Lise Öğrencilerinin ''Dağa Gönderildiği'' İddiası Kaygı Yarattı
Lise öğrencilerinin PKK örgütünün dağ kadrosuna gönderildiği iddiası, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kaygıya yol açtı.
Lise öğrencilerinin örgütün dağ kadrosuna gönderildiği iddiası, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki sivil toplum kuruluşları, uzman ve akademisyenler ile vatandaşlar arasında kaygıya yol açtı.
Çözüm süreciyle yaklaşık 1,5 yıldır huzur ve güvenin hakim olduğu bölgede son zamanlarda 18 yaşından küçük çocukların örgütün dağ kadrosuna götürüldüğü iddiaları, endişeye neden oldu.
Yoğun propaganda etkili oluyor
Çoğunluğu lise öğrencisi olan bu çocukların, yaşadıkları bölgede örgüte yakın bazı çevrelerce "sosyal etkinlik" adı altında düzenlenen faaliyetler sırasında maruz kaldıkları yoğun propagandadan etkilendiği öğrenildi.
Bu arada, Diyarbakır'da örgüte götürülen çocukların kimliklerinin belirlenmesi için liselerde, uzun süreli devamsızlığı bulunan öğrencilerin isimlerinin tespit edilmesi yönünde çalışma başlatıldı.
Böçkün ailesi cesaret verdi
Diyarbakır'da "piknik etkinliği" adı altında dağa götürüldükten sonra serbest bırakılan lise öğrencisi Mehmet Sinan Böçkün'ün annesi Ayser Böçkün'ün başlattığı eylem, çocukları kaçırılan diğer aileleri de cesaretlendirdi.
Şırnak'ın Silopi ilçesinde oğlu M.Ö'nün, PKK tarafından kaçırıldığını Hatay'ın Dörtyol ilçesinde bulunduğu sırada öğrenen tır şoförü baba Neşet Öngün de yetkililerden yardım istedi.
Oğlunun Silopi Lisesi'nde okuduğu sırada kaçırıldığını belirten baba Öngün, "Daha 15 yaşında. Okul çıkışında alıp dağa kaçırmışlar. Onu kurtarın" dedi.
Bitlis'in Hizan ilçesinde de Endüstri Meslek Lisesi 9. sınıfta okuyan 16 yaşındaki oğulları Vedat Aydın'dan 35 gündür haber alamadıklarını bildiren Aydın ailesi, hükümet konağı önünde kurdukları çadırda eylemlerini sürdürüyor.
Anne Leman ve baba Mehmet Emin Aydın, çocuklarının kandırılıp dağa gönderildiğini savundu.
"Çocuklar silah ortamında bulunmamalı"
Diyarbakır'daki bazı sivil toplum kuruluşları da PKK'ya 2013'te imzaladığı ileri sürülen "Çocukların Silahlı Çatışmaların Etkilerinden Korunmasına Dair Taahhütname"yi içeren Cenevre Çağrısı'na uyması yönünde çağrıda bulundu.
Baro Başkanı Tahir Elçi, AA muhabirine, Kürt sorununun sivil ve demokratik yollarla çözümüne ilişkin umutların devam ettiği bir süreçte yaşananların, sürecin geleceğine ilişkin kaygılara neden olduğunu vurguladı.
Bir süredir genç ve çocukların örgüte katılımlarına ilişkin haberleri basından takip ettiklerini belirten Elçi, "Çatışmanın yaşanmadığı, barış ve çözümün yoğunlaştığı, barışçıl yollarla çözüm çalışmaların yapıldığı bu dönemdeki söz konusu gelişmeler kafalarda soru işareti oluşturuyor" dedi.
"Genç ve çocukların dağ yolunu tercih etmesi sosyal ve psikolojik açıdan araştırılması ve analiz edilmesi gereken bir durumdur" diyen Elçi, şunları söyledi:
"Olaya çocuk hakları açısından da baktığımızda çocuk yaşta olanların hiçbir koşulda silah ve çatışma ortamında yer almaması gerekmektedir. Bu açıdan kaygı duyuyorum. Kaldı ki örgütün daha önce kamuoyuna duyurduğu 'çocukların çatışma alanına alınmamasına' ilişkin Cenevre Çağrısı'na verdiği taahhüde bağlı kalması gerekir. Çocukların olası çatışmaların yaşanma ihtimali olan bu alanlardan uzak tutulması gerekmektedir."
Mazlum-Der Şube Başkanı Abdurrahim Ay da çocukların örgütün dağ kadrosuna götürülmesi konusunun çok önemli olduğunu ve ilgili kurumların bu konuda hassasiyet göstermesi gerektiğini dile getirdi.
Dernek olarak, çözüm sürecinde yaşanan söz konusu gelişmeyi yakından takip ettiklerini ifade eden Ay, "Belirlediğimiz bazı ailelerle görüşmelerimiz sürüyor. Bu konuda ciddi bir çalışma içerisindeyiz. Örgütün 5 Ekim 2013'te imza attığı 'Çocukların Silahlı Çatışmaların Etkilerinden Korunmasına Dair Taahhütname'yi içeren Cenevre Çağrısı'na uymasını bekliyoruz. Bu imzanın 18 yaş altındaki çocukların çatışmalarda yer almasını engellemek ve onları çatışmaların etkilerinden korumaya dair yükümlülükleri bulunuyor" diye konuştu.
MÜSİAD Şube Başkanı İsmail Özşanlı ise çözüm sürecinin mutlaka devam etmesi gerektiğine değindi.
"Ticaretten önce bölgede huzurun devamına yönelik çalışma yapmalıyız. Huzur olmazsa ticarette de olmaz" diyen Özşanlı, şöyle konuştu:
"Son günlerdeki gelişmeleri yakından izliyoruz. Bu konuda hem örgütün hem de devletin bazı adımlar atması gerektiğine inanıyoruz. Öncelikle çocuk yaştaki öğrencilerin örgütün dağ kadrosuna götürülmesinin yanlış olduğunu belirtmek isteriz. Örgüt, bu çocuklar kendi istekleriyle de gelse kabul etmemeli, 'gidin barışa hizmet edin' deyip geri göndermelidir. Bu davranış sürecin olumlu yönde devam etmesine de katkı sunar. Ancak diğer taraftan devlette bölgede Karakol yapımını durdurması lazım. Her iki taraf sürecin devamı için üzerine düşeni yerine getirmelidir."
"Çocuklar üzerinden güç elde etmeye çalışılıyor"
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı da örgütün esas propaganda enstrümanının "Kürt sorunu" olduğunu ancak artık sahip olduğu bu ideolojinin sorun olmaktan çıktığını söyledi.
Bağlı, bu konu üzerinden kendini var edemeyen örgütün kendini silahlı güç üzerinden var etmeye yöneldiğini belirtti.
İnsanları örgüte katma ile ilgili ciddi bir sorunun olduğunu bildiren Bağlı, şöyle konuştu:
"Belli bir olgunluğa kavuşan insanları örgüte katma konusunda ciddi bir problem var. İnsanlar biraz belli bilimsel olgunluğa erince örgüte katılmıyorlar. Örgüt daha çok bilimsel olgunluğa gelmemiş, kendi kaderini belirleyebilecek yaşta olmayan, heyecanlı, macera arayan çocuklar üzerinden bir güç elde etmeye çalışıyor."
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ise ailelerin, yoğun bir şekilde çocuklarının dağa çıktığı ve dağa çıkardıklarıyla ilgili kendilerine başvurduğunu, bunun genel olarak 20 yaş altındaki çocuklar olduğunu dile getirdi.
"Bir taraftan çözüm sürecinin kalıca barışa evrilmesi için çabalar sürerken öbür taraftan dağa çıkarılmaları anlaşılır bulmuyoruz. Biz insanları dağdan indirmeye çalışırken çatışmaların olmadığı bir ortamda dağa çıkışları anlamlı değil" diyen Ensarioğlu, bunun sorgulanması gerektiğini kaydetti.
"Suriye'deki Kürtlerin çağrısının büyük etkisi var"
Dicle Üniversitesi (DÜ) Siyasal Araştırmalar Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu da gücünü sürekli diri tutmaya çalışan örgütün bununla gözdağı vermeye çalıştığını kaydetti.
Şeyhanlıoğlu, "PKK'ya katılımın en büyük nedeni Suriye'den yapılan çağrılar oldu" dedi.
Hak-Par Genel Başkan Yardımcısı Fehmi Demir de örgütün içinde çözüm sürecinden memnun olmayanların da bulunduğunu belirterek, çocukların dağa çıkarılmasının süreci sabote edenlerce yapıldığını savundu. Demir, çözüm sürecinin kararlı bir şekilde sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.
Yazar Muhsin Kızılkaya ise bu dönemde örgüte katılım sağlamanın çözüm sürecine hiçbir katkı sağlamayacağını aktararak, "Şu anda barış sürecinden bahsediliyorsa, öbür tarafta insanların toplayıp onlara gerilla sertifikası vermek bu sürece hizmet edecek şeyler değil. Dolayısıyla herkesin çocukların yakasından elini çekmesi gerekir" ifadelerini kullandı.
HABERE YORUM KAT