Mafya diplomasisi
Bilindiği üzere mafyanın işini yürütmede kullandığı metot, korkutma yöntemidir. Bu yöntem de, mümkün olan her araçtan yararlanır ve herhangi bir ahlâkî ölçü tanımaz.
Günümüzde de uluslararası alanda çoğu zaman bu metottan yararlanıldığını söylemek mümkündür. Özellikle tehdit güçleri fazla olan devletlerin diğer devletlerin zaaf noktalarını, yumuşak karınlarını iyi tespit ederek bir şeyler dayatmak istediklerinde, oraları hedef aldıklarını görürüz. Bunu ABD’nin çok etkili bir şekilde yaptığı bir gerçektir. Dolayısıyla ABD’nin dostluğu, işbirliği, iyi ilişkisi menfaat hesaplarına kadardır. Menfaat planlarının tehdit stratejisini devreye sokmayı gerektirdiği yerde bütün dostluklar, işbirliği ilişkileri ayaklar altına alınır. Bundan bir süre önce Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili kanun tasarısını Türkiye’ye yönelik dayatmalarında ve baskılarında etkin bir şekilde kullanmaya çalışması, bunu çok açık bir şekilde ortaya koydu.
ABD’den ekonomik, siyasi ve diplomatik yönden destek aldığı gibi uluslararası mafyacılıkta da aynı çetenin elemanı olmaktan yararlanan işgalci Siyonist devletin de son zamanlarda Türkiye üzerinde baskı oluşturmak amacıyla aynı aracı kullanmaya çalıştığını görüyoruz. Şu işe bakın ki; bulunduğu topraklar üzerinde hiçbir meşru hakka sahip olmayan, tamamen gasp ve işgalci olan, bu gasp ve işgal sebebiyle beş milyondan fazla insanın sürgün hayatı yaşamasına yol açan, sürekli yeni katliamlara imza atan bir devlet bile, Ermeni meselesiyle ilgili iddiaları mafya diplomasisinde kullanabiliyor. Aslında bunun sebebi Siyonist işgalin onaylanması, gasp edilmiş Filistin topraklarının “İsrail” olarak tanımlanmasının normal karşılanması ve sürekli gözümüzün önünde duran gerçeklerin görmezden gelinmesidir.
Biz bu vesileyle mafya diplomasisinde çağdaş emperyalizmin izlediği “tehdit politikası”nın genel bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.
Tehdit politikasına, başka ülkelerdeki siyasi gelişmeleri kontrol etmek ve bu ülkelerin yönetimlerini dizginlemek için başvurulur. Mesela, emperyalizmin "İnsan Hakları"nın jandarmalığını yapması, tehdit politikasının bir yönüdür. Asıl amaç ise, insanların haksızlığa uğratılmasını önlemek değil, emperyalizmin çıkarlarına ters düşecek gelişmeleri önlemektir. Eğer bir ülke yönetimi emperyalizmin onun için belirlediği çizgiden biraz uzaklaşma cüreti gösterirse, emperyalizm hemen "İnsan Hakları" konusunu gündeme getirir. Emperyalizm eğer ki; insan hakları konusunda samimi olsaydı, İsrail'in işlediği zulüm ve haksızlıkların önüne geçmek için gerçekçi bir tavır ortaya koyardı. Yahut Rusya'nın Çeçenistan'da sergilediği vahşetin önüne geçmek için bir yaptırıma başvururdu.
Tehdit politikasında kullanılan silahlardan biri de ekonomik yardımlardır. Emperyalizm zayıf ülkelere yaptığı ekonomik yardımları sürekli bu ülkelerdeki siyasi gelişmeleri kontrolünde tutmak için kullanmıştır. Çıkarlarına ters gelişmelerin olması halinde yardımları kesmekle yahut alacaklarına aciliyet kazandırmakla tehdit etmektedir.
Bir ülkenin komşularıyla olan ikili problemleri de, emperyalizmin tehdit politikasında işine yaramaktadır. Emperyalizm, aralarında anlaşmazlık bulunan iki ülkeden herhangi birinin yanında yer aldığı zaman, karşı tarafı tehdit etmeyi ve dizginlemeyi amaçlar. Bunun yanı sıra iç problemler de tehdit politikasında kullanılmaktadır.
Bu tehditler, uluslararası emperyalizmin dünya üzerinde kurduğu hâkimiyetin devamını sağmak için kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra emperyalizme hizmet eden rejimlerin ayakta kalmasını sağlamak için de tehdit politikasına başvurulmaktadır. Bir ülkede, halka herhangi bir hak verildiği zaman halk daha fazlasını istemeye kalkışırsa, rejimin adamları verdikleri hakkı da geri alabileceklerini söyleyerek, halkı daha fazla hak istemekten alıkoymaya çalışırlar. Zaten o verdikleri hakkı da, yürütecekleri tehdit politikasında kullanmak için vermişlerdir. Demokrasi oyunu da dâhili tehdit politikasında kullanılan bir silahtır. Emperyalizme hizmet eden rejimlerin adamları, uyguladıkları demokrasileri, her bakımdan kontrollerinde tutarlarken, halkın da bütün gayelerine demokratik yollardan ulaşmasını, demokratik olmayan yollara girmemesini isterler. Oysa demokrasi bu ülkelerde, uzaktan su gibi görünen bir seraptır. Yanına varıldığı zaman hiçbir şey olmadığı anlaşılır. Halkın, haksızlıklara başkaldırması halinde ise, söz konusu rejimlerin adamları, demokrasinin tehlikeye düşeceğini, demokrasinin elden gideceğini ileri sürerek, bunu bir tehdit unsuru olarak kullanırlar. Bütün bunlar resmileştirilmiş tehditlerin dışında kalan gizli tehditlerin bazılarıdır. Resmileştirilmiş tehditlere ise caydırıcı hükümler vs. gibi adlar verilir.
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT