1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "LGBT sapkınlığı politik bir harekettir''
"LGBT sapkınlığı politik bir harekettir''

"LGBT sapkınlığı politik bir harekettir''

Yeni Şafak gazetesi cinsi sapkınlık dosyasının ikinci bölümünü yayımladı...

29 Haziran 2022 Çarşamba 13:35A+A-

Önce bir günü, sonra bir haftayı şimdi de tüm haziran ayını sahiplenen LGBT aktivizmi, hayatın her alanında her geçen gün yayılmacı, dayatmacı ve ısrarcı söylemlerini artırıyor.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Zeki Bayraktar, Dr. Mustafa Merter, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Prof. Dr. Ahmet Akın ve Dr. Şöhret Karaduman, LGBT aktivizminin kitaplarla, filmlerle, yürüyüşlerle ve her alanda propagandasını yaparak amaçlarının ne olduğunu açıkladı.

LGBT aktivizmi eşcinselliği teşvik ederek neyi amaçlıyor?

''Ne oldu birden beş yılda?''

Prof. Dr. Ahmet Akın: Ne oldu birden 5 yılda herkesin eşcinsel olası tuttu? Hastaneler birden doldu. Bu soruyu asıl bu lobinin Türkiye'de PR'ını yapan sözde belediye başkanları sözde bazı sanatçılar, onlara soruyorum amcanız böyle mi? Dedeniz böyle mi? Teyzeniz halanız böyle mi? Bir tane açıklayın o zaman deyin ki, "Ya eskiden de vardı da bu gizleniyordu benim halam şöyleydi" falan deyin. Hani PR yoksa, yönlendirme yoksa bir özendirme yoksa, bunun cevabını versinler bana.

Dr. Şöhret Karaduman: Lady Gaga'yı herkes bilir, Born This Way diye bir şarkı çıkarttı, "Ben böyle doğdum." Popüler kültür insan beynine öyle mesajlar ekiyor ki, bir şeyi ne kadar çok tekrarlarsanız o insana doğru gelir, o yüzden reklam ne üzerine kurulur? Tekrar üzerine kuruludur. O insan beynine işlesin diye bu gibi söylemler "Ben böyle doğdum, ben böyleyim", bu insanları buna inandırmaya çalışıyorlar. Ama bunun değişimi çok var çünkü bunun altında yatan travmalar olduğunu biliyoruz cinsel istismarlar olduğunu biliyoruz, yanlış anne baba rollerinde büyüyen çocuklar olduğunu biliyoruz. Farklı psikolojik rahatsızlıkların kendini böyle dışa vurması olduğunu da biliyoruz. Elish Fatsa diye senelerin 1970'lerden beri çok aktif feminist bir kadın var Almanya'da çok tanınmış ve çok başarılı bir feminist, gerçek anlamda bir feminist. O bile buna diyor ki "Ne yapıyorsunuz siz arkadaşlar? Bu ne sizin yaptıklarınız? LGBT falan, siz orada ciddi şekilde kadın haklarına tecavüz ediyorsunuz." Çünkü Almanya'da bir kanun yasası çıktı veya çıkmak üzere, orada diyecek ki bir insan "Ya ben biyolojik olarak erkeğim ama kadın gibi hissediyorum" ve bunu kimliğinde değiştirme özgürlüğüne sahip. Şimdi bu adam bu kimlikle, ben mesela kızımla havuza gidiyorum benimle aynı kabini kullanabilecek hakta. Bunu siz ister misiniz? Biyolojik olarak erkek olan, kendisini kadın saydığı için benimle her türlü şeyi kullanacak. Bu kadının alanına ihlaldir. Sporda da aynısı, ben kendimi kadın sayıp sporda bir kadınla rekabete gidersem fizyolojik olarak ondan daha üstünüm, burada nerede adalet? Nerede eşitlik? Nerede hak? Bu da çok uzun zamandır gündemde ama pek konuşulmuyor, aslında buradaki karmaşanın yarattığı sadece o ideolojiye hizmettir. Ne insan haklarıdır ne kadın haklarıdır konuşulduğu gibi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: LGBT aktivizmi bence politik bir harekettir. Hiç Tıbbi bir hareket değildir. Psikiyatri ile psikoloji ile hiçbir ilgisi yoktur. Tamamen politik bir harekettir. Onun için bu politik bir hareket olduğu için politik hareketi onaylayıp onaylamamak politika belirleyicilerin işidir ve vebal onlara aittir.

Ciddi şekilde fon ayrılmış küresel sermayeden bu konuda çalışma yapanlara aktivist olanlara bolca fon aktarılıyor. Bize bağımlılık ile ilgili hiç unutmam hocamız bir proje getirdi Avrupa Birliği projesi diye. Baktım orada cinsiyetsizlik ideolojisini teşvik eden şeyler var, uygulamaları tavsiye ediyor. "Bu fonu neresi destekliyor? Bir araştıralım" dedim. Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Planlama Fonu, nüfus planlama politikasıdır.

Küresel sermayenin nüfus planlama politikası, dünya nüfusundaki artışı durdurmak için bunu "Aileye gerek yok" deniyor şu anda modernizm de aileyi yük gibi görüyor. O halde ailenin olmaması demek, nüfusun zayıflaması demek. Nüfus durduğu zaman da, aile olmadığı zaman doğumlar azalacak dünya nüfusu sabitlenecek diye düşünüyorlar, bu küresel sermayenin bir politikasıdır. LGBT aktivistlerinin ciddi bir fon desteğini küresel sermaye veriyor. Bunu görmek gerekir, böyle bir durumda bu hareketin bağımsız bir insan hakları hareketi özgürlük hareketi gibi ele alırsak kendimizi kandırmış oluruz.

  • 2012 yılından itibaren erkek ve kadınlarda eşcinsel eğilimler büyük artış gösteriyor. J.Twenge'nin "İnternet Nesli" kitabında sunduğu gibi erkek eşcinsel eğilimi 1989-1994 yılları arasında %4 lerde seyrederken 2010-2016 arasında %8 lere, kadınlarda ise aynı zaman aralığı içinde %4 den %15 lere yükselmiş durumda. Yani 22 senede erkeklerde %100 kadınlarda %300 bir artış ile karşı karşıyayız.

Türkiye’de son durum ne?

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Kesinlikle arttı. Bunun sadece Türkiye'de değil dünyada da artış var. Şu anda özellikle Kuzey Avrupa'da çocuklar Fransa'da İzlanda'da mesela %69 evlilik dışı doğum oranı. Evlilik dışı doğum oranı, Fransa'da %59, 100 doğumdan 59'u evlilik dışı doğuyor. Kuzey Avrupa'da İsveç, Norveç onlarda %50'nin üzerinde, %56-%59 arasında. En yüksek İzlanda'da, evlilik dışı doğuyor bu çocuklar ve çocukların Fransa'da resmen basına da yansıdı bu bilgi. Doğan çocuklara anne ve baba yazılmıyor, 'Ebeveyn 1 Ebeveyn 2' yazılıyor. Ve bu yetiştirilirken bu çocuklara anaokullarında "Kız çocuklarına pembe, erkek çocuklarına mavi elbise giydirme alışkanlığını öğretmeyin" deniliyor. "Cinsel kimlik olarak öğrenmesin" deniliyor çocuklara bunu öğretmemeyi öğretiyorlar ve şu anda bu 1960'larda başladılar onlar buna şu anda gördüğümüz en önemli örnek, sonucunda hane kırılganlığı çok arttı bu ülkelerde.

Prof. Dr. Zeki Bayraktar: Neredeyse şu anda sinemalarda, dizilerde, çok izlenen internet bazlı dizilerde o dizinin o sinemanın neredeyse en ahlaklı en düzgün karakteri bir eşcinsel. En yakışıklısı eşcinsel, en güzeli lezbiyen. Neredeyse böyle bir kural var ve bu da tabii özendirici oluyor. Eşcinsel hastalarla da sıklıkla muhatap oluruz ama onlar bize terapi için değil, maruz kaldıkları zührevi hastalıklar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar nedeniyle gelir. Biz onların bu yönüyle ilgileniriz. Bir de transseksüel yani cinsiyet değiştirme ameliyatı yaptırmak isteyen hastaların bizimle ilgili olan bölümdeki ameliyatları yaptırmak için müracaat ederler. Her konuda bu müracaatların son yıllarda arttığını görüyoruz çok somut bir şekilde. Terapi için zaten bize müracaat edemezler bizim öyle bir amacımız da yok yetkimiz de yok. Bunu net olarak söyleyelim ve maalesef bu konuda sıkıntı da var. Yani biz isim önermekte zorlanıyoruz açıkçası, psikolog ve psikiyatristler çünkü genelde onaylayıcı davranırlar ama eşcinsellerin yani zührevi hastalıklar nedeniyle müracaat eden eşcinsellerde de artış var, transseksüel cerrahi ameliyat değişikliği talep eden hastalarda da artış var ve bütün faktörleri topladığınız zaman, cinsiyet kimliği bozukluğu yaşayan çocuklardan erişkin döneme kadar genel olarak bir gözlemimiz var ki burada bir artış var evet.

Dr. Mustafa Merter: İnce ruhlu bir çocuk... Anne diyor "Ben arkadaşlarla hırsız polis oynamak istemiyorum ben musiki dersi almak istiyorum", "Ayol sen kız mısın?" ve yahut "Kızlarla evcilik oynayacağım" diyor. Bırak bunu teşvik et, çocuğun ruhu o şekilde niye değişsin ki bu? Ve yahut bir kız diyor ki "Baba ben diyor ata bineceğim" diyor "Ben su sporu yapacağım" bilmem ne. "E tamam kızım, sen de onu yap." Bunun değişmesine gerek yok, bu fıtrattan gelen yapının ama bu bir şekilde dışarıdan gelen tesirlerle "Bak sen, diğer çocuklarla oynamıyorsun bak demek ki sende bir eşcinsel temayülü var eğilimi var" demek, işte o çocuğun aklında yanlış fikirler uyandırıyor. Yani inceliği cinsellik ile karıştırmak çok büyük bir hata. Bunu anlamamız lazım, çünkü eğitimde bu çok önemli. Eğitimde o çocuk ama aklı fikri cinsellik üzerine olan, aklı apış arasına sıkışmış bir medeniyette bir erkeğin bu şekilde ince yapıda olması onun eşcinsel olmasıyla bağdaştırılıyor ki doğru değil, başka bir şey. İnsanın ince yapısını anlamak lazım.

Prof. Dr. Zeki Bayraktar: LGBTİ var ya oradaki LGBTİ'deki 'İ' intersekstir. Yani L lezbiyen G gay B biseksüel T transeksüel İ interseks demek. İnterseksin eşcinsellerle hiçbir bağlantısı yok, birbiriyle hiç alakası yok. Fakat LGBT aktivitesi o interseks bireyleri bile buraya dahil ederek, tıbbın işine karışmaya başladı. Nitekim 2015 yılında, Avrupa Konseyi'nin insan hakları komitesine bir rapor yayınlattılar, "Bu interseks bireylere dokunulmamalı vs" diye. Hemen bir yıl sonra Avrupa Üroloji Dergisi ki üroloji bilimsel camiadaki en önemli bilimsel akademik dergilerimizden biridir. Oraya bir cevap ve reddiye yazıldı. Bu üroloji camiası olarak hakikaten gururlandığım bir şey oldu ve orada dendi ki özetle tabii, "Ya siz kim oluyorsunuz da bizim işimize karışıyorsunuz, siz doktor musunuz, tıp mısınız, uzman mısınız? Veya siz LGBT aktivitesi olarak interseks aileleri siz temsil etme yetkisini nereden alıyorsunuz? İnterseks aileleri ve bireyleri siz mi temsil ediyorsunuz? Bu yaptığınız doğru değildir. Bu işin bilimsel bir yöntemi var bilimsel kuralı var. Biz zaten gerekli şeyleri tartışıyoruz" diye bir makale yayınlandı Avrupa Üroloji Dergisi'nde. Bunu niye söyledim? O kadar hadsizlik var ki şu anda eşcinsel grubu bırakıp interseks gruba bile neredeyse tıbbi müdahaleye girecekler. Tabi bu üroloji camiası onlara pabuç bırakmıyor. Bilimsel şeyini uyguluyor ama ne yazık ki psikiyatri ve psikoloji camiası bu direnci gösteremiyor. Bunu da zaten psikiyatrist eleştiriyorlar. Psikiyatri ve psikoloji camiası ne yazık ki eşcinsellik konusunda şu anda bilimsel bir disiplin olmaktan çıkmış dogmatik bir ekol haline gelmiştir. Ben bunu bu kitabımda da yazıyorum bütün röportajlarımda da söylüyorum, çıkıpta biri "Hayır öyle değildir" diyemiyor mesela, öyledir çünkü onlar da biliyorlar. Dolayısıyla LGBT aktivizminin ne yaptığını ben bilmiyorum ama bu yaptığıyla hadlerini aştığını biliyorum. Bu nedenle sadece bu konuda değil, hep şunu söylüyorum toplum olarak devlet olarak LGBT bireylerin temel insan haklarını güvence altına almalıyız, sonuçta bunların sağlık hakkı hukuk hakkı yaşam hakkı dokunulmazdır ve bu anayasal güvence altında olmalıdır, öyledir de zaten öyle olmalıdır. LGBT bireylerin bu hakları korunma altına alınmalı, haddini aşan LGBT aktivitesi yasaklanmalıdır diyorum ben. Yapılması gereken, LGBT aktivitesinin haddini aşan bu azgınlıklarıyla mücadele etmektir.

Kaynak: Yeni Şafak

HABERE YORUM KAT