Ahmet Varol / Yeni Akit

İki büyük felaket

Türkiye’de 6 Şubat’ta yaşanan ve geniş bir alanı sallayan büyük deprem bütün ülkede etkili olmuş ve uzun bir süre tüm ülke halkının zihnini meşgul eden sıkıntıya yol açmıştı. Tabii ateş düştüğü yeri yakıyor ve en fazla sıkıntı çekenler de depremden doğrudan etkilenenler ve yakınları oluyor. Ancak herkes aynı derecede duyarlılık göstermese bile yaşanan kriz ve ortaya çıkan zorluklar bütün herkesi bir şekilde etkiliyor. 

Türkiye’de Fas olarak isimlendirilen Kuzeybatı Afrika ülkesinde de 8 Eylül akşamı şiddetli bir deprem meydana geldi. Ülkenin daha çok okyanusa yakın batı kesimlerini vuran ve bazı merkezlerin 6.8, bazılarının 7.2 şiddetinde olduğunu söylediği deprem resmi kayıtlara göre 120 yılın en şiddetli depremiydi. 

Bölge çok deprem yaşamadığı için özellikle kırsal alandaki evlerin çoğu böyle bir sarsıntıya dayanıklı bir şekilde yapılmamıştı. Birçoğu kerpiç ve çamurla inşa edilmiş herhangi bir sarsıntıda kolay yıkılabilecek nitelikteydi. Evlerin bu şekilde dayanıksız inşa edilmesinde bölge ahalisinin ekonomik durumunun iyi olmamasının da önemli payı vardı. 

O yüzden deprem büyük bir yıkıma neden oldu. Ancak bu kadar yıkıma rağmen benzer nitelikteki, dayanıklı evlerin çok olmadığı ve aynı şiddette depreme maruz kalan bölgelerdekine nispetle ölü sayısının az olmasında sanıyoruz yıkılan binaların birçoğunun tek katlı olmasının payı vardı. Çünkü hem deprem esnasında bu tür evlerden hızla dışarı çıkma imkanı olmakta hem de yıkıldığı zaman çok katlı beton binalar kadar can alıcı olmamaktadır. Buna rağmen yine de 3 bine yakın insanın hayatını kaybettiği açıklandı. Binlerce de yaralı var. 

Depremin yaralarının sarılması ve zarar görenlere destek için Fas halkı hızla seferber oldu. Dayanışma ve yardımlaşma konusunda gerçekten örnek bir tavır sergilediler. İslam dünyasından da hem arama kurtarma çalışmalarına katkı hem de zarar görenlerin yaralarının sarılması için takdire değer bir gayret gösterildi. 

Böyle bir felaketin acısının ne olduğunu ve nasıl bir seferberlik gösterilmesi gerektiğini, daha yakın zamanda büyük bir deprem felaketi yaşamış olan Türkiye toplumu çok daha iyi bilmekte olduğu için Türkiye’nin Fas depreminden zarar görenlere el uzatmak için hızlı hareket etmeye çalışması tabiidir. 

Fas’taki bu etkileyici ve sarsıcı büyük depremin üzerinden fazla zaman geçmeden, henüz enkazların altında kalanların aranması için çalışmaların devam ettiği sırada Libya’nın büyük bir kasırga ve sel felaketine maruz kalması bütün İslam âlemi açısından yeni bir sarsıntıya neden oldu. 

Libya’da bir yandan Danyal Kasırgası adı verilen şiddetli rüzgarlar ülkenin özellikle Akdeniz’e yakın kuzey bölgesinde her şeyin altını üstüne getirirken diğer yandan çok şiddetli yağmurlar yağması büyük felakete neden oldu. Kasırgadan ve sel felaketinden kuzeyde muhtelif şehirler ve köyler zarar gördü. Ancak en fazla zarar gören bölge Derne şehri ve çevresi oldu. 

Derne’nin ortasındaki vadinin daha önce de sellere maruz kalması sebebiyle, sellerin tesirinin azaltılması amacıyla iki ayrı noktaya inşa edilmiş olan iki baraj da bu seferki sellerin gücüne dayanamadı ve her ikisi de yıkıldı. Tabii ki barajların yıkılması sellerin yıkıcı tesirinin daha da artmasına neden oldu ve en son yapılan açıklamalara göre ölü sayısı 5300’ü buldu. Bu arada 10 bin kişinin ise hâlâ kayıp olduğu, kendilerine ulaşılması için çalışmaların devam ettiği bilgileri verildi. 

Türkiye korkunç kasırga ve sel felaketine maruz kalan Libya halkına da elini uzattı ve yardımcı olmak için çalışmaları başlattı. Kaybolanların bulunması, zarar görenlerin yaralarının sarılması için arama kurtarma ve yardım ekipleri gönderildi. 

Dünya son dönemde ciddi felaketlere maruz kaldı. Özellikle bu yıl dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan depremler, seller, yangınlar ve kasırgalar çok geniş bir alan üzerinde etkili oldu. Yüce Allah’tan dileğimiz insanlığı afetlerden koruması ve dünyanın dengelerinin, düzeninin bozulmasına yol açan yanlışları görmesi için basiret vermesidir.