Mahalle baskısının hak olması
'Liberal demokraside ısrar edilecekse (çare): hükümetlerin, bu rejime ters düşen devlet davranışlarına teşebbüs etmemesi, ama bireylerin de, muhtaç oldukları çoğunluğun hatırı için bazı özgürlüklerini 'gönüllü olarak' kullanmamalarıdır. İnadına kullanırlarsa en azından mahalle baskısı, değerleri çiğnenen çoğunluğun hakkı olur.'
Demiştim.
Buna itiraz edenler, 'demokrasilerde hak ve özgürlüklerini kullanan bireylere mahalle baskısı uygulanamaz; uygulanırsa hukuk çiğnenmiş, suç işlenmiş olur' diyorlar.
Bu itiraza birkaç yönden cevabım var:
1.Demokrasilerde bazı hak ve özgürlüklerin, kamu menfaati, düzeni, genel sağlık, genel ahlak ve âdâb, başkalarının hak ve özgürlükleri gibi sebeplerle sınırlandığını biliyoruz. Çoğunluğa göre ahlak ve âdâba aykırı bulunan bir davranış da bu ilke gereği sınırlanabilir. Ama daha iyisi kanunla sınırlama yerine centilmenlik gereği sınırlanması, bireylerin gönüllü olarak buna katılmalarıdır.
2.Yüzde doksandan fazlası Müslüman olan bir ülkede vatandaşların dindarlığı, dinle ilişkisi ne kadar gevşek olursa olsun bazı konularda hassasiyet yüzde doksanları bulur. Tartıştığımız konuda 'Kızınızın bir evde erkeklerle beraber kalmasına razı olur musunuz' şeklindeki soruya verilen cevap yüzde doksan civarında 'Hayır' şeklinde olmuştur. Kendi kızının nikahsız olarak bir erkekle aynı evde kalmasını istemeyen kimseler, başkalarının kızlarının kalmasına da hoş bakmaz, bir şekilde tepki gösterirler (kendiliğinden mahalle baskısı oluşur).
Eğer kızlarla erkekler sokakta öpüşme, kucak kucağa olma vb. davranışlarda bulunurlarsa kozmopolit şehirlerden uzaklaştıkça tepki daha belirgin ve daha çok hissedilir.
3.Buraya kadar dini devreye sokmadım. Şimdi ona gelelim:
Bir Müslüman, gözünün önünde, İslam'a göre ayıp, günah ve gayr-i meşru bir şeyin yapıldığını ve olduğunu görürse bunu ya birey olarak ya da -daha uygunu- onları temsil eden İslam devleti eliyle (zorla) düzeltmeye mecburdur, buna gücü yetmiyorsa sözlü olarak müdahale edecek, doğru, güzel ve iyi olanı söyleyecektir. Buna da gücü yetmezse veya içinde yaşadığı rejim buna imkan vermezse kalbiyle bundan nefret edecek, bunu yapanlara güler yüz göstermeyecek, ilişkisini kesecek, boykot edecek; yani hoş görmediğini ortaya koyacak bir tepkide bulunacaktır.
Müslüman, meşru olmayan, inancına göre ayıp ve günah olan bir davranış karşısında bunu tasvip etme manasına gelecek bir durum ve tutum sahibi olamaz. Islah ümidi bulunan yerde ve durumda ve bu maksada uygun davranış elbette makbuldür, ama kabullenme ve hoş olmayanı hoş görme söz konusu olamaz.
Dinin emri ve hükmü bu olduğuna göre, eğer din ve inanç hürriyeti de herkese inancına göre yaşama hakkı veriyorsa dindar bir Müslümanın en azından hakkı ve vazifesi olan kalbî itirazı davranışlarına yansıyacak ve bu da kaçınılmaz olarak bir mahalle baskısı oluşturacaktır.
İçinde yaşadığı topluluğun hoş görmeyeceği bir davranışı sergileyen kimseler, topluluk hiçbir baskı davranışında bulunmasa bile üzerlerine düşen gözlerden baskı hissederler; bu da ayrı bir gerçektir.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT