Mahmur'dan, Kandil'den, Avrupa'dan gelenler
Haber aynen şöyle: “PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine Mahmur Mülteci Kampı’ndan gelecek olan barış grubu belli oldu... Grubun kimlerden oluşacağı konusunda Mahmur Demokratik Halk Meclisi, olağanüstü toplandı... Tüm önerilerin tekrardan değerlendirilmesinden sonra dokuz kadın ve dört çocuk ve Selahaddin Üniversitesi öğrencilerinin de aralarında bulunduğu 22 kişiden oluşan ‘Mahmur Demokratik Çözüm ve Barış Grubu’ belirlendi.”
Haber, Dicle Haber Ajansı muhabirleri tarafından Mahmur Kampı’ndan gönderildi. Mahmur Kampı nedir diye sorarsanız, bir Birleşmiş Milletler Mülteciler Kampı. Bu kamp, 1990’lı yılların başında Türkiye’de ‘terörle mücadele’ adı altında yürütülen köylerin boşaltılmasına, faili meçhullerin ve yargısız infazların yaygınlaşmasına neden olan devlet uygulamalarından Kuzey Irak’a yani Kürdistan’a kaçan insanların oluşturduğu bir kamp.
Birleşmiş Milletler yetkililerinin bildirdiğine göre, kampın toplam nüfusu 11 bin 930. Bunun 5 bin 885’i çocuk. Bu çocukların çoğu göç ettikten sonra doğmuş. UNHCR Türkiye sözcüsü Metin Çorabatır, kampın sivil kimliğiyle çelişen iddialar üzerine şu açıklamayı yapmıştı: “Mahmur’un bir BM mülteci kampı olduğunu unutmamak gerek. Oradaki insanlar sivil ve bizim için mülteciler. Bu yıl başındaki nüfus sayımına göre yüzde 49’u çocuk, yüzde 51’i kadın. Zaten terörist olana mülteci statüsü verilemez.”
***
Burayı gezen, oradan izlenimler yazan gazeteciler de burasının Türkiye’den kaçan insanların oluşturduğu bir kamp olduğunu vurguluyorlar. Dicle Haber Ajansı’nın bildirdiğinden anladığımız kadarıya 12 bin nüfusu olan, bir anlamda koca bir kasaba büyüklüğünde olan bu kamptaki insanlar Demokratik Halk Meclisi adlı bir yerel yönetim konseyine sahipler.
Bu yerel yönetim konseyi anlaşıldığı kadarıyla Türkiye’deki ‘Kürt Açılımı’nı dikkatle, duyarlıkla izliyor. Gözleri kendi ülkelerinde yani Türkiye’de. Belli ki Abdullah Öcalan’ın çağrısı onlar için bir anlam ifade ediyor. Onun çağrısına uyarak konseylerini topluyorlar, dönenlerin aralarında ‘Kürdistan’ üniversitelerinde okuyan öğrenciler de yer alıyor.
Bu haberi okurken ve dönenlerin kimliklerini tek tek merakla incelerken ilginç bazı noktalar dikkatimi çekti. Orada örgütlü bir topluluk yaşıyor. Bu örgütlü topluluk Kürt kimliği konusunda son derece duyarlı ve siyasi bakımdan tavır alacak kadar da kendilerini sürecin içinde görüyorlar. Öcalan’ın çağrısına cevap olarak Mahmur Kampı’ndan 400 gönüllü başvurmuş. Bunlardan 22’sinin gelmesi kararlaştırılmış.
***
Bu haberin ne önemi var: Bu haberin önemi şurada Kürtler, örgütlü ve bilinçli şekilde haklarını talep ediyorlar, demokratik çözüm istiyorlar. Bunun için her türlü fedakârlığı toplu olarak yapmaya hazırlar. Kandil, İmralı ve Mahmur arasındaki örgütlü bağın ne olduğunu bilmiyorum. Siyasi ve duygusal bağın çok kuvvetli olduğu bu haberden bile rahatlıkla görülebiliyor.
Deniz Baykal’ın dağdan iniş ve silahsızlanma konusunda atılan adımlarla ilgili yorumundaki bir cümle nedeniyle bütün bunları söylemek gereğini hissettim. Baykal, gelişlere olumlu yaklaşan değerlendirmelerde bulunuyor. Gelenlere yardımcı olacaklarını da ifade ediyor. Ancak şu değerlendirmesini oldukça riskli görüyorum? “‘PKK artık iniyor, o zaman biz de bir şeyler yapalım’ diyerek de, ayrışmaya yol açacak adımlar atmaya kalkarlarsa bu da kabul edilemez.”
Baykal ne demek istiyor: “Tamam artık iniyorlar, silahları da bırakıyorlar, o zaman bir şey yapmaya gerek yok.” Her ne kadar ‘ayrışmaya yol açacak’ gibi bir gerekçe öne sürse de hükümet neden ayrışmaya yol açacak bir girişimde bulunsun ki. Belli ki hükümet PKK’yı dağdan inmeye ‘ikna edecek’ formüller geliştirmeye çalışıyor. Bu formüller Baykal’ın ısrar ettiği gibi yalnızca askeri önlemler değil. Aynı zamanda onların normal gündelik
yaşama katılması, siyaset yapabilmeleri için de bazı çözümler üretilmesi gerekiyor. Kürt kimliğinin kabulüne yönelik kültürel ve sosyal hakların verilmesi için de bir şeylerin yapılması gerekiyor.
‘Bak zaten inmek zorundaydılar. İniyorlar da, biz eski usül devam edelim’ mi diyor Baykal? Ben eğer böyle diyorsa bu süreci hiç anlamıyor diye düşünüyorum. Kürtler, bu kez çok daha örgütlü, çok daha netice almaya yönelik bir şekilde sahneye çıkıyorlar ve çözüme katkıda bulunmak için bir deneme yapıyorlar.
Baykal’ın sürece olumlu bakan açıklamalarıyla, son söyledikleri birbiriyle çelişiyor. Kürtleri doğru anlamalı, bu girişimlere doğru karşılık verilmeli.
Mahmur’dan, Kandil’den, Avrupa’dan gelenler dünyanın gözü önünde geliyorlar. Kürtlerin bir anlamda umudunu yeşertiyorlar. Çözüm isteyen Türkiye’nin beklentilerine cevap veriyorlar. Bu gelişler, doğru karşılıklar ve cesur çözüm önerileriyle bir anlam kazanır.
‘Yoksa!..’ demek istemiyorum.
RADİKAL
YAZIYA YORUM KAT