Lübnanlı Sünniler Türkiye'nin Yanında
Michal Kranz, Lübnan’ın Barış Pınarı Harekatı’na karşı yaklaşımını değerlendirdiği yazısında hükümet kınamış olsa da halkın, özellikle de Sünni kesimlerin harekata ve Erdoğan’a destek verdiğini kaydediyor.
Michal Kranz’ın El-Monitor’da yayımlanan “Barış Pınarı Harekâtı Lübnan’da Nasıl Yankılandı?” başlıklı yazısının konuyla alakalı kısımları şöyle:
İki ülkenin ortak tarihi nedeniyle Suriye’deki gelişmeler gergin Lübnan siyasetini çoğu zaman etkiliyor. Lübnan siyaseti öteden beri Suriye yanlısı ve Suriye karşıtı eğilimler temelinde bölünmüş durumda.
Lübnan’daki liderler ve başat siyasi partiler Türkiye’nin operasyonunu farklı derecelerde kınamış olsa da bu tutuma Lübnan halkının tamamı destek vermiyor. Bazı partiler ve gruplar hükümetin tavrına ihtiyatla onay verirken, Trablusşam ve Beyrut’taki dar gelirli Sünni kesimler, güçlü İslami çizgiye sahip bir isim olarak gördükleri Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek veriyor.
Bazı siyasiler Lübnan-Suriye ilişkilerinin kırılganlığı nedeniyle Suriye konusunda daha ileri gidilmemesini savunuyor, Lübnan yönetimine de bölgesel meselelerden uzak durma politikasını sürdürme çağrısı yapıyorlar.
Özgür Yurtsever Hareket’in lideri olan Dışişleri Bakanı Cibran Basil 12 Ekim’de Suriye’nin Türkiye’ye karşı korunması için Arap Birliği’ne yeniden alınmasını savundu ve aynı gün attığı tweet ile Türk operasyonunu Arap topraklarındaki İsrail işgaline benzetti. Suriye’ye sıcak bakmayan Sünni ağırlıklı Müstakbel Hareketi’nin lideri olan Başbakan Saad Hariri ise Dışişleri Bakanlığı açıklamasının hükümetin resmi tutumu olduğunu teyit ederken, Lübnan’ın bölgesel çekişmelerin dışında kalması gerektiğini de belirtti.
Liderlerden gelen resmi kınamaların yanı sıra Lübnan’daki Kürtler de Türkiye’ye tepki gösterdi ve 11 Ekim’de Beyrut’ta protesto gösterisi düzenlediler.
Bir Kürt örgütü olan Nevruz Derneği’nin başkanı Hanan Osman, Al-Monitor’a yaptığı açıklamada tepkilerden memnun olduğunu ama fazlasını yapmak gerektiğini söyledi. “Protestolar daha güçlü olmalı, sesler daha gür çıkmalı. Çünkü siviller ölüyor, sadece Kürtler değil Araplar bile” diyen Osman, Türkiye’nin beyaz fosfor kullandığı yönündeki iddialara dikkat çekti. Uluslararası hukuk, kimyasal bir madde olan beyaz fosforun sivillere karşı kullanılmasını yasaklıyor.
Osman önümüzdeki günlerde Beyrut’ta Türkiye ve ABD elçilikleri önünde gösteriler planlandığını aktardı. ABD’nin kuzeydoğu Suriye’den çekilme kararı, Türk harekâtının önünü açan bir adım olarak algılanıyor.
Ülke liderlerinden daha sert tepki veren siyasilerden biri, Ermeni ağırlıklı Taşnak Partisi lideri Hagop Pakradunian idi. Facebook’tan paylaştığı mesajda “İşgal ve terörizm gerçeğini hiçbir kınama ve demeç değiştirmiyor” diyen Pakradunian, Türkiye’ye karşı derhal harekete geçilmesini istedi.
Dürzi tabanlı İlerici Sosyalist Parti (İSP) gibi bazı siyasi gruplar ise daha nüanslı tutumlar aldılar. Al-Monitor’a konuşan İSP Sözcüsü Rami Rayis “Suriye ordusunun birkaç yıl önce çıkarıldığı bölgelere girmeye başladığını pekâlâ biliyoruz. Ancak Suriye rejimiyle ilişkilerin normalleştirilmesine karşıyız” dedi. Sözcü partinin Türk operasyonuna karşı olduğunu vurguladı.
Ağırlıkla Kürtlerden oluşan SDG’nin Suriye hükümetiyle 13 Ekim’de sağladığı anlaşmanın ardından Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a bağlı Suriye Arap Ordusu daha önce SDG’nin kontrolünde olan kuzeydeki bazı bölgelere girmeye başladı.
Çoğunlukla Hristiyanları temsil eden Lübnan Güçleri Partisi’ne bağlı araştırma merkezinin başkanı Elie El Hindi, hükümetin tutumunu desteklediklerini ancak kuzey Suriye’deki azınlıkların can güvenliğinden ve savaşan tarafların demografik yapıyı değiştirebileceğinden endişe duyduklarını belirtti.
Al-Monitor’a konuşan Hindi, bölgesel çekişmelerden tamamen uzak durma yönündeki resmi politikayı destekleyeceklerini belirterek, “Bununla birlikte bizim bir endişemizin olduğu muhakkak ve bu endişeyi Beyrut’taki Türk büyükelçiliğine ilettik” dedi.
2010’dan beri Müstakbel Hareketi’nin siyasi bürosunda görev yapan eski Trablusşam vekili Mustafa Alluş, partisinin resmi görüşünün Arap Birliği’nin tutumuyla benzer olmasına karşın tabanda farklı bakış açıları olduğunu şöyle ifade etti: “Müstakbel Hareketi destekçilerinin tahminen yüzde 80’inin Erdoğan’ı hiç değilse bir şeyler yapabilen bir Sünni lider olarak gördüğünü söyleyebilirim.”
Beyrut’un Dar El Fetva mahallesi ve ülkenin ekonomik yönden ihmal edilmiş kuzeyinde, Trablusşam yakınlarındaki Beddavi bölgesi gibi yerlerde Sünnilerin Türk operasyonuna desteği aşikârdı: Harekât başlar başlamaz dükkanlara, otoparklara, balkonlara Türk bayrakları asıldı.
Dar El Fetva sakinlerinden Salih Remmo isimli genç Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Bu bayrakları, Erdoğan Beşar Esad rejimiyle savaşmak için kuzey Suriye’ye girince astık. Ben Erdoğan’ın yanındayım çünkü o, Beşar Esad’la savaşıyor ve ikincisi çünkü ben Müslüman ve Sünni’yim.”
Dar El Fetva’da yaşayan genç bir Suriyeli olan Eid Asaf, Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu saflarında Münbiç yakınlarında savaşan akrabaları olduğunu anlatırken, Kürt milislerinin dinsiz ve inançsız olduğunu öne sürdü.
Beddavi’deki vatandaşlar da benzer görüşler dile getirdiler. İsmini sadece Mahmud olarak belirten kişi, Erdoğan’ın Kürtlere, Alevilere ve Şiilere karşı İslam’ı savunduğunu söyledi ve Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarını eleştirdi.
Hanan Osman ise Kürtlerin çoğunlukla Sünni Müslüman olmalarına rağmen Lübnan ve Türkiye’de daha önce yapılan bazı gösterilerde de Kürtlerin yeterince Müslüman olmamakla itham edildiğini söyledi.
Alluş’un yorumu ise şöyle oldu: “Sünniler [eski Mısır cumhurbaşkanı] Cemal Abdül Nasır’a benzeyen yeni, karizmatik bir lider arıyorlar, onu da Erdoğan’da buldular.” Alluş’a göre Müstakbel Hareketi’nin resmi duruşuna rağmen bazı siyasi büro üyeleri bile gizlice Erdoğan’ı destekliyor.
HABERE YORUM KAT