1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Lozan, İngilizler için ne ifade ediyor?
Lozan, İngilizler için ne ifade ediyor?

Lozan, İngilizler için ne ifade ediyor?

Mustafa Armağan, Lozan’ın 75. yıl kutlamalarına İngiliz heyetinden de katılanların olmasının Lozan'ın mahiyeti hakkında bir takım sorulara yol açtığını ifade ediyor.

13 Haziran 2024 Perşembe 14:30A+A-

Mustafa Armağan / Yeni Akit

Lord Curzon’ın torunu Anıtkabir’e çelenk koymuş

Elimde hacimli bir kitabın çevirisi. 

İsmi: Barış Yapanlar (İngilizcesi: Peacemakers). Türkçesi 2015 yılında Alfa Yayınları’ndan çıkmış.

Yazan: Kanada’da bulunan Toronto Üniversitesi’nde tarih hocası Margaret Macmillan.

Macmillan’ın bazıları dilimize de çevrilen kitapları gibi 1919 Paris Barış Konferansı’nı derinlemesine tahlil ettiği bu yaklaşık 800 sayfalık kitabında da ilginçlikten öte sarsıcı yorumlar yer alır. 

30 bölümlük kitabın sondan bir önceki başlığı “Atatürk ve Sevr’in çöküşü” (s. 650-692). Yazar 1919 Paris Barış Konferansı’nın sonucu olan Sevr Projesi ve Lozan’da imzalanan barış antlaşmasını işliyor bu 43 sayfada.

Mesela Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya gönderilmesini onaylayan “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” İngiltere’nin Başbakanı Lloyd George’un Barış Antlaşmalarının Hakikati adlı kitabından şu tuhaf satırları aktarıyor bize:

“Onun (yani M. Kemal’in) Anadolu’daki çökmüş ve tükenmiş Türk ordularının yeniden düzenleme faaliyetlerine ilişkin hiçbir bilgi gelmedi. Askeri ‘entelijans’ımız hiçbir zaman ‘entelijans’tan (çift anlamlı bir sözcük: a) istihbarat, b) zekâ) bu kadar yoksun kalmamıştı.”

Çok garip değil mi? Koskoca İngiltere’nin Başbakanı işgal ettikleri ve her köşe başında birliklerinin bulunduğu Anadolu’daki askerî toparlanma hareketlerinden hükümeti haberdar edemiyormuş. 

Macmillan bu garip cümlelerin ardına şu ufuk açıcı yorumu eklemeyi ihmal etmemiş:

Atatürk ve arkadaşları müthiş bir kumar oynuyorlardı. Müttefiklerin bunu izleyen aylarda onlara istemeyerek sunduğu yardımlar olmasa, bu kumar başarıya ulaşamazdı. Müttefiklerin politikaları karışık, beceriksiz ve riskliydi. Türk milliyetçiliğinin gelişebilmesine en uygun şartları yaratıyordu.” (s. 660)

Özetlersek: Kemalistler Anadolu’da bir kumar oynuyor, kumarda rakip oyuncular karşı tarafa istemeyerek yardım edince Kemalistler oyunu kazanıyor. Karşımızdakiler karışık, riskli politikalar izliyor, bunu da beceremiyormuş. Adeta Anadolu’da bir Türk milliyetçiliğinin gelişmesine en uygun şartları oluşturuyorlarmış.

Sonra Lozan. Ve sarsıcı cümlelerden biri daha:

Modern Türkiye’nin sınırlarını çizen de, Atatürk ve ordularıyla birlikte, yine Curzon olacaktı.” (s. 667)

Derken yazar bölümün son cümlesinde bir bombanın fitilini yakıyor (s. 692):

1993’te, Lozan Antlaşmasının yetmişbeşinci yıldönümünde, İsmet Paşa’nın oğluyla Curzon’ın torunu birlikte Atatürk’ün kabrine çelenk koydular.

Artık dikkatim bu cümleye mıhlıdır. 

Kaynağına baktım, David Gilmour’un Curzon adlı biyografisi. Kitabın Mayıs 2019’da yapılan 4. baskısını buldum ve orada cümlenin İngilizce aslını okudum. Aynen şöyleymiş:

On the seventeenth anniversary of the conference the Turkish government invited Curzon’s grandson, Lord Ravendsale, to a commemorative celebration at which, together with Ismet’s son, he laid a wreath on Atatürk’s grave.”

Verilen dipnotta bilginin 2017 yılında ölen Lord Nicholas Mosley (Lord Ravensdale)’den şahsi olarak alındığı yazılıydı. 

Türkiye devletinin resmen davet ettiği ve muhtemelen o tarihte Başbakan Yardımcısı olan kişi Erdal İnönü, beraberinde Anıtkabir’e çelenk koyduğu kişi ise Lozan’da İsmet Paşa’ya diplomasi dersleri veren Lord Curzon’ın yine Lord olan torunuydu. 

Lord Curzon Lozan’da bizim düşmanımız, yani Türk düşmanı idiyse torununu ne diye çağırıyorsunuz Lozan’ın 75. yıl kutlamalarına? Ve eğer bizim için zafer olduğunu söyledikleri Lozan İngilizler için bir hezimet ise bu İngiliz Lordu hangi yüzle ülkemize gelip kutlamalara katılmıştı? Yoksa Lozan’da zafer’in birden fazla sahibi mi vardı? Ve öyle olduğu için mi bu kadar uzun süre dayanabildi? 

Öyle ya, biz zafer diye Lozan’ın bozulmasına karşı çıkıyor olabiliriz ama karşımızdakilere hezimet yaşattıysak aleyhlerindeki bu antlaşmayı bozmak için geceli gündüzlü uğraşmalı değiller miydi? Zaferi kazanan da, hezimete uğrayan da sonuçtan memnunsa o zaman Lozan’da kim kazandı, kim kaybetti sorusunu sormanın zamanı gelmiş de geçiyor demektir. 

HABERE YORUM KAT

4 Yorum