“Mali’deki ayaklanma Sudan’ı çağrıştırıyor”
Ahmet Varol, Mali’deki gelişmeleri değerlendirdiği yazısında, olayın salt askeri planda gerçekleşen basit bir darbe olmadığını belirterek, bunun Sudan’da Ömer el-Beşir’i iktidarından eden ayaklanmayı çağrıştırdığını söylüyor.
Ahmet Varol, Yeni Akit gazetesindeki köşesinde Mali’de gerçekleşen darbeyi değerlendirdi.
5 Haziran Hareketi gibi sivil muhalif oluşumların Fransa kuklası İbrahim Ebu Bekir Keita’ya yönelik süregelen tepkisine dikkat çeken Ahmet Varol, ayaklanmanın her ne kadar bir grup asker tarafından gerçekleştirilmiş askeri darbe özellikli olsa da toplumsal ayağının bulunduğunu vurguluyor.
Ahmet Varol’un Yeni Akit’te yer verilen yazısı (20 Ağustos 2020) şöyle:
Mali’de yine askeri darbe
Mali, Orta Afrika’nın batısında yer alan ve halkının yüzde doksandan fazlası Müslüman olan bir ülke. Hıristiyan misyoner teşkilatları bu ülkede yaptıkları hıristiyanlaştırma çabalarında pek başarılı olamadılar.
Mali’de 2012 yılında bir askeri darbe gerçekleştirilmişti. Darbeyle ülkenin yönetimini ele geçirmeye çalışan General Amadou Haya Sanogo ülkenin her tarafında kontrolü sağlayamadı. Bunun üzerine özellikle Tuareglerin bağımsızlığı için çalışan bazı kavmiyetçi silahlı gruplarla silahlı İslami gruplar ülkenin belli bölgelerinde hakimiyeti ele geçirdiler. Bu yüzden ülke siyasi kontrol yönünden bölündü. Bunun üzerine Fransa askeri müdahalede bulunarak başkent Bamako’da oluşturulan siyasi otoritenin bütün ülkede hakimiyeti ele geçirmesini sağladı. 2018’de yapılan seçimlerde de Fransa’nın desteklediği İbrahim Ebu Bekir Keita cumhurbaşkanlığını kazandı.
Ancak ülkedeki değişik siyasi kesimlerin bir araya gelerek oluşturduğu 5 Haziran Hareketi Vatansever Güçler Kurulu (M5 RFP), mevcut yönetimin istifa etmesi ve dürüstçe olmadığı için 2018 seçimlerinin iptal edilmesi talebiyle iki buçuk ay önce bir sivil mücadele başlattı. Bu mücadeleyi organize eden heyetin başında farklı kesimlerle bağlantıları olan ve eski Yüksek İslam Konseyi Başkanı İmam Mahmud Diko vardı.
Yönetim bir yandan olayları bastırmak için şiddete başvururken bir yandan da masa başında çözüm bulunması için diyalog çağrıları yaptı.
Bu sivil eylemlerin nispeten durulmasının üzerinden fazla zaman geçmeden 18 Ağustos Salı günü sabah saatlerinden itibaren ülkede askerlerin mevcut yönetime karşı bir darbe gerçekleştirmek için harekete geçtikleri görüldü. Bu sırada başkent Bamako’daki Bağımsızlık Meydanı’nda da cumhurbaşkanının istifası için bir gösteri düzenlendi. Buradaki gösteriye katılanlar arasında M5 RFP liderlerinden de katılanlar vardı. Bu durum, 5 Haziran sonrasında İbrahim Ebu Bekir Keita’nın istifası ve seçimin yenilenmesi için başkaldıran sivil kesim ile askeri darbeye kalkışanlar arasında en azından amaç yönünden bir bağlantı olduğuna işaret ediyordu. Bu da Sudan’da Ömer El-Beşir yönetimine karşı gerçekleştirilen darbede ortaya çıkan manzarayı akla getirmesi ve ona benzemesi açısından dikkat çekicidir. Eğer ki söz konusu 5 Haziran Hareketi (M5 RFP) olmasaydı belki de askerlerin böyle bir darbeye kalkışmaları çok da kolay olmayacaktı.
Keita bir yandan söz konusu 5 Haziran Hareketi ile uzlaşmak için teklifler sunarken diğer yandan ona karşı şiddete başvurmaktan da çekinmemişti. O yüzden iktidarla söz konusu başkaldırı hareketi arasında tam anlamıyla bir uzlaşma sağlanamamış ama yönetimin baskın çıkması neticesinde olaylar nispeten durulmuştu. Fakat bu durum sorunun da bittiği anlamına gelmiyordu. Askerlerin bu durumu değerlendirerek darbeye teşebbüs ettikleri anlaşılıyor. Halkla bağlantısı zayıflamış ve 5 Haziran Hareketi gibi bir muhalefet hareketiyle karşı karşıya gelmiş, onu da şiddete başvurarak etkisiz hale getirme yolunu tercih etmiş olan Keita darbeciler karşısında fazla direnemedi ve darbeciler önce bazı bakanları sonra bizzat Cumhurbaşkanı İbrahim Ebu Bekir Keita’yı kontrol altına alarak başkent Bamako yakınındaki askeri garnizona götürdüler.
Darbeciler cumhurbaşkanına götürüldüğü garnizondan istifa ettiğini, hükümetini ve parlamentoyu feshettiğini duyurduğu bir açıklama yaptırdılar ve bu açıklamayı televizyondan yayınladılar. Böylece askeri darbe fiilen tamamlanmış oldu. Ancak darbecilerin siyasi mekanizmayı kontrollerinde tutmaları ve ülkede güçlü bir hakimiyet kurabilmeleri acaba mümkün olacak mıdır? Görüldüğü kadarıyla insanların telaşa kapılmamaları, darbenin amacının askerlerin yönetimi ele geçirmesini sağlamak değil halkı tarafından istenmeyen yönetime son vermek olduğu mesajını vermek amacıyla çok hızlı bir şekilde mümkün olan en kısa zamanda seçim yapılacağı vaadinde bulundular.
Bu arada dış güçlerin, BM, Afrika Birliği gibi uluslararası kurumların ve olayla ilgilenen ülkelerin de darbeye olumlu yaklaşmadıkları ve sivil yöneticilerin derhal serbest bırakılmasını istedikleri haberlerde dile getirildi.
HABERE YORUM KAT