Maraş olaylarının yıldönümü ve sol dezenformasyon
80 Darbesi’ne mazeret olarak gösterilen meselelerin başında gelen Maraş olaylarının üzerinden yıllar geçti. 1978 senesinde sağ-sol çatışmalarının zirve yaptığı yıllarda kargaşa hali tüm ülkeye hakimken yaşanan Maraş olaylarını, aklı selim ile ele alıp toplumsal bir probleme çözüm aramak yerine hadiseyi ideolojik argüman haline getirmeye çalışan sol-Kemalist çevreler yaşananlar üzerinden dindarları hedef almaya devam ediyor.
O yıllarda sağ-muhafazakar toplumsal yapısıyla dikkat çeken Maraş’ta sol grupların Alevi kesim üzerinden artan örgütlülüğü Maraş’ın büyük bir kesiminde rahatsızlığa sebep oluşturmuştu. Karşılıklı küçük çaplı kavga dövüş olayları var olan ayrışmayı derinleştirdi. 1978 senesinde Nisan ayında ise Türkiye’de gösterime giren bir film ülkücü çevreler tarafından büyük bir heyecanla karşılandı.
Türkiye’de sinema ile siyasetin ilişkisi karmaşıktır. Hollywood gibi doğrudan siyasete angaje bir sinemadan bahsetmek mümkün değilse bile bu konuda masum bir film sektöründen bahsetmekte çok doğru olmaz. Ancak Türkiye’de bir filmin toplumsal bir facianın tetikleyicisi olması sıra dışı bir olaydır. "Güneş Ne Zaman Doğacak?" isimli Sovyet rejiminin zulümleri karşısında Azerilerin hayatta kalma mücadelesine odaklanan milliyetçi-mukaddesatçı yapım çok yoğun bir ilgiyle karşılandı. Hem Nazizm hem sosyalizm eleştirisi içeren film gösterime girdiği her ilde halk tarafından gördüğü ilginin bir benzerini Maraş’ta da yaşadı.
Çiçek Sineması’nda gösterilmeye başlayan film ülkücü çevreler tarafından da siyasi propaganda olarak kullanılıyordu. Kitleleri filmi izlemeye davet eden ülkücü grupların organizatörlüğünde film gösterimleri düzenlendi. Ülkücü çevrelerin film etrafında oluşturdukları siyasi atmosfer sol kesimde rahatsızlık oluşturdu. Bu gösterimlerden birisinde yoğun kalabalığın bulunduğu salondaki şiddetli patlama olayların seyrini değiştirdi. Patlayan ses bombası kargaşa halinin oluşmasına sebep oldu. Sinema salonundan çıkarak telefonla olayı gazetelere ve ülkücü çevrelere haber veren Ökkeş Kenger (Şendiller) olayın simge isimlerinden birisi haline geldi.
Sinema salonundaki kargaşadan sona ara sokakta öldürülen iki solcunun cenaze törenleri de olayların büyümesine vesile oldu. Cuma gününe denk gelen ve niyeyse Cuma namazı saatinde Alevi-sol çevrelere teslim edilen cenazeler iki gurubun karşı karşıya gelmesine sebep oldu. Cuma namazından çıkıp öldürülen solcuların cenaze namazının camide kılınmasına izin vermeyeceğini söyleyen kalabalık ile cenazeleri taşıyan grup arasında arbede çıktı. Netice olarak cenazeler ortada kaldı. Bu esnada üç ülkücü solcular tarafından açılan ateşte hayatını kaybetti. Ertesi gün ise bu sefer ülkücüler cenazeleri için toplanmak ve cenaze namazı kılmak istediler. Ancak Valilik sokağa çıkma yasağı ilan etti. Bu duruma daha fazla sinirlenen ülkücü çevreler bir araya gelerek bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Fakat yürüyüş bir süre sonra evlere, dükkanlara dönük saldırılara dönüşmeye başladı.
Provokasyon ve silahlı çatışmalar ile yaşanan gerginlik netice olarak toplumsal bir faciaya dönüştü. Yaşananları unutmak tabi ki mümkün değil ancak tarihsel koşulları göz ardı ederek olayı ‘gerici ayaklanma’ olarak lanse eden sol-Kemalist çevrelerin toplumsal çatışmayı sona erdirmek gibi bir dertlerinin olmadığı da aşikar. 19 Aralık tarihini "Maraş Katliamı" olarak her yıl dillendiren sol çevrelerin söylemlerine bu sene Kemal Kılıçdaroğlu da dahil oldu. Maraş'ta yaşananları olayların gelişim evrelerini göz ardı ederek okuma ortaya oldukça sorunlu bir yaklaşım tarzı çıkartıyor.
Çok büyük bir yönetim zafiyetinin örneği olan Maraş olaylarında sağ-sol, Sünni-Alevi kesimlerden maddi manevi kayıplar yaşandı. Çoğunluğu Alevi 120 insan hayatını kaybetti. Evleri basılan Aleviler yaşadıkları korkunç olaylar sebebiyle bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Olaylar üç gün sürse de devlet aktif bir şekilde müdahale etme yoluna gitmedi. Güvenlik güçlerinin darbe planlamak ile meşgul olduğu düşünüldüğünde çok şaşırılamayacak bir durum olan bu ‘gecikme’ ideolojik gerilimin Türkiye’ye yaşattığı en büyük facialardan birisi olarak tarihe geçti.
Yaşananlara tek taraflı ideolojik bir zaviyeden yaklaşmak hatalı bir tarih-toplum değerlendirmesine sebep olacaktır. Maraş’ta katledilen Alevileri politik söylemlerine argüman olarak kullananların samimiyetsizliği ayan beyan ortada. Tek taraflı bakış açısından kurtulamayanların Sünni kesimden de insanların katledildiğini görmezden geldiklerine şahit olmak sol-Kemalist kesimin ideolojik körlüğünün bu meşum hadisede de geçerli olduğunu kanıtlıyor. Tarihi ‘gizli-karanlık el’ komploculuğu ile ele almak da aynı şekilde sağlıklı bir değerlendirme yapmayı imkansız hale getiriyor. Netice olarak toplumsal sorunlar üzerinde konuşulamaz hale geliyor…
YAZIYA YORUM KAT