Mahalle
Şerif Mardin'in "Mahalle baskısı"nı hangi anlamda kullandığını geçen yazıda anlatmaya çalışmıştık. Bugün mahallenin başka anlam çerçevesine işaret edeceğiz.
Belirtmek gerekir ki, mahallenin "baskı" ile ilişkilendirilmesi, sosyolojik çerçevede asli fonksiyonunu ifade etmekten uzaktır. Zira "geleneksel şehrin" en önemli yerleşim birimi olan mahalle, korunma, toplumsallaşma, şehre intibak, sivil katılım ve sosyal dayanışma ve yardımlaşma gibi fonksiyonların icra edildiği aktif mekân bütünüdür. Geleneksel şehrin mahallesini "modern kent" içinde aramaya kalkışmak bizi yanlış analoji yapmaya götürür. Çünkü modern kentin mahalleye alternatif olarak ortaya çıkan birimleri birer "sosyal konut" olan "apartman" veya toplu konutun değişik formu konumundaki "site"dir.
Apartman, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'da dışarıdan gelenlerin, bulunduğu yerin itici, kentin çekici sebepleri sonucu köyden akın eden kırsal kesimin (işçiler); siyasi, etnik veya dinî baskılar sonucu Avrupa'ya giden mültecilerin yerleştirildiği tek tip konutlardır. Apartman veya sitenin medeniyet ve şehir kültürüyle uzaktan yakından ilgisi yok, medineye ait değildirler. Apartman ve site üzerinden ne geçmiş nesillerden bir miras alınır ne sonraki nesillere miras intikal ettirilir. Site sterilize mekândır. Sakinleri, dışarıdakileri yığın, ürkütücü, aşağı sınıftan kabul eder; sitenin tasarımında içgüdüsel faktörler, statü arayışı ve maddi farklılaşma arzuları yatmaktadır.
Mahalle, içgüdüsel değildir, dinî ve kültürel unsurlar onun teşekkülünde rol oynar. Her bir evin diğer evlere erişimi ve beşeri seyyaliyeti kolaydır. Sosyal akışkanlık özel bir külfeti gerektirmiyor, mahalleler arasındaki iletişim, ulaşım ve beşeri seyyaliyet canlıdır. Bir mahalleden öbür mahalleye geçiş adacıklar arasında yolculuğa benzemez, sadece kültürel çizgi, renk ve ton farkına işaret eder. İnsanın dünya hayatını "sükûn" içinde geçirdiği evi "mesken" kılan ruhundaki "sekine"dir. Sekine(t) insanın müteal/aşkın olanla ilişkisinin yoğunluğu nispetinde tahakkuk eder, huzur verir. Her mesken, mahremini koruyarak ortak avluyla diğer meskenlerle ilişki içindedir. Mesken (ev) avluya, avlu sokaklara, sokaklar mahalleye, mahalle şehre, şehir tabiata, tabiat kâinata açılır. Şehir; mahalle, sokak ve avlu üzerinden meskenin kültürel açılımıdır.
Mahallenin denetim ve filtre özellikleri vardır. Denetimi ifade edebileceğimiz en uygun kavram, muhtemelen "sosyal kontrol mekanizmaları"nın sivil bir şekilde iş görmesidir. Mahalle bir iç denetime sahiptir, fakat bu "tazyik" ile ifade edilebilecek daraltma, kabz veya zorlamayı çağrıştıracak 'baskı' demek değildir. "Baskı" iki yerden gelir, biri yukarıdan -ki bu resmi toplumun fermanlarıdır ve bu tamamıyla modern devletle ilişkili görünmektedir- diğeri aşağıdan gelendir buna "sivil tazyik" diyebiliriz.
Pekiyi, bu ne demektir? Mahalleye dışarıdan bir bid'at geldiği zaman mı bu ortaya çıkar? Mümkündür. Ama bu, dışarıdan bünyeye dâhil olmak isteyen yabancı bir maddenin refüze edilmesi gibi genel ahlaki normlarla ilişkili olabilir ancak. Batı'da bir yerleşim birimine dışarıdan yeni bir beşeri unsur geldiğinde büyük problemler çıkar. Yerleşim birimi onu asimile etmek ister. Geleneksel Müslüman mahallesi ise sosyal intibak fonksiyonu görür, bir yandan dışarıdan geleni mahalle içinde toplumsallaştırır diğer yandan şehir hayatına intibak ettirir. Modern kentin -başta İstanbul'un- hâlâ başaramadığı önemli sorun budur. Mahallenin birkaç fonksiyonu vardır: Göçmenin/muhacirin yeni mekân üzerinde toplumsallaştırılması ve şehre intibak ettirilmesi; sosyal devletin bugün üstlendiği çok sayıda fonksiyonu görmesi, yani en geniş anlamda sosyal dayanışma, sivil inisiyatif ve sivil alan çerçevesinde idari katılım. Bu hem bireyi devlete karşı korur hem kendi ölçeğinde bireyin sivil alanda karar mekanizmaları ve süreçleri üzerinde demokratik katılımını sağlar. İçinde yaşadığımız "geleneksel şehir" değil, "modern kent"tir, bu yüzden mahalle kalmadı, mahalle baskısından da söz etmenin manası yok.
Zaman
YAZIYA YORUM KAT