Libya’da General Hafter’i İktidara Getirenler Tüm Kuzey Afrika’yı Askeri Diktatörlüklere Çevirmeyi Arzuluyorlar
Yazısında Libya’daki durumu değerlendiren Taha Kılınç, General Hafter’in de kirli geçmiş ve ilişkilerini gözler önüne seriyor ve Cezayir, Mısır ve Libya özelinde Kuzey Afrika’da askeri diktatörlük kuşağının inşa edilmek istendiğini söylüyor.
Taha Kılınç’ın Yeni Şafak’taki köşesinde yayınlanan yazısı (26 Eylül 2018) şöyle:
Kaddafi-2
Geçtiğimiz günlerde Arap basınına düşen bir haber, Ortadoğu’nun merkezindeki karmaşadan dolayı gözlerden ırak kalan Libya’yı bir kere daha gündeme taşıdı. Haberde, “Libya Ulusal Ordusu”nun komutanı General Halife Hafter’in oğlu Saddam’ın, Libya Merkez Bankası’nın Bingazi şubesinde kasayı tamamen boşalttığından söz ediliyordu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunulan bir rapordan elde edilen bilgilerle hazırlanan haberde, bankanın kasasından çıkan en az 400 milyon doların akıbetinin meçhul olduğu kaydediliyordu. Saddam Hafter’in, emrindeki askerlerle birlikte geçtiğimiz yıl bankanın yönetimine el koymuş olduğu da, haberde dile getirilen bir diğer ayrıntıydı.
1969’dan itibaren tam 42 yıl boyunca ülkeyi yöneten Muammer Kaddafi’nin 2011’de devrilmesinden sonra, Libya’ya beklendiği gibi “demokrasi” gelmedi. Kaddafi kendi halkı tarafından linç edilerek öldürüldü, yerine yine onun yanında yetişmiş bir başka “diktatör adayı” –General Halife Hafter- sahada duruma büyük ölçüde hâkim oldu.
Libya’nın ilk (ve son) Kralı İdris es-Senûsî’yi, romatizma tedavisi için Çekirge’deki (Bursa) kaplıcalarda bulunduğu sırada, 1 Eylül 1969 günü deviren “Hür Subaylar” ekibi içinde yer alan Halife Hafter, Kaddafi’nin yakın çalışma arkadaşlarından biriydi. 1970’li yıllarda Kaddafi, Libya’ya özgü bir yönetim sistemi olan “Libya Halk Cemâhiriyyesi”ni örgütlerken, Hafter de ordunun bölgesel operasyonlardan sorumluydu. 1978’de başlayan Çad-Libya savaşı, Hafter için bir dönüm noktasına dönüşecekti:
Komuta ettiği askerlerle birlikte Çad topraklarında birçok operasyona katılan Halife Hafter, Fransa’nın desteklediği Çad milli ordusu tarafından 1987’de esir alındı. O zamana kadar Çad’da askerlerinin olduğunu her fırsatta yalanlayan Muammer Kaddafi, esir düştüğünü öğrenince, Hafter’in kendi inisiyatifiyle bu ülkeye gidip savaştığını söyleyerek, yakın arkadaşına sahip çıkmadı. Bu beklenmedik darbe, Hafter için yolun sonu gibiydi. Ama “acil yardım” hiç beklenmedik bir yerden geldi. Çad-Libya çatışmasını ve sahada olanları yakından izleyen ABD, Fransa ile temasa geçerek Hafter ve yakın kadrosunu kendi safına transfer etti. ABD’de Hafter’in ikameti için seçilen yer de tesadüf değildi: CIA’nın merkezinin bulunduğu Virginia. Kaddafi’nin devrilmesine kadar Virginia’da yaşayan ve bu arada eski dostuna yönelik birkaç suikast girişimine ön ayak olan Hafter, 2011’den sonra “kurtarıcı” sıfatıyla Libya’ya döndü.
İlk kez 2014’de yaptığı bir televizyon konuşmasıyla “eylem planı”nı halka açıklayan Hafter, o tarihten günümüze kadar attığı birçok adımla ve Libya ordusunu yakından tanımasının sağladığı kolaylıkla, ipleri giderek daha fazla ele aldı. Elbette, Hafter’in başarısında yalnızca kendi kişisel yetenekleri ya da şansı etken değildi. Onun şahsında “Libya’yı bir arada tutabilecek demir yumruk” gören birçok ülke (ABD, Fransa, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve hatta Rusya) Hafter’e çeşitli düzeylerde yardımlarda bulundu, bulunuyor. General Hafter’in sıkı bir “Siyasal İslâm düşmanı” oluşu, özellikle Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından yoğun ilgiye mazhar olmasının en büyük nedeni.
***
Libya’da Kaddafi’nin devrilmesinden sonra, yerine neredeyse onun klonunun gelişi, sosyolojik ve siyasi altyapısı hazırlanmayan hızlı değişimlerin, aslında değişim olmadığının bir göstergesi. Bu gerçeklik, “Arap Baharı” adı verilen bölgesel türbülansın etkili olduğu hemen hemen bütün ülkeler için geçerli. Yoğun medya kampanyaları ve gençlik heyecanlarına istihbarat savaşlarının eklendiği paldır-küldür bir kaos ortamında, “devrim” denen şeyin tanımı da zihinlerde çözümsüz bir probleme dönüştü.
Kendisinden önce üç vilayet şeklinde yönetilen Libya’yı, kerameti kendinden menkul bir yönetim sistemiyle, tekrar birleştiren Muammer Kaddafi, krallık dönemindeki sosyal ve ekonomik sorunları kökten çözmek yerine işine geldiği biçimde dönüştürmüştü. Sorunları tamamen ortadan kaldırmaktansa, onları “kullanışlı” hale getirmek, Kaddafi’nin işine gelmişti. Libya’yı 42 yıl boyunca yönetebilmesinin sırlarından biri tam da buydu.
Kaddafi’nin vurduğu zincirler çözüldükten sonra, Libya’nın bugün tekrar üç ayrı fiilî yönetime ve siyasal yapıya bölünmesi, kesinlikle sürpriz değil. Trablus, Tobruk ve Bingazi’de biriken güç merkezleri, Libya’da on yıllardır süregelen karmaşık sorunların net bir röntgenini veriyor. Ve maalesef, bu sorunların gerçekten çözümlenmesine girişmek şöyle dursun, General Halife Hafter’e yapılan siyasi ve askeri yatırım, Libya’nın “dejavu” yaşamasından başka bir şeye hizmet etmeyecek gibi görünüyor.
***
Libya’da General Halife Hafter projesinin uygulamaya konmasıyla, Kuzey Afrika’nın üç büyük ülkesi (Cezayir, Libya ve Mısır) boyunca “askerler kuşağı” kurulmuş olacak. Cezayir ve Mısır’da askerlerin “hâkim yönetici sınıf” olarak gittikçe artan ve derinleşen etkileri, uluslararası sistem tarafından, Libya için de “en makul model” olarak benimseniyor. Bu durumun sivil siyasete, İslâmî hareketlere ve bölgedeki insan hakları istatistiğine etkileri ise, ayrı bir yazının konusu.
HABERE YORUM KAT