1. YAZARLAR

  2. LOKMAN DOĞMUŞ

  3. Libya Türkiye’den Ne Bekliyor?
LOKMAN DOĞMUŞ

LOKMAN DOĞMUŞ

Yazarın Tüm Yazıları >

Libya Türkiye’den Ne Bekliyor?

05 Ocak 2020 Pazar 11:23A+A-

Cuma günü Trablus’ta Mitiga hava alanı 20 grad füzesi ile vuruldu. Bu saldırıda bir kişi öldü, hava alanı kullanılamaz hale geldi fakat kimsenin dikkatini çekmedi. Hafter güçleri Trablus, Zaviye, Mısrata ve diğer birçok Libya kentini aylardır hatta yıllardır bombalıyor. Kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürüyor, fakat hiçbir ülke bunu kınama gereği bile duymuyor.

Hafter’in Trablus’a saldırılarını arttırması karşısında Libya’da meşru hükümet Amerika, İngiltere, Türkiye, İtalya ve Cezayir’den yardım istedi. Ancak bu beş ülkeden Türkiye dışında ciddi bir karşılık veren olmadı. Üstelik Türkiye’nin yardımını da bütün katliamları yok sayarak engelleme derdindeler.

Hafter’in bu derece güçlenmesinde büyük rolü olan ülkelerden Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan her türlü desteği vermeye devam ediyor. Rusya, Libya hava sahasının uçuşa yasak bölge ilan edilmesine karşı çıkıyor. Almanya, Berlin’de henüz tarihi belli olmayan bir toplantı düzenleyeceğini açıkladı, Cezayir yeni bir girişim başlatacağını ilan etti ama Libya’da değişen bir şey yok.

Şimdilik değişim umudu Türkiye’nin son attığı adımın getireceklerine bağlı. 2 Ocak’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen tezkere ile Türkiye’nin Libya ile yapılan anlaşma gereği bu ülkeye asker göndermesi kabul edildi. Libyalılar açısından ne Akdeniz’de bulunan gaz ne uluslararası çekişmeler değil öncelikle darbenin önlenmesi ve kanın durması açısından Türkiye’nin bu girişimi büyük önem taşıyor.  Zira Libya’nın karşı karşıya kaldığı darbe tehdidi Türkiye’nin deniz sınırı konusundaki anlaşmasını gölgede bırakacak düzeyde büyük. Çünkü darbe bu anlaşmaları da heba edecek ve başarılı olması durumunda gelecek olan yıkımı önlemek daha zor.

Bu nedenle Libyalılar Türkiye’nin desteğinin öncelikle Hafter’i durduracak bir seviyede olmasını istiyor. Fakat bu ne sahada Türkiye ordusunun göğüs göğüse çarpışması ne de iddia edildiği gibi Suriyeli savaşçılar yoluyla olmayacaktır. Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri’nin ifadeleriyle söylersek Libya Türkiye’den gelip Libyalılar için savaşmasını istemiyor. Libya’nın yabancı savaşçılara ihtiyacı yok. Asıl yabancı savaşçılara ihtiyaç duyan ve bu savaşçıları getirip Libyalıları öldürmek için kullanan darbecilerdir. Bu konudaki iddialar diktatör yandaşlarının kendi suçlarını örtmek ve mücadeleyi şeytanlaştırmak için kullandıkları dezenformasyondan öteye gitmemektedir.

Gerek darbenin önlenmesi gerekse sonrası için Türkiye’nin batılı ülkelerden farklı bir ilişki geliştirmesi elzemdir. 2011 devriminden sonra batının nasıl yardım ettiğini bugün hepsinin darbeci askere arka çıkmalarından anlayabiliyoruz. Adeta Kaddafi’yi devrilmekten kurtaramamanın pişmanlığını yaşıyorlar. Şimdi Türkiye’nin tamamen farklı bir bakış açısıyla Libya ile ilişkilerini geliştirmesi gerekiyor. Libya’nın temel sorunlarında destek olarak ancak bu yeni süreç yoluna koyulabilir. Bu durumda Türkiye’nin önce darbecileri durdurması ardından da adım adım Libya’nın yaşanılır bir ülke olması için atılması gereken adımlarda Libyalılara yardımcı olması gerekmektedir.

Libya’nın istikrarı için yapılması gerekenlerin ne kadar zaman alacağı ve uluslararası güçlerin engellemeleri nedeniyle ne düzeyde başarılı olunacağı bilinmiyor. Ancak bilinmesi gereken bir şey varsa o da bunlar yapılmadan Libya’nın istikrara kavuştuğunun söylenemeyeceğidir.

Darbeci general ve ona destek veren güçlerin herhangi bir anlaşmaya yanaşıp Hafter’in genel kurmay başkanlığında anlaşması kabul edilmemelidir. Zira Hafter kendisine genelkurmay başkanlığı sunulan Suheyrat anlaşması yürürlüğe girmeden darbeye kalkışmış dolayısıyla genelkurmay başkanlığını bile kabul etmemişti. Şimdi bu konuda taviz vermiş gibi görünmesine aldanılmamalıdır. Bununla birlikte Hafter’in ve cinayetlerine ortak olanların en azından uluslararası ceza mahkemesi yoluyla yargılanması için gerekenler yapılmalıdır.

Öyle görünüyor ki Berlin ve yeni seçilen Cezayir başbakanının 2 Ocak’ta duyurduğu yeni girişim nedeniyle Suheyrat anlaşması yeniden ikame edilmek yerine yeni bir anlaşma yapılacaktır. Anlaşmanın Libya’nın yeniden askeri bir diktatörlüğün eline geçmesini önleyecek şekilde düzenlenmesi sağlanmalıdır. Suheyrat anlaşması yeniden kabul edilse bile Hafter’i veya askeri diktatörlüğü saf dışı bırakacak yeni maddeler eklenmelidir. Daha sonrası için de iktidarın barışçıl devri ve sivil devletin oluşması için temel atılmalı, seçimlerin yapılması, anayasanın hazırlanması gibi devletin yeniden yapılandırılması konularında bağlayıcı maddeler bulunmalıdır.

Hafter’e destek veren Mısır dışında Libya’nın diğer komşuları Tunus, Cezayir, Nijer, Çad ve Sudan’ın Türkiye ile aralarını bozmak istemediği, çözüm istedikleri yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. Türkiye bunu hafife almamalı. Komşu ülkeler bir araya getirilmeli ve paralı asker geçişi, sınır güvenliği, yasadışı göç gibi konularda ortak bir anlaşmaya varmaları, Türkiye ile yapılan anlaşmanın bu ülkelerin aleyhine olmadığı anlatılmalı, Ulusal Mutabakat Hükümetinin bu ülkelerle daha iyi ilişkiler kurması sağlanmalıdır.

Siyasi çözüm konusunda Mısır’ın ise kazanç olarak gördüğü şey Libya’nın doğu tarafının Hafter’e bırakılması ve dolayısıyla Libya’nın bölünmesine giden bir sürece dönüşmesi. Nitekim doğuda bunu destekleyecek kabileler de bulunuyor. Türkiye doğudaki kabileleri bu konuda ikna edebilir ve Libya’nın bölünmesini engelleyecek adımlar atabilir. Libya’nın doğusunda bulunan ve halihazırda Hafter’e zımni veya açıktan destek veren kabilelerle görüşülmeli ve ülkenin menfaatinin bölünmekte değil ülkenin birliğinde olduğu konusunda anlaşmaları sağlanmalıdır.

Mısır’ın ekonomisinin askeri yönetimde çöküntüye gittiği, Mısır için değil fakat kendi sonlarını getirmesinden korktukları için bu çöküntüye engel olmak amacıyla komşu Libya’nın zenginliklerine göz diktiği anlaşılıyor. Mısır’ın Hafter’e verdiği desteğin sadece siyasi olmayıp, Hafter’in Mısır’a verdiği taahhütlerle de bağlantılı olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla Mısır’ın herhangi bir çılgınlığa başvurması engellenmelidir.

Petrol kaynakları on yıllardır heder edilen Libya’nın zenginliklerinin artık Libya için kullanılmasının sağlanması gerekmektedir. Hafif bir yağmurda evleri su altında kalan, iç göç nedeniyle nüfusu yarım milyon artan, tahminen dört milyona yakın insanın yaşadığı Trablus’ta alt yapı bakımından henüz bir düzelme yok.Bunun için yeniden yapılandırma diyebileceğimiz, alt yapı, hava alanları, elektrik ve su gibi hayati alanlarda hemen adım atılmalıdır.

Hafter ve destekçilerinin Türkiye ve Osmanlı karşıtı söylemlerine karşı önlem alınmalı. Sadece tezkere kararının çıkması bile bu çevrelerin Osmanlı ve Türkiye karşıtı propagandalarında Arap milliyetçiliği ve Türkiye düşmanlığında sınır tanımadığını, Hafter’in 4 Ocağın ilk saatlerinde Birleşik Arap Emirlikleri televizyonlarından Türkiye Cumhurbaşkanına ve Osmanlıya hakaretler ederek, Türkiye’ye karşı cihad edeceklerini ve sömürgecileri topraklarından atacaklarını söylemesi bu konuyu kaşıyacaklarını göstermektedir.

Libya’nın darbeye direnen meşru hükümetine verilecek çok yönlü bir desteğin Libya’lılar nezdinde kabul göreceği ve Türkiye’nin de uzun vadede kuzey Afrika’da daha etkili olması konusunda önemli bir adım olacağı kesindir.

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum