1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Lozan bir hesaplaşma olarak bu toplumun önüne konuldu!
Lozan bir hesaplaşma olarak bu toplumun önüne konuldu!

Lozan bir hesaplaşma olarak bu toplumun önüne konuldu!

Yaşar Değirmenci, Lozan'ın mahiyetini sorgulamaktan alıkoyan yaklaşımların esas sorun olduğunu ifade ediyor.

26 Temmuz 2023 Çarşamba 14:00A+A-

Yaşar Değirmenci / Yeni Akit

Artık hakikatlerle yüzleşelim! 

Temmuz ayı bir sürü meseleye temas etme, yaşananları tarihi bir olay olarak görmeyip üzerinde düşünerek mâzi-hal-istikbâl köprüsünden geçerek tahlil etme görev ve sorumluluğu taşıdığımızdan sizleri yazımla baş başa bırakmak istiyorum. 

Lozan’dan başlayalım. Tarih övgü sövgü değildir. Hakikatleri konuşma, delilleri ortaya koyma beyni (zihni) işgale uğramış, kendiliğini kaybetmiş, aidiyetini unutmuş, aşağılık kompleksinden kurtulamamış olanlara (kabilse) hatırlatmalarda bulunarak özüne dönmeleri için gayret edilmeli. 

Her sene 24 Temmuz’da tarihi hak ve hakikatin, doğruların konuşulması yerine Lozan antlaşmasının yıl dönümlerinde hep o bildik içi boş hayali nutuklar atılır. “Lozan’ın İslami iddialarımızın terk edilmesi” olduğu gerçeğinden hiç bahsedilmez. ‘Lozan tarihimizdeki en büyük zaferdir’ yalanını “Zafer değil hezimettir” doğrusu ile düzeltip bunu da eğitim sistemimize yerleştirerek tarih bilinci vermeliyiz. Yalan tarihten, zihin, fikir, kültür kirlenmesinden insanımızı kurtarmalıyız. Şimdi başta inkılap tarihçilerimiz olmak üzere böyle bir tarihçilik türünün bugünkü dünyada karşılığı olmadığını bilmeleri gerekiyor. Tarihçilerimizin artık Lozan konusunda kem küm etmeden konuşmaları ve millete hakikati kıvırmadan söylemeleri gerekiyor. Nasıl Sultan Abdülhamid döneminin artıları ve eksileri yazılabiliyor ve konuşulabiliyorsa İstiklal Savaşı ve İnkılaplar da olumlu ve olumsuz taraflarıyla, getirdikleri ve götürdükleriyle özgürce ele alınabilmelidir. Toprak veren biz, feragat eden biz, vazgeçen biz kabul eden (ettirilen) taraf biz. Devamlı veren taraf biz isek Lozan’da ne tür bir zaferden bahsedebiliriz? Lozan Konferansı, Osmanlı’nın tasfiyesini hukuki belgeye bağlama anlaşması. Lozan’daki konferans Osmanlı topraklarının bölüşülmesi için toplandı ve Osmanlı topraklarının beşte dördünün tapusu orada el değiştirdi. Mesela Mısır ve Sudan’ı verir İngilizlere. Lozan’a kadar Mısır ve Sudan bizimdi. Lozan’la kendi medeniyetimizi, ruh köklerimizi inkâr eder hale geldik/getirildik.  

Sultan Vahidüddin neden hain ilan edildi? İngilizler ondan intikamlarını resmi tarihimize böyle geçirerek aldılar. Hakikaten vatan haini olsa yurtdışına çıktığında onu Londra’da baş tacı etmezler miydi? Ne gezer. Sefalet içinde, bakkala kasaba borçlu öldü onurlu Sultan. Cenazesine haciz kondu. Bize bu vatanı bırakan Osmanlılar sürgüne gönderildi. Onların Türkiye’ye girmelerine yasak kondu. Bu ihaneti gerçekleştiren vefasızlar, Osmanlı topraklarını Lozan’da ve sonrasında dağıtanlar kahramandır bu ülkede. 

Osmanlı’yı keyfi bölüşüm projesine ve en çok da Hilafetin kaldırılmasına itiraz ettiği için hain ilan edilmiştir bu mazlum padişah. Topraklarımızı işgal eden, binlerce insanımızı katleden, bebeklerimizi öldüren, şehirlerimizi yağmalayıp yakan Yunanlara tek kuruş tazminat ödetemeyerek bir başka hezimete imza atan ‘birileri’ acaba hangi zaferden bahsedebiliyorlar? Lozan’da imzası bulunan İnönü itiraf ediyor. Lozan’da meselelerin bizim zararımıza, müttefiklerin lehine halledildiğini açıklayan, yani zafer olmadığını söyleyen bizzat İsmet İnönü’dür.

Bunları bilmek için tarihçi olmamız gerekmez. Lozan: TBMM’nin kabul ettiği misakı millî iddialarının terk edilmesidir. Zafer olarak sunulan Lozan, aslında büyük bir hezimet. Lozan Antlaşması’nın yıldönümlerinde hep o bildik içi boş, hayalî nutuklar atılır. 24 Temmuz 1923’te imzaladığımız o hezimet belgesiyle Lozan’da, sanki savaştan biz mağlup çıkmışız gibi, burnumuzun dibindeki adaları binlerce kilometre uzaklıktaki devletlere teslim etmişiz. 

Gözle görünen mesafedeki adaları, Yunan’a bırakmışsınız. Sonra da Lozan zafer! Lozan, Türkiye’nin resmen Osmanlı’dan ve dolayısıyla İslâm kültüründen kopması ve Batı’ya teslim olup bağımlı hâle gelmesinin bir başka adıdır. İşte Lozan; bu teslimiyetin, dolayısıyla yenilginin resmen tescil edilmesidir. Lozan; Batı’ya bir teslimiyet sözleşmesidir. İslâm Medeniyetinin imhasıdır. Bu anlaşma günü; tarih olarak zikredilip, tarihi hakikatlerin ortaya çıkması sağlanmalı. Bizi kendi bağlarımızdan koparmanın, mâzi/hal/istikbal köprüsünü bombalamanın adı, Lozan’dır. Tarihi şahsiyetler kim olursa olsun günahlarıyla, sevaplarıyla, yanlışlarıyla, doğrularıyla, yaptıkları veya yapamadıklarıyla tarihe mal olmuşlardır. M. Kemal; yapmak istediklerini Lozan’la gerçekleştirdiği için Lozan, Kemalizm’in mührüdür! Cumhuriyet tarihi; ilmi, kaliteli, seviyeli, particilik ve ideolojiden uzak bir şekilde incelenmeli kendi tarihimiz bilinmeli, okunmalı, okutulmalıdır. 

Cumhuriyet, bir İslâm devleti olarak kurulmadı mı? 1928 yılına kadar Anayasa’nın ikinci maddesinde, “devletin dini, din-i İslâm’dır”, diye yazmıyor muydu? Neden 1928 yılından itibaren bu madde anayasadan çıkarıldı? Sadece bu sorunun doğru cevabının izi sürülsün yeter. Millî Mücadele, İslâmî ruhla, sarıklı mücahidlerle kazanıldığı halde tarihî yolculuğumuzun, ruh köklerinin, temellerini oluşturan İslâmî ruh inkâr edildi, yerine bu toplumda karşılığı olmayan laik bir ruh ikame edildi.

Bize anaokulundan üniversiteye kadar ezberletilen bir kelime: Laiklik! Kutsal hale getirilip; ihtilal ve inkılapların yapılmasına de sebeptir. Bizdeki uygulaması da kendi millî-manevi değerlerimize gidecek bütün yolların kapanması sonucuna götürmüştür. Kemalizm’in iyi, doğru ve güzel fikri olmadığı halde -hem de AK Parti döneminde- bu kadar rağbet görmesini doğru bulmuyorum. Kemalizm, toplumu hizaya getirmek ve İslâmî kimliğini, iddialarını adım adım yok etmek için kullanılırken belli seviyenin adamlarının büyük bir gaflet içinde buna çanak tutmaları affedilemez hatalardan. İktidarda olmaya devam etme hatırına da buna âlet olanlar; ahirette laik devlet maddeleriyle değil, Şeriat’la (Allah’ın kanunlarıyla) hesaba çekileceğimiz unutulmasın!  

Bu ayda ahirete uğurladığımız, Rasim ÖZDENÖREN ağabeyimiz; Müslümanca duyma, düşünme ve yaşama biçimleri üzerine kafa yormamıza vesile olan, yetişmemize, dünyaya, eşyaya, hâdiselere Müslümanca bakmamıza emek veren “Gül Yetiştiren Adam”ın Mekânı cennet, makamı âli olsun. Allah’tan rahmet, mağfiret, diliyorum. Rabbim hepimizi Cennetinde buluştursun.  

HABERE YORUM KAT

4 Yorum