Makbule Hanım 68 yıl sonra sansürlü olarak geri döndü
Tarihçi-yazar Murat Bardakçı’nın, Atatürk’ün kızkardeşi Makbule Hanım’ın (Atadan) hatıratı ve mektuplarına dayanan “Makbule” kitabı Turkuaz kitap tarafından yayınlandı.
Murat Bardakçı, 1956 yılında hayatını kaybeden Atatürk’ün gölgede kalmış kız kardeşi Makbule Hanım’ın hiç yayınlanmamış hatıratı ve mektuplarından hayat hikayesini yazdı.
Serbestiyet'ten Zeynep Sena Çomoğlu'nun özel haberine göre kitapta Makbule Hanım’ın hatıratındaki bazı isimler ve ifadelerin sansürlendiği görülüyor. Kitaba göre çok para harcayan, maddi zorluklar çeken, kötü bir evlilik yapan ve ömrünün sonuna kadar beş vakit namaz kılan Makbule Hanım, hatıratında Atatürk’ün eğitimine nasıl mani olduğunu da anlatıyor: "Atatürk çok kıskançtı. Ben mektebe giderken yolumu keser, ‘Kardeşimin ahlakı bozulur’ der ve bırakmazdı. Hafıza bile “dizine dayanarak ayağa kalkacak, ben buna razı değilim’ dedi ve mani oldu."
Bardakçı, kitabında gölgede kalmış, hakkında çok az bilgi olan Atatürk’ün kızkardeşi Makbule Hanım’ın Atatürk’le olan ilişkisini, eşi Mustafa Mecdi Boysan ile olan çalkantılı evliliğini, Atatürk’ün ölümünden sonra yaşadığı maddi zorlukları onun mektupları ve hiç yayınlanmamış hatıratı üzerinden anlatıyor.
Murat Bardakçı, Makbule Hanım’ın hatıralarına ve diğer ilgili belgelere nasıl ulaştığını şöyle anlatıyor:
“Makbule Hanım’ın hatıralarının mevcudiyetinden beni dede ve baba mesleğini devam ettiren yani üçüncü nesil sahhaf olan dostum Turan Türkmenoğlu haberdar etti. Bir sohbetimizde ‘Enver Behnan Şapolyo’nun evrakı bana gelmişti. Atatürk Araştırma Merkezi 2011’de benden satın aldı. Evrakın arasında Makbule Hanım’ın hatıraları da vardı’ dememiş olsa idi, bu hatıralar arşivin tozlu raflarında kalacak ve daha çok uzun seneler bulunmayı bekleyecekti.”
Bardakçı, özel izinle Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bugüne kadar açılmamış belgeleri de incelemiş:
“Kitapta Makbule Hanım hakkında Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan ve şimdiye kadar yayınlanmamış olan belgelerden istifade ettim. Bu arşivi kullanmama izin veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a samimi şükranlarımı ifade ediyorum. Sözkonusu arşivden Makbule Hanım ile ilgili evrakın teminin sağlayan Cumhurbaşkanlığı Arşiv Daire Başkanı aziz dostum Muhammet Safi’ye de her zamanki gibi şükran borçluyum.”
Makbule Hanım, Ali Rıza Bey ve Zübeyde Hanım’ın 6 çocuğundan biri. Diğer dört kardeş küçük yaşlarda vefat edince geriye sadece Mustafa ve Makbule kalmış. Atatürk’ten 5 yaş küçük olan Makbule’nin tüm ihtiyaçlarını neredeyse yaşamı boyunca abisi karşılamış.
“İnanmıyorum bu vasiyetnameye…”
Bardakçı, kitapta kardeşler arasındaki ilişkiye değindiği bölümde Makbule Hanım’ın “oldukça talepkar olduğunu, kürke, kumaşa, elbiseye düşkünlüğünü, yatırım yapmayı sevdiğini, tüm bunlar olmasa bile en kötü abisinden portakal ve kestane istediğini” anlatıyor.
Makbule Hanım bozulan radyosunun tamiri için bile abisine mektup gönderirken, Atatürk’ün ölümünden sonra büyük bir sıkıntıya düşmüş.
Atatürk her şeyini Hazine’ye, belediyelere ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne verirken, kız kardeşine cüzi bir aylık ve bir evin kullanma hakkını bırakmış.
Öyle ki Makbule Hanım bu duruma bir hayli şaşırmış ve hatıratında vasiyetnameye inanmadığını söylemiş:
“Bir müddet evvel yatak odasındaki kasayı göstererek, ‘Bu kasa senindir. Ötekiler de senin…’ diye göstermiş olduğu kasaların da öldükten sonra hiçbirini göremedim. Nereye götürüldüklerini de bilmiyorum. Hele, bir heyet huzurunda tebliğ edilen vasiyetnamenin taşıdığı tarihte, ağabeyimin ekmeğini koparacak takati bile olmadığını biliyorum. Bir türlü akıl erdiremediğim noktalardan biri de ömrü boyunca bana daima ‘Hemşire’ diye hitap eden, başkalarına takdim ederken de herkesin bildiği gibi, her vakit ‘Hanımefendi’ demeyi itiyat edinmiş olan ağabeyimin, bu sonradan ortaya çıkan vasiyetnamede benden sadece ‘Makbule’ diye bahsedişidir. İnanmıyorum bu vasiyetnameye…”
HABERE YORUM KAT