‘Mağdur Filan Yok..’ Sözü Üzerinde Bir Daha Düşünülmeli..
Bir konferans için, 12 Ekim öğle vakti, hızlı trenle Ankara’ya indikten hemen sonra akşam saat 20.00’de kapılar kapanıncaya kadar, vaktim Meclis’te geçti ve İstanbul m.vekili Hasan Turan’ın odasında bir süre oturdum ve yığınla dertli insanların feryadını ben de dinlemiş oldum.
Özellikle de 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nden sonra, kamudaki vazifelerinden atılan veya açığa alınanlarla yakınları, dertlerini dinletebilecek bir merci arıyorlar.
‘Kimse benim yoğurdum ekşi..‘ demiyor, tabiatiyle..
İnsan sanabilir ki, herkes mâsum ve mağdur.. Elbette öyle de değil.. Ama, bir tek kişiye bile haksızlık yapılmaması asıl olmalı.. İdeal Devletle eşkıya arasındaki temel fark da bu noktada ortaya çıkmaz mı?
*
M.vekili arkadaş şikayetleri dikkat ve sabırla dinlemekle birlikte, bazan açıklama yapmak gereğini duyuyor: ‘Ama, unutmayalım ki, Âdil Öksüz isimli kişi de mahkemede kendisine F. Gülen’le bir irtibatının olup olmadığı sorulunca, o kişiye bir de galiz küfürler yağdırdı‚ mahkeme onu serbest bıraktı..‘
Böyle durumlar, hemen her mağduriyet iddiasında bulunanlar için de sözkonusu..
Ama, kim doğru veya yalan söylüyor, ayırdetmek mahkemelerde bile çetin iş..
Bir örnek.. 40-45’lerinde bir zat.. 15 yıl kaymakamlık yapmış.. 10 sene de müfettişlik..
Memuriyetten atılmış.. Tabiatiyle hakkındaki suçlamayı büyük haksızlık olarak niteliyor.
Ama, en büyük darbeyi, sosyal hayatta yemiş.. En yakın dostları bile, ‘Görüşmeyelim..‘ diyormuş.. Lanetli duruma düşürülmüş.. ‘Malvarlığım da donduruldu.. Ortada kaldım.. Hayatımı nasıl devam ettireceğim?‘ diyor. Özel iş yerlerinde bile, kimse iş vermeye cesaret edemiyormuş. Ağlamamak için kendisini zor tutuyor. (Mal varlıklarının sınırsız olarak dondurulması tedbirinin sıhhati bir daha düşünülmeli..)
Sonra sözü, 17 yıllık dindersi öğretmeni olan ağabeyine getiriyor. O da atılmış.. ‘Hiç bir faaliyeti olamaz, çünkü, bütün zamanını 15-16 yaşındaki spastik kızına ayırmış vaziyette.. Şimdi o da ortada kalıverdi.. Söyler misiniz, n’apacak bu insan..‘
Söyledikleri doğru ise, cevabını vermek zor..
*
Sonra.. ‘Meclis İnsan Hakları Komisyonu‘ Başkanı Mustafa Yeneroğla’yla da aynı konular etrafında konuşuyor ve bu arada Meclis’in bombardıman edilen yerlerini gezip, Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop hocanın yanına geçiyoruz.. Orada da aynı dertler.. ‘Toplu tasfiyeler‘in mahzurlarına işin taa başından beri değinen birisi olarak görüyorum ki, onlar da rahatsız.. Daha sonra onlarca m.vekili ile sohbetlerde de aynı hassasiyet..
İlginç örnekler anlatılıyor. Bir câmide imamlık yapan ve bizzat Tayyib Bey’in yakından tanıdığı bir hoca da açığa alınmış.. Hattâ, bir Bakan‘ın oğlu- kızı hakkında da By Lock irtibatlı bir takım iddialar..
Bir kişi, bir ildeki evini satmış, parasını mâlum bankaya yatırmış.. Çünkü o şehirde faizsiz çalışan başka banka yokmuş.. Faaliyeti serbest olan bir bankaya yatırılan bir paradan dolayı suçlanmak niye deyince, mâkul cevabını vermek, kolay olmasa gerek..
MİT’teki By Lock yazışmalarının belgeleri kamyonlar dolusu imiş.. Onların değerlendirilmesi zaman alacak.. Ama, neler konuşulduğu açıklanmadıkça, konu da sulandırılmaya müsaid..
*
Tayyib Bey ekranda, ‘Mağdur falan yok..‘ diyor.. Halbuki‚ ‘at izinin it izine karıştığını‘ söyleyen de kendisi..
‘Mağdur yok..‘ ise, itirazların komisyonlarda yeniden gözden geçirileceği vaadleri çelişki olmuyor mu?
*
Bu konular Başbakan Yıldırım’a anlatıldığında, ‘haklısınız..‘ diyormuş..
Onlar da, ‘Keşke haksız olsaydık!‘ diyorlar. Ama, Başbakan, ‘darbecileri mazlum ve mağdur göstermek gibi gayrete kimse girmesin..‘ diyor, konuşmalarında.. Elbette doğru..
Esasen, Darbe hıyaneti‘ne karışanlara asla mülâyim davranılmamasında da herkes hemfikir..
Hattâ, ‘darbeciler suçüstü yakalandıkları halde, yargılamalarda niçin cürm-ü meşhud / suçüstü hükümleri uygulanmıyor?‘ diyen hukukçular var, haklı olarak.. Çünkü, aradan üç ay geçtiği halde mahkemeye çıkarılan kimse yok henüz..
STAR
YAZIYA YORUM KAT