Lilith hadisesi!
Örovizyon: Türkiye, İslâmlık, Hıristiyanlık, Yahudilik ya da laiklik, “batının görünüşü/görüşü” bunlardan hangisine uyuyor? Her şey olmak isterken bazan hiçbir şey olduğunuzun farkına da varabilirsiniz!
“Batı” diye kendine özgü bir dünya görüşü var mı?
Nedir o? Judeo Grek mi, Mısır ve Yunan mı? İngiliz tarihi midir batı tarihinin omurgasını oluşturan tarih, Yunan mı, Alman mı, İtalya / Roma / Vatikan mı? Hıristiyanlık deseniz hangi Hıristiyanlık! Gerçekten bugünki batı toplumu Hıristiyan mı? Hem ben Katolik, Protestan, Ortodoks, Mormon, Anglikan biliyorum da, bunlar din mi, mezhep mi?
Bırakın bizim batılı olmamızı, Ruslar ne kadar batılı!
Hem niçin ille de batılı olmak! Batılılar ne kadar doğulu diye sormak ne kadar garipse, doğuluların ne kadar batılı olduğunu sorgulamak niçin garip gelmiyor insanlara..
Doğu doğudur, batı da batı. Sonunda doğu da, batı da Allah’ındır..
Hadise ne kadar Türk, Müslüman ya da batılı?
Düm teka düm tek! Biraz oryantal dans.
Hepsi bu mu?
Hadise’nin kişiliğinin, sanatının, dünya görüşünün batılılığı, Türklüğü, Müslümanlığı ne kadar temsil ettiğini bir kenara bırakalım da, bu kız ne anlatmaya çalışıyor bize, İngilizce olarak: “Bebeğim sen benim için mükemmelsin / Cennetten hediyemsin / Bu tüm zamanların en iyi hikayesi / Filmlerdeki gibi buluştuk / Sonsuza kadar süreceğini düşündüm / ve bana yaptığın şey / çok iyi hissettiriyor / Meleğim, kalkarım / ve rüyalarımı yaşarım / sonsuza dek / senin için çılgın / kalbimdeki ritmi hissedebiliyor musun? / vuruşlar düm tek tekliyor / her zaman dakika yokmuş gibi çıkıyor / geri dönüş yokmuş gibi hissettiriyor / kalbimdeki ritmi hissedebiliyor musun? / vuruşlar düm tek tekliyor / her zaman dakika yokmuş gibi çıkıyor / geri dönüş yokmuş gibi hissettiriyor / bebeğim bütün cevapları okudum / egzotik hareketlerindeki / sen tüm zamanların en iyi dansçısısın / beni çok özel hissettiriyorsun / kimse senin öptüğün gibi öpemez / senin profesyonelliğinde olduğu gibi / çok iyi hissettiriyor / Meleğim, kalkarım / ve rüyalarımı yaşarım / sonsuza dek / senin için çılgınım / kalbimdeki ritmi hissedebiliyor musun? / vuruşlar düm tek tekliyor / her zaman dakika yokmuş gibi çıkıyor / geri dönüş yokmuş gibi hissettiriyor / kalbimdeki ritmi hissedebiliyor musun? / vuruşlar düm tek tekliyor / her zaman dakika yokmuş gibi çıkıyor / geri dönüş yokmuş gibi hissettiriyor / kalbimdeki ritmi hissedebiliyor musun? / her zaman dakika yokmuş gibi çıkıyor / geri dönüş yokmuş gibi hissettiriyor..”
Bu koca bebek dişi mi, erkek mi belli değil.. Cennetten hediye ama, dönüşü cennet olmayan bir yolculuktan söz ediyor.
Sanki bu kız Cennetten kovulmuş Lilith gibi.. Lilith’in cehennem rengi elbisesi yok, Mor derili bir hatun.. Yahudi geleneğine göre, Hz. Adem’e yasak meyveyi yediren Havva annemiz değil, Lilith..
Tam da burada, “tam yerine denk geldi, manzara koyduk” der gibi, İbo’nun Erkekler şarkısının güftesini girmek gerek: ERKEKLER.. “Yahu kadın beni dinle kendine gel hey / Ben erkeğim hemen önümde eğil diz çök / Bak kızıyorum evinde otur çocuk doğur hey / İşin gücün yok mu senin bir sıcak çay dök / Allah Allah dinlemiyor kendini şaşmış / Tövbe estafurullah aşmış bu aşmış / Birleşelim arkadaşlar erkeklik gidiyor elden / Birleşin arkadaşlar erkeklik gidiyor elden / Birlikten kuvvet doğar henüz vakit erken / Zil çalıyor etekleri çıldırmış saçı uzunlar / toplanalım tedbir alalım henüz vakit varken / yoksa bulacağız papazı biz çıkaramayız bu yazı / almışlar ellerine sazı coşmuş bunlar coşmuş”
Ha bu arada Türkan Saylan’ın annesi de İsviçreli Lilly. Annesi sonradan Müslümanlığı kabul eden ve Leyla ismini alan eski bir Katolik. Sahi, Saylan’ın annesinin cenaze namazı kılındı mı, ya da cenazesi nasıl kaldırıldı ve nereye gömüldü!
Biraz feminizm, biraz maçoluk..
Ne yani “Düm teka düm tek” batılı, “Erkekler” doğulu mu? Arabeks de değil bunlar. Aslında bunlar kapak tencere gibi birbirini tamamlayan iki şeyler sanki.
Musevi geleneğe mensup biri, “Erkekler” şarkısının güftesinin, Azerbaycan çevresinde bilinen; Türkçe konuşan Yahudiler topluluğu Karaim Türklerinin Tevrat’tan ilham alınarak yazılmış bir eserinden alıntılandığını söylüyor..
Azerbaycan diyince, sahi o şarkının nesi Azeri, al hadiseyi vur Aysel’e..
Hadise için yeni yeni eleştiriler gelmeye başladı: “En "Avrupalı" şarkıcımızı alıp, dansöz kıyafetinin içine soktular. Zaten adamlar bizi fes, dansöz ve lokumdan ibaret sanıyorlar. Bu şahane (!) imajımızı iyice kazıdık kafalarına... Eurovision'a değil de sanki beş yıldızlı otelin Türk gecesine gidiyor gibiydik. (…) Zira gecede 25 bin liralık ‘ekstra’ rant herkese tatlı gelmişti. Hadise, Eurovision'a bir sporcu gibi hazırlanacağı yerde, o bar senin, bu gece kulübü benim sahne alıp, duruyordu. Vücudunu ve sesini öyle yormuştu ki, Eurovision finalinde sesi, yokuş çıkan astım hastası gibiydi.” Bu eleştiriler devam edecek..
Ne sanat ve ne de en güzel şarkıyı seçmek sözkonusu. Bu batı da değil, doğu da.. İnkarı, yabancılaşmayı ödüllendiren, politize olmuş, ticari çevrelerin kazanç arayışının dürtülediği bir şovdan ibaret.. Kimi için ise bunlar rol model.. Ve aynı zamanda sektöre yeni kızlar giriyor.. Taze kan..
Eurovision’dan TRT çekilmeli. Kim yapıyorsa yapsın. Bu işe Türkiye’nin adı karıştırılmamalı.. Bu şarkılar, şarkıcılar bu ülkelerin insanlarının kaçta kaçını temsil ediyordur ki!
Bu konuda son haber şöyle: Azerbaycanlıların, Ermenistan’dan ‘Jan Jan’ isimli parçayla yarışan İnga ve Anuş’u oylarıyla destekleyemediği ifade edilerek şikâyette bulunulmuş. Buna göre de Eurovision’da üçüncü olan yine dansöz kıyafeti ile sahne alan “Always” isimli İngilizce şarkıyı seslendiren Azeri Aysel&Arash ikilisi diskalifiye olursa Hadise 3. olacakmış..
“Lilith’in kızları” ne olacak!
Sahi her iki şarkıcının da Lilith’in rengi olan mor renkleri seçmesi bir raslantı mı? Selâm ve dua ile...
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT