Mağaradakiler, Mağazadakiler
Hayatı bitimsiz bir yük gibi gören, mensubu olduğu inancı / dünya görüşünü üzerinde ateşten bir gömleğe dönüştüren, Allah canımı alsın der gibi yaşayan insandan daha kötüsü yoktur.
Hem kendilerine hem de yakınlarına, çevrelerine zarar verir böyleleri.
Pesimisttirler, bir şey üretmezler, sürekli mızmızlanıp yakınırlar. Tembeldirler, duyarsızdırlar, mıymıntıdırlar. Okumaz, düşünmez, paylaşmazlar.
Kasvetli ve karanlıktırlar; konuştukları zaman ısırgan otları gövdenizi dalıyormuş gibi bir hisse kapılırsınız.
Ne hak edilmiş hüzünleri vardır, ne anlamlı bir trajedileri. Ne insanın içine işleyen bir haykırış sadır olur onlardan ne de emeğimizi, ekmeğimizi, güzelliğimizi çoğaltan bir yekinme.
Yazık ki zamanla eşlerini, çocuklarını, etrafındakileri de bir şekilde kendilerine benzetmeye başlarlar.
Bir yapılanmanın, örgütlenmenin, öbeklenmenin en önemli işlevlerinden biri de bu olumsuz kişilikleri ve tabloları dönüştürme konusunda gösterdiği cehddir. Onları değiştirip kazanmak da onların bünyesinde içkin olan olumsuzluklardan olabildiğince uzak durmak da son derece önemlidir. Zira bir insanın ya da yapının kendini zehirlemesi kadar üzücü bir şey olamaz.
Niye mi söylüyorum bunları?
Kaç gündür, “Haksöz Okuyucularına Çağrı” başlığını taşıyan bir yazı duruyor sitede.
Ekin Yayınları’nın kitapları indirime gidilerek, kampanyalar düzenlenerek satılmaya çalışılıyor.
Derginin yeni sayısıyla ilgili yorumların sayısı bir elin parmak sayısı kadar.
Onca yazının, onca değerli düşünce paylaşımının altında çoğu zaman iki satır yazıya bile rastlanmıyor.
Özgür-Der’in, İLKAV’ın kapanması istemiyle açılan davalarda ve bizi birincil öncelikle ilgilendiren diğer konularda yapılanlar, söylenenler göze çarpmayacak kadar sınırlı.
Dergi ve site hakkında, yayımlanan kitaplar hakkında, yeni başlıklar açma ve irtibatlarımızı güçlendirme konusunda öneride bulunan yok. Emek verenler yok, emeği geçenler yok, kadınlar yok, çocuklar ve gençler yok.
Yazan yok, yardımlaşan yok, öneren yok, paylaşan yok.
Bunu düşünmemiz, bu konuyu dert edinmemiz hatta bundan utanmamız gerekiyor kuşkusuz.
Allah aşkına, eylemlerdeki / etkinliklerdeki yüzlerce, binlerce insan nerde? Zenginlerimiz, hâli vakti yerinde olanlarımız neyi, ne için biriktiriyorlar? Kadınlarımız, kızlarımız neyle meşgul oluyorlar akşama dek? Dergide niye yoklar; sitede neden onların yorumlarını okuyamıyoruz? O kadar arkadaşımız, Müslüman kardeşimiz var. Onların hiç çocukları yok mu? Bir tane liseli, üniversiteli kardeşimizin avazı yankılanmıyor yanımızda yöremizde! Yüzlerce genç okuyucusu olmalı derginin artık. Sitede öyle üç beş tane değil; her gün üç yüz beş yüz tane yorum görmek istiyor insan.
En fazla bin adet basılan bir kitap nasıl okuyucu bulamıyor? Ne okuyor bizim insanlarımız, neyle iştigal ediyor? Hiç okumayanların, okumayı küçümseyenlerin, okumayı ve düşünmeyi önermeyenlerin başka zamanlarda aramızda ne işi var? Bir Müslümanın, Allah için çırpınan insanları ve kuruluşları elinden geldiğince desteklemesi o kadar zor bir şey midir? Bir dergiyi, siteyi ayağa kaldırmak, güçlendirmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yok mudur?
Üzülüyor insan elbette. Ya mağaralarımıza kapanıp kalıyoruz demek ki ya da ekonomiyi canlandırmak, birilerinin ekonomisini düzeltmek için anlı şanlı mağazalara koşuyor, kesenin ağzını oralarda açıyoruz. Ya da uyuyoruz.
Ölünce, mezarda dinç görünmek için!...
YAZIYA YORUM KAT