"Lice Provokasyon İse Bunu HDP'nin Önlemesi Lazım!"
Bu tür provokasyonlara mani olması gerekenler HDPliler. Ama gel gör ki onlar sanki kulağının üstüne yatmış gözüküyorlar.
Çözüm süreciyle ilgili gerek hükümet gerekse de İmralı tarafından yapılan açıklamalar kamuoyunda yerleşik olan umutları iyiden iyiye arttırdığı bir vasatta merkezinde Lice olan ve büyük oranda provokasyon kokan olaylar yine baş gösterdi. Süreçte ilerlemeye dönük her adım atıldığında özellikle de Lice’de baş gösteren bu tip olaylar hemen her kesimden tepki görüyor.
Konuyla ilgili olarak KCK’nın yaptığı açıklama, sürecin maslahatına katkıdan ziyade maalesef kışkırtıcı bir işlev görmenin ötesine varmıyor. Olayları yatıştırma ve provokasyonları önlemesi beklenen HDP’nin ise her zamankisi gibi gelişmeleri izahta güçlük çektiği beyanlarına yansıyor.
Gelişmelere karşı birçok kişi-kesim kendi zaviyesinden yaklaşımı ortaya koydu, koymakta. Biz de Islah-Haber olarak mikrofonumuzu gazeteci-yazar Ahmet Taşgetiren’e uzattık. Çözüm sürecine kamuoyunun ikna edilmesi ve hazırlanmasında önemli katkısı olan gazeteci-yazar Ahmet Taşgetiren’in bu bağlamda söyleyecekleri önemliydi.
***
Öncelikle bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederek söze başlamak istiyoruz hocam. Siz aynı zamanda Akil İnsanlar Heyetinin de içerisindeydiniz. Bu nedenle söyleyecekleriniz daha bir önem arzediyor. Önce genel bir soruyla başlayalım: Dönüp geriden baktığınızda çözüm sürecinde gelinen noktayı nasıl görüyorsunuz?
Çözüm süreci, her şeyden önce önemli bir süreç. Türkiye’de 30 yıldan beri devam eden ve onbinlerce insanın hayatına mal olan; Türkiye’deki toplum kesimlerine kan kaybettiren bir sürecin sonlandırılması iradesi… Bu iradenin devreye sokulması önemli idi.
ÇÖZÜM SÜRECİ İLERLEME KAYDEDİYOR
Süreçte önemli bir mesafe alındı. Gelinen noktada dağın belki tamamen devreden çıkacağı, örgütün silahlarını bırakacağı ve Türkiye’nin normal bir hayata döneceği aşamalara geliniyor. Bu manada hükümet ve örgüt cenahından ve özellikle de İmralı’dan yapılan açıklamalar süreçte ciddi ilerlemeler olduğu anlaşılıyor.
SÜRECİN NE PAHASINA OLURSA OLSUN BAŞARIYLA SONUÇLANMASI GEREKİYOR
Bu sürecin ne pahasına olursa olsun başarıyla sonuçlanması lazım. Türkiye’deki her toplum kesimi için, özellikle de Kürtler için, Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan insanların rahat nefes alması ve normal hayata geçişi için ben artık bu ameliyat ortamının devreden çıkması; bir yandan devletin bir yandan örgütün baskılarının devre dışı kalması noktasında çok önemli bir gelişme olarak görüyorum. Bunu başarmak lazım. Hükümetin bu noktada ciddi iradesi var. Anlaşıldığı kadarıyla görüşmeler de olumlu seyrediyor. Bundan sonraki merhalede MİT’ten ayrı olarak başka bir takım kişi ve kurumların da hem Kandil’le, hem İmralı’yla, hem Avrupa’yla görüşme süreçleri söz konusu. Dolayısıyla başarılı olunması gerekiyor. Ama zaman zaman provokasyonlara da rastlıyoruz.
Provokasyon demişken son günlerde Lice özelinde yeniden nükseden olaylar da bunun tezahürü mü? Çözüm sürecinde özellikle olumlu adımların atıldığı zamanlara daha çok denk gelen bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
LİCE OLAYLARI, PROVOKASYONUN SON ÖRNEĞİ
Evet, Lice olayları bu provokasyonların somut örneği. Sürecin böylesine iyi geliştiğinin ifade edildiği bir dönemde oraya ilk baskında yer alan Masum Korkmaz’ın silahlı heykelinin dikilmesi veya bir süre önce gördüğümüz gibi bayrak indirilmesi, bazen üniformalı örgüt elemanları tarafından yollarda kimlik kontrolü türünden uygulamalara gidilmesi vs… Bunlar kabul edilemez şeyler. Bunlar süreci baltalamaya yönelik şeyler. Ve bence buna hükümetten önce HDP gibi öndeki aktörlerin karşı çıkması lazım. Hatta o heykelin dikilmesine de onların önce mani olması gerekiyordu.
Önemli bir noktaya temas ettiniz hocam. Peki, baktığınızda söz konusu kesimin öncü aktörlerinin tavır ve beyanları sizi tatmin ediyor mu? Gerek KCK/PKK gerekse de siyasal aktör olarak HDP’nin kullandığı dilin sürecin maslahatını gözetici bir dil olduğunu düşünüyor musunuz?
KULLANILAN DİL SÜRECE HİZMET ETMİYOR
Bu tip gelişmeler üzerine kullanılan dilin çözümleyici ve sürecin maslahatını gözeten bir dil olmadığı çok açık. Nitekim söz konusu heykelin dikilmesine mani olunması bir tarafa HDP’li aktörlerin törende doğrudan yer aldıklarını gördük. Bana göre bu tam bir siyasi basiretsizlik örneğidir.
Bir yandan Beşir Atalay “BDP’lilerle görüştüm. Onların bundan haberi yokmuş. Bunun provokasyon olduğunu düşünüyorlar.” diyor. Bu gerçekse o zaman Atalay’a bunu söyleyenlerin kamuoyu önünde de aynı şeyi söylemesi gerekiyor. Asıl bu tür provokasyonlara mani olması gerekenler onlar. Ama gel gör ki onlar sanki kulağının üstüne yatmış gözüküyorlar.
ASIL HDP’NİN BU TİP PROVOKASYONLARI ÖNLEMESİ LAZIM!
Bu tip provokasyonların kesinlikle önlenmesi lazım. Hassas bir süreç. Türkiye’nin doğusundan batısına kadar toplumun dikkatle takip ettiği bir süreçten bahsediyoruz. Dolayısıyla burada toplumun duygularının da dikkate alınması gerekiyor. Ben böyle “Mani olamıyoruz.”; “PKK içinde derin PKK var.” türü söylemlerin çok da izah edici ve inandırıcı olduğu kanaatinde değilim. Bu, “Tavşana Kaç Tazıya Tut!” oyunudur. Dolayısıyla bu oyunlardan vazgeçmek lazım. Nitekim son hadiselerde ölümler de oldu. Sürecin başlangıcından bu yana ölüm yoktu. Ve bu son derece önemli idi. Çatışma yoktu. Devletin oradaki güçleri de buna itina ettiler. Ama siz geliyorsunuz, silahlı militanın heykelini dikiyorsunuz. Bu kabul edilemez bir şeydir. Kürt siyasi hareketinin de bir irade ortaya koyması gerekiyor.
Hocam, çözüm sürecine kamuoyunun ikna edilmesi ve hazır hale getirilmesinde sizin de içerisinde yer aldığınız Akil İnsanlar Heyetinin çok önemli katkıları olmuştu. Bu heyet şuan atıl duruyor gibi. Acaba heyet misyonunu tamamladı mı? Yoksa yeniden aktif hale getirilmesine yönelik bir çalışma var mı?
AKİL İNSANLAR MİSYONUNU TAMAMLADI
Akil İnsanlar Heyetinin misyonu sınırlı bir takvim içerisindeydi. O takvimde çalışıldı ve toplumun duyarlılıkları teşvik edildi. Sadece toplumun ikna edilmesi değil, yanı sıra toplumun dinlenilmesi ve kanaatlerinin tespiti gibi bir misyonu da vardı. Onlar rapor halinde hazırlandı ve hükümete sunuldu. Türkiye’nin doğusu batısı, kuzeyi güneyi hadiseye nasıl bakıyordu? Hangi duyarlılıklar, kaygılar, temenni ve beklentiler var? Bütün bunların raporlar halinde hükümete sunulması bu heyet sayesinde oldu. Hükümet de sanıyorum ki o raporlar ışığında bir yol haritası çıkarıyor. Dolayısıyla ben Akil İnsanların şu an itibariyle bir misyon ifade etmelerinin söz konusu olmadığını düşünüyorum. Ancak Eylül itibariyle başlayacak bu yeni süreçte sanki bir Gözlemci Heyet oluşturulması gibi bir görüş var. Bu Gözlemci Heyetin sürecin takip edilmesi, denetlenmesi, her iki tarafın sürecin getirdiği hassasiyete uyum göstermesi noktasında bir misyon ifa edeceği söyleniyor. Dolayısıyla bu yeni sürece katkı sunacak ve Akil İnsanlar Heyetine benzer hayırlı adım olacaktır.
Hocam son olarak sizin de atıf yaptığınız Beşir Atalay’ın açıklamasındaki bir vurguyu biraz açmak istiyoruz. Malumunuz olduğu üzere Beşir Atalay söz konusu açıklamasında “Gerekirse Kandil de sürece dahil edilmesi.” demişti. Zaten Kandil’in de yer yer ayak sürçme anlamına gelebilecek beyanlarda bulunmasının en temel gerekçesi bu “doğrudan muhataplık” vurgusu idi. Lice ve benzeri provokasyonların önlenmesi bağlamında Kandil’in müzakerelere doğrudan dahil edilmesinin katkısı olur mu?
KANDİL’LE SÜRECE DAHİL EDİLMESİ PROVOKASYONLARI AZALTACAK
Sanıyorum olacaktır. Bu noktada doğrudan görüşmelerin yapılacağını söyledi Beşir Atalay. Bu vesileyle söz konusu provokasyonlar böyle tek tek somut olaylar halinde masaya konabilir. Bu tip görüşmelerin aynı zamanda süreci denetleyen bir misyon ifade edeceği anlaşılıyor. Kandil, Avrupa, HDP gibi aktörlerin de koordine olup aynı noktaya gelmeleri gerekiyor. Sanırım ki Atalay’ın da vurguladığı bu yeni süreçteki söz konusu adımlar vesilesiyle bu sağlanmış olacak, provokasyonlar engellenecektir.
ISLAHHABER
HABERE YORUM KAT