ilişkilerin buna göre belirlenmesi gerektiği yönünde çağrıda bulunuyoruz. Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı 3 maymunu oynayan BM başta olmak üzere tüm uluslararası mekanizmaları ve İslâm Konferansı Teşkilatı’nı da harekete geçmeye davet ediyoruz.
Bizler Kahramanmaraşlı sivil toplum örgütleri olarak Suriye'den Mısır'a, Filistin'den Irak'a, Çeçenistan'dan Arakan'a, Patani'den Doğu Türkistan'a kadar kan ve gözyaşı içinde boğulan Ümmet Coğrafyası’ndaki tüm zulümlerin sona ermesini, adaletin ve barışın yeniden müslümanlar eliyle dünyaya hâkim olmasını diliyor ve zalimleri şiddetle lanetliyor, kahrolsun Çin emperyalizmi, yaşasın küresel intifada, diyoruz.
HABERE YORUM KAT