Mağdur Var!
15 Temmuz Darbe Girişiminden hemen sonra alınan Kanun Hükmünde Kararnameler ile bu darbe girişiminin sacayağı olan FETÖ/PDY başta olmak üzere birçok terör örgütüne yönelik operasyonlar sürgit devam etmekte. Bu operasyonlarda söz konusu terör örgütlerine üye olmak ya da bir şekilde organik bağı bulunmak kişi veya kurumların suçluluğuna yeterli sebep olarak gösterilmekte. Tutuklanmalar, kamu kurum ve kuruluşlarından ihraçlar, açığa alınmalar mahkeme kararlarıyla gerçekleşmekte. Suçluların cezasının maddi karşılığı bu olurken aynı zaman da bunlar ile beraber itibar kayıpları, kamuoyu nezdinden rencide olunmalar ise manevi bir ceza yöntemi olarak da tezahür etmekte.
İki yüz kırk sekiz şehit (inş) ve iki bin yüz doksan üç gazimizin oluşmasına neden olan bu vahşi ve kanlı darbe girişiminden sonra yapılması gereken elbette buydu. Şehitlerimizin ve gazilerimizin kanlarının ne insani ne de İslami olarak yerde kalmaması; hak ve hukuk içerisinde bu vahşete imza atanların yargılanması elzemdi. Zahiren de KHK'lar ile birlikte başlayan sürecin ilk dönemlerinde böyle de oldu. En azından böyle bir izlenim elde ettik. Fakat süreç ilerledikçe tek tük dahi olsa bazı mağduriyetlerin oluştuğunu da yine medyadan öğrendik. Takip edebildiğimiz kadarıyla bunlardan ilki; Kanser hastası da olan Nurdan Şahin'di. Eşinin FETÖ ile bağlantısı olduğu iddiasıyla mesleğinden ihraç edilmişti. Sosyal medya aracılığı ile de durumunu görüntülü olarak paylaşmıştı. Paylaşmış olduğu videoda söylediklerine bakıldığında kendisinin bu örgüt ile bir alakasının olmadığını belirtiyordu.
Daha sonrasında ise mağdur oldukları ya da gerçekten terör örgütlerine üye olmakla beraber yaşadıkları veya düştükleri durumu da kabullenmedikleri için ardı ardına intihar vakıaları yaşandı. Medyaya yansıdığı kadarıyla bu intiharların sayısı 17 kişiyken 4 kişi de intihar girişiminde bulunmuştu. İntihar eden veya intihar girişiminde bulunanları bizzat tanımadığımızdan sahih anlamda mağdur olup olmadıklarına da şerh düşmekte de doğrusu fayda görüyoruz.
Bütün bunlar ile beraber, süreci, bu kez de bizzat yakından da tanıdığımız, hatta darbe girişimi gecesi darbeye karşı alanlarda olduklarına şahit olunanların FETÖ bağlantısı olduğu gerekçesiyle tutuklanmaları ve meslekten ihraç edilmeleri izledi. Tam da burada şöyle bir soru da akla gelebilir. Tanıdıklarınıza dokunulduğu için mi şimdi bunları yazıyorsunuz? Bu sorunun cevabını yazımızın altına dipnot olarak bırakacağız!
Bu mağduriyetlerin başında gelen isimlerden bir tanesi ise Nur Begüm Çekin'di. Kendisinin telefon numarası klonlanarak Bylock uygulaması yüklendiği için FETÖ örgütü üyeliğinden tutuklanmıştı. KHK süreciyle beraber Kemalist Sol medyanın (Kemalist ve Sol kesimlerin bu mağduriyetlerin yaşanmasına aslında neden oldukları da düşünülüyor) yayınları sonucu Muş Alparslan Üniversitesi’nde araştırma görevlisi de olan Abdulkadir Şen açığa alınanlar arasındaydı. Ardından, Gaziantep'te FETÖ/PDY soruşturması kapsamında önce açığa alınan, daha sonra da görevinden ihraç edilen öğretmen ve birçok İslam'i STK'da görev de yapmış olan Ahmet Genç bu mağduriyetler dizisine eklendi. Kafkas Üniversitesi hocalarından Prof. Dr. Nazir Cihangir İslam da Kanun Hükmünde Kararname ile görevden alınarak birkaç gün önce memuriyetten atıldı. Bir dönem Özgür-Der Antalya temsilciliği görevinde de bulunan Gültekin Sincar... İslami kesimlerce sevilip sayılan ve kendisine güvenilen bir isim olan, aynı zamanda Batman Yeni Buğday Pazar Camii’nde imamlık görevini de yapan Hamit Kartal Hoca'da mağduriyet zincirinin halkalarını oluşturanlardı. Saydığımız ve en azından bizim bildiğimiz bu isimlerin mağduriyetleri hakkında bilgi almak isteyenlerin kendilerini sosyal arama motorunda araştırmaları meramımızı anlatmakta yeterli olacağı kanaatindeyiz.
Farklı platformlarda birçok kez dile getirdiğimiz bir hususu da ayrıca burada da belirtelim. 15 Temmuz Darbe Girişiminin başarılı olduğunu varsayalım. O vakit eminiz ki başta Reis-i Cumhur olmak üzere kendisi ve onun arkasında duranlar ve hemen ardından da FETÖ ve diğer terör örgütlerine, hatta Kemalist ve Sol cepheye karşı muhalif olan İslami camia belki İstiklal Mahkemelerine benzer bir kurguyla hizaya çekileceklerdi. Ya da 80 darbesi sonrası "bir onlardan bir bunlardan..." zihniyetinin farklı versiyonu ile insanlar cunta mahkemelerinde, cuntacı hakimler tarafından yargılanacaklardı. Bundan dolayıdır ki, bu türden bir zihniyet ve mahkeme eliyle yargılanmaktan ise sivil mahkemeler eliyle şuan yaşadığımız sürecin olması iyimser bir tablo olarak önümüzde bulunmakta/idi. Ne yazık ki artık bulunmakta yerine bulunmaktaydı diyoruz. Çünkü çoğu kez üzerinde durarak ifade ettiğimiz bu düşüncemiz yaşanan mağduriyetlerin artmasıyla beraber artık kıymetini maalesef yitiriyor. İyimser bir gözle baktığımız bu tablo gözümüzde kararıyor.
Bir hüsn-ü niyet olarak en azından bu mağduriyetleri dile getirebildiğimiz bir ortamın olduğunu da ıskalamamak gerektiğini de düşünüyoruz. Biliyoruz ki, darbe gerçeklemiş ve mahkemelerin cuntacı hakimler tarafından yönetilmiş olsaydı, mağdurların olduğunu/mağduriyetlerin yaşandığını dahi yazamayacak, dile dahi getiremeyecektik. Fakat, en nihayetinde bu koşullar dahi mağduriyet gerçeğini ortadan kaldırmaya yetmemekte. Temennimiz odur ki; Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin de belirttiği gibi son ihraçlar hakkındaki kararların gözden geçirilmesi açıklamasının bütün kararlar için gerçekleşmesi. Dahası, mağduriyetlerin yaşanmayacağı "keyfi tutumların" tamamen ortadan kaldırılması. Başbakan Binali Yıldırım'ın da üstüne basa basa söylediği gibi; "O hainler neden hala yargılanmadı"larındaki o hainlerin yargılanmasına yönenilmesi!
Bilinmelidir ki, önümüzde bir referandum gerçeği var. Bugüne kadar da hem Reis-i Cumhur'un hem de hükümetin en zor anlarında olanlar, yukarıda örnek olarak sadece birkaçını da verdiğimiz mağdurlar veya mağdurların çevreleri oldu. İvedilikle mağduriyetlerin önüne geçilmediği takdirde ise referandum sonucunda da kötü bir sonuç ile karşı karşıya da kalınabilinir.
Kanaatimiz, bu insanların cezalandırma maksadıyla darbe anayasasının kalması noktasında "Hayır" demeyeceği yönünde. Fakat en nihayette sandığa gitmemeleri de mümkündür. Bu bile sonuca etki edebilecek bir potansiyeli kendisinde barındırıyor.
Son olarak;
Malum. Bu dil bile sözüm ona bazı hükümet ve Reis yanlısı olduğunu söyleyen troller marifetiyle sizi "Hayırcı" cephenin bir bileşeni olarak göstermeye yetiyor. Bu algıya sebebiyet vermemekten ziyade ellerine bir koz tutuşturmamak için şunu da ifade edelim: Niyetimiz hakkı ve sabrı tavsiye etmektir. Biz Müslümanız. Ve bize yakışan da budur. Netekim, herkes kendine yakışanı yapar!
Dipnot;
1- https://www.haksozhaber.net/darbecilikle-mucadele-ediyoruz-derken-dindarlik-mi-hedef-aliniyor-86921h.htm
2- https://www.haksozhaber.net/ozgur-der-khk-listelerinin-yol-actigi-hukuksuzluklara-son-verilsin-89516h.htm
3- https://www.haksozhaber.net/her-durum-ve-sartta-adil-sahitlik-vazifemizdir-84037h.htm
YAZIYA YORUM KAT