Libya'da Bir Yıl Önceki Tablo Nasıldı, Bugün Nasıl Değişti?
Mehmet Acet, Libya’da darbeci Hafter ve destekçilerinin aleyhine gelişen tabloyu değerlendirdiği yazısında, UMH ve Türkiye’nin kazanımlarına ışık tutuyor.
Mehmet Acet’in Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan yazısı (06 Haziran 2020) şöyle:
Türkiye’yi Libya’da Bekleyen Büyük Kazanımlar
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, önceki gün Beştepe Külliyesi’nde ağırladığı Libya Başbakanı Fayiz Es Serrac ile görüşmesinden servis edilen fotoğraf karelerinden biri hayli dikkat çekiciydi.
Erdoğan misafirine, görüşmenin yapıldığı odanın duvarında asılı duran tablolardan birinde yazan “La galibe illallah/Allah’tan başka galip yoktur” ayetini gösteriyordu.
Gelen diğer fotoğraflara da yansıdığı gibi bu son görüşmede yüzler gülüyordu.
Böyle olması da doğaldı zira o sırada Libya’da işlerin gidişatı değişmiş, Serrac’ın liderliğini yaptığı Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) savunmadan hücuma geçerek Trablus etrafındaki kuşatmayı dağıtmayı başarmış, Hafter güçleri ise bozguna uğrayarak geri çekilmeye başlamıştı.
Oysa geçen yıl, Serrac’ın destek istemek için Ankara’ya geldiği dönemde (Nisan 2019), kendisi için Libya’da işler çok kötü bir şekilde ilerliyor, darbeci Hafter güçleri dışarıdan aldıkları güçlü desteğin de katkısıyla Trablus kapılarına dayanıp, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Libya hükümetini devirmek için zamanla yarışıyordu.
Serrac o günlerde Ankara’ya, “Bizim Türkiye’den başka gidecek kapımız yok” diye destek istemek için gelmişti.
O günlerde gerçekten de ilgili bütün taraflar Hafter’in yanında duruyordu ve öyle bir zeminde işleri tersine çevirerek bugünkü haline getirmek pek kolay görünmüyordu.
Dün ikindi civarı Libya’dan gelen son haberler, Türkiye destekli UMH güçlerinin hızlı şekilde ilerlemeye devam ettiklerini gösteriyordu.
Trablus’un güneybatısındaki Terhune kent merkezine 4 koldan girilirken, Hafter güçlerinin çil yavrusu gibi dağıldıkları yönünde haberler geldi.
Gün içerisinde Serrac’ın sözcüsü, Öfke Volkanı adı verilen operasyonda Terhune’den sonra yeni hedeflerinin Sirte, Cufre ve güneydeki petrol sahaları olduğunu açıkladı.
Petrol sahaları demişken bu arada tekrar Erdoğan Serrac görüşmesine dönüp, o görüşmeden sonra yapılan açıklamaları hatırlayalım.
Basın toplantısında Serrac, Türkiye’ye tarihi ve cesur tutumundan dolayı teşekkür ettikten sonra, “Libya, sahip olduğu kaynaklar ve birçok zenginlikle Türkiye ile yapıcı işbirliğini kurma imkanlarına sahiptir. Libya’nın tekrar imarı sürecinde de Türkiye ve Türk şirketlerini tekrar Libya’da görmek istiyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “Doğu Akdeniz’deki doğal zenginliklerden faydalanmak üzere arama ve sondaj dahil işbirliğimizi ilerletmeyi hedefliyoruz” dedi.
Bu sözlere bakınca akıllara hemen Kasım sonunda yapılan deniz sınırlarını yetkilendirme anlaşması geliyor.
Trablus’taki yönetim üzerindeki tehditlerin ortadan kalkması, bu anlaşma doğrultusunda yeni adımların atılmasına da imkan vermeye başladı.
Nitekim Türkiye, yeni bir adım atarak Girit, Rodos ve Kerpe adalarının güneyinde petrol ve doğalgaz aramak için ruhsat başvurusunda bulundu.
Diğer yandan bu başvuru, Türkiye’nin Libya’daki sürece müdahil olmasını, ikili anlaşmalar yapmasını başından beri endişe ile izleyen Atina’yı yerinden hoplattı.
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos, bir provokasyon olması halinde Türkiye’ye karşı askeri bir müdahale de dahil olmak üzere, ülkesinin egemenlik haklarını korumak için her şeye hazır oldukları tehdidinde bulundu.
Serrac’ın yukarıda aktardığım açıklamaları, Türkiye için Libya’da oluşan fırsatların Akdeniz’de yeni petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri ile sınırlı olmayacağı anlamına da geliyor.
Serrac, “Libya sahip olduğu kaynaklar ve birçok zenginlikle Türkiye ile işbirliğine hazır” mesajı verdiğine göre, daha fazlası da söz konusu olacak demektir.
Geçen gün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’la bu konuları konuşurken, kendisine “Türkiye’nin Libya petrollerini çıkarmaya başlayacağı konuşuluyor, ne dersiniz” diye sorduğumda, Libya hükümetinin Türkiye’ye böyle bir teklifte bulunduğunu, yapılan anlaşmaların buna imkan verdiğini dile getirmişti.
Serrac’ın son açıklamaları bu sözlerin teyidi anlamına geliyor.
Diğer yandan Türkiye için Akdeniz’in yer altı zenginliklerinin ekonomiye kazandırılması bugün itibarıyla çok daha önemli hale gelmiş durumda.
Ekonomide yeni arayışların ve yeni yönelimlerin ortaya çıktığı bir zeminde yıllık 50/55 milyar dolarları bulan döviz açığını kapatmak için yeni kaynak arayışlarının devreye girdiğini biliyoruz.
Bu anlamda, Akdeniz’in yer altı zenginliklerinin önce keşfedilip sonra çıkartılıp dünya pazarlarına ulaştırılması için eskisinden çok daha fazla enerji sarf edildiğini yürütülmekte olan çalışmalar üzerinden görebiliyoruz.
Ama bunun ötesinde daha yakın vadeli ve daha somut bir kazanım olarak Serrac’ın sözünü ettiği şekilde Libya’nın mevcut yer altı zenginliklerinin çıkarılması için yeni bir işbirliği alanı açılırsa, bu durum Türkiye için yeni çok önemli kazanımlar anlamına gelecektir.
HABERE YORUM KAT