Mağdurlar hesap sormazsa...
Dün haberlerde izlemişsinizdir...
Dün haberlerde izlemişsinizdir, Balyoz'cuların hazırladıkları tutuklanacak gazeteciler listesinde yer alan gazeteciler olarak bir basın toplantısı düzenledik ve Balyoz Harekât Planı'nın oluşmasına katılanların tümü hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunduk. Talebimiz söz konusu eyleme katılanlar hakkında soruşturma açılması, ayrıca bizlerin de soruşturmaya mağdur olarak katılmamızın sağlanmasıydı.
İçinde yer aldığım bu girişimin bence en önemli yanı, darbeleri salt yönetenler arası bir çatışma; ordunun iktidarı hedef alan bir şiddet eylemi olarak algılayan anlayışı reddedişidir. Adına hükümet darbesi dense de aslında darbecinin hükümetin ardındaki asıl hedefi halktır. İşte bu girişim de darbelerden mağdur olan -ya da olacak olan- bütün halk kesimlerinin örgütlü gruplar halinde ya da tek tek bireyler olarak darbeciyle hesaplaşması için yapılmış bir çağrıdır.
Balyoz indikten sonra görevlerinden alınmaları kararlaştırılan valilerin ve diğer üst düzey bürokratların, masalarına birer subay oturtulması planlanan banka müdürlerinin, özelleştirme kapsamında parasını ödeyip satın aldıkları işletmelerin ellerinden alınması düşünülen işletme sahiplerinin, kapatılacak özel üniversitelerin yönetimlerinin ve benzerlerinin de bizlerle aynı duyarlılığı göstermeleri ve planlanan darbenin mağdurları olarak bu planları yapanlardan hesap sormaları dileğimizdir. Zira geniş kitleler darbelerin seyircisi -ya da pasif hoşnutsuzları- olmaktan çıkıp aktif karşıtları haline gelmedikçe darbeler çağının kapandığına tam olarak inanamayız.
Biz basın açıklamamızda, sadece yargıyı göreve çağırmakla yetinmedik. Ayrıca, yeni Kafes'lerin, yeni Balyoz'ların önüne geçmek için Meclis'e ve Yürütme'ye de bazı görev hatırlatmalarında bulunduk.
Özetini haber bültenlerinde dinlemiş olsanız bile, ben yaptığımız ortak basın açıklamasının tam metnine bu köşede yer vermeyi anlamlı buluyorum:
"Türkiye, uzun yıllardan beri, askeri darbelere maruz kalan bir ülke oldu. 27 Mayıs 1960'da başlayan süreç, 50 sene geçmiş olmasına rağmen, hâlâ sona ermedi. 21. asra adım attığımız yıllarda da askerin yoğun bir şekilde siyasete müdahalesinden kurtulamadığımız, peş peşe ortaya çıkan belgelerden anlaşılıyor.
Taraf Gazetesi, 20 Ocak 2010 tarihinden itibaren, Balyoz Harekât Planı'nı yayınlamaya başladı. "Harp Oyunu" hazırlıklarının ardına gizlenen ayrıntılı bir darbe planının söz konusu olduğu görüldü. Harp oyununda, bir iktidarın devrilmesi, yeni bir hükümetin kurulması, çeşitli bürokratların görevden alınmasının yeri olmayacağı açıktır. TBMM, sıkıyönetim ilânına onay vermediği takdirde, alçaktan uçak uçurarak, Yasama Organı'nın tehdit edileceği de gene aynı planda belirtilmektedir.
Sözde "Harp Oyunu"nda gazeteciler "tutuklanacaklar" ve "faydalanılacaklar" diye tasnif edilmiştir. 137 meslektaşımızın boynuna, onların iradesi dışında "işbirlikçi" yaftasının asılmasını kınıyoruz.
Özellikle, Parlamento'da temsil edilen siyasi partileri harekete geçmeye davet ederken, adları "tutuklanacaklar" listesinde yer alan gazeteciler olarak bizler de suç duyurusu yapacağımızı bu vesileyle açıklıyoruz.
Parlamento, darbe eğilimlerinin önünü kesecek ve darbecilerin etkin bir şekilde yargılanmasını sağlayacak adımlar atabilir.
Bu adımları şöyle özetleyebiliriz:
1) 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11/D maddesinin, askerin iç güvenlik alanında kullanılmasına dair hükümleri (EMASYA Protokolü) iptal edilmeli.
2) Anayasa'nın 145. maddesine, farklı yorumlara sebebiyet vermeyecek şekilde netlik kazandırılmalı; askeri yargı, hiç değilse askerlik hizmet ve görevleriyle sınırlı bir alanda faaliyetini sürdürebilmeli. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kaldırılmalı.
3) İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesi iptal edilerek, "cumhuriyeti korumak ve kollamak" tanımının yanlış değerlendirilmesi sonlandırılmalı.
4) Meclis, bir Araştırma Komisyonu kurup, gelişmelere vakit geçirmeden el koymalı. Böyle bir komisyon, siyasi partilerin müştereken inisiyatif almasına imkân verecek; kutuplaşmaları azaltarak, aydınların sorumluluk duygusuyla birlikte hareket etmesinin beklendiği bu hassas dönemde, kısır tartışmaları engelleyecektir."
x x x
Bitirmeden önce, darbecilerin "ilk anda tutuklanacaklar" listesinde yer alan bir gazeteci olarak birkaç söz daha söylemek isterim.
Olguları doğru bir biçimde ortaya koymanın ve en sıradan demokrasi fikirlerini sansürsüz bir biçimde kaleme almanın tutuklanmayı ve hatta ölümü göze almayı gerektirdiği bir dönemden geçtik, geçiyoruz. Bu listede yer alan bizler, oturmuş bir demokraside işine saygılı ve dürüst her gazetecinin doğal olarak yaptığı şeyleri yapabilmek için "kahraman" olmak zorunda kaldık.
Ben kendi payıma bundan hiç memnun değilim. Bir gazeteci ya da köşe yazarının işini doğru dürüst yapmak için kahramanlık yapmasına ihtiyaç kalmayacağı günlerin bir an önce gelmesinden başka bir şey istemiyorum.
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT