Lanetli provokasyonlar ve tertipçileri nasıl bozguna uğratılacak?
Siyasal ve toplumsal provokasyonlar hususunda Türkiye hem büyük acılar yaşadı hem de önemli tecrübeler edindi. Dün İzmir Konak’taki Halkların Demokrasi Partisi’ne (HDP) yapılan ve Deniz Poyraz isimli bir kadın çalışanın ölümüyle sonuçlanan silahlı saldırının şiddetle lanetlenmesi gereken çirkin bir provokasyon olduğunu ifade edelim öncelikle. Saldırı ve cinayet sonrası silahıyla birlikte yakalanan 27 yaşındaki O.G. Terörle Mücadele Şubesi’ndeki ilk ifadesinde şöyle söylemiş: “Kimse ile bir bağlantım yok. PKK’dan nefret ettiğim için binaya girdim, rastgele ateş ettim.”
İzmir Valiliği tarafından yapılan açıklamaya göre cinayet zanlısı O.G.’nin eski bir sağlık çalışanı olduğunu öğreniyoruz. HDP Onursal Başkanı sıfatıyla açıklama yapan Ertuğrul Kürkçü “üç silahlı saldırgan var ve binayı yakmaya çalışıyorlar” gibi iddialarla anında ve hiçbir bilgiye dayanmayan dehşet balonları uçuruyordu havaya. Aynı dakikalarda HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar saldırının olduğu saatlerde İzmir İl Örgütü’nden 40 kişilik yönetici kadronun “acil bazı nedenlerden dolayı” ertelenen toplantısından bahsederek “yapılmak istenen bir katliamdı” diyor ve şöyle ekliyordu: “tam anlamıyla tarama yapmış katil.” Henüz kriminal inceleme tamamlanmamıştı. Ama İzmir Valiliği’nin verdiği bilgiye göre HDP çalışanı Deniz Poyraz’ı üç el ateş edip katleden saldırgan silahındaki on mermiyi de sıkmış ve kaçmak isterken çatı katında polis tarafından yakalanmıştı.
Saldırı ve saldırganın profili
HDP İzmir İl Örgütü’nü basan saldırgan O.G.’nin sosyal medya paylaşımlarına bakıldığında Acil Tıp teknisyeni ve sağlık çalışanı sıfatıyla çalıştığı Suriye’nin Münbiç bölgesinde uzun menzilli ve makineli silahlarla verdiği pozları yayınladığı görülüyor. Aynı platformlarda O.G.’nin mütemadiyen aşırı-sağcı ve milliyetçi söylemlerle küfür ve tehditler içeren mesajlar yayınladığını kolayca görebiliyoruz. Ancak bu saldırı ve cinayetin hangi maksat ve odakla ilgili olduğunu iyice anlamak için son derece kapsamlı ve derinlikli bir soruşturmanın yürütülmesi gerekiyor elbette. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası görülen HDP’ye yönelik bu saldırı Türkiye’deki iç siyasi denge ve ilişkileri olduğu gibi Türkiye’nin Avrupa, Amerika ve Rusya arasında belirlemeye çalıştığı rotaya ilişkin bir sabotajın parçası da olabilir.
Henüz birkaç gün önce HDP’li Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen tahliye edilmiş, AK Parti içerisinde HDP’ye karşı açılan kapatma davasında MHP’yle açıkça farklı ve karşıt çizgi oluşmuş, NATO Liderler Zirvesi’nde Suriye’den Afganistan’a değin pek çok bölgeye ilişkin tansiyon yükselten müzakerelerin nereye evrileceği belirsizken gelen bu saldırı doğal olarak endişeleri arttırıyor. Bunların üzerine bir de son iki aydır Türkiye’nin gündemini esir alan Sedat Peker videolarıyla ortaya saçılan skandal niteliğindeki iddialarla ne yapacağını, nasıl temize çıkacağını şaşırmış illegal-mafyatik devletimsi çetelerin puslu havalar oluşturmak üzere fırsat kolladığı gerçeğini eklemek icap eder. Çünkü Türkiye’nin siyasal ve toplumsal tarihini olağan ve meşru akışından saptırmak için sıkça kullanılan siyasi suikastlar marifetiyle ülkenin geleceği barbarca karartılmıştır. Bu sebeple hiçbir gelişmeyi geçiştirmeden dikkat ve cesaretle adaletin tecellisi için ileri doğru atılmak gerekiyor.
Cinayet ve saldırıya gösterilen ilk tepkilerden biri AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten geliyordu. Çelik İzmir’deki saldırı ve cinayeti ısrarla provokasyon olarak tanımlıyor ve lanetliyordu. AK Parti Sözcüsü Çelik’in huzur ve güvenliği bozma, terörle mücadeleye gölge düşürme ve kamu düzenini bozmaya matuf hiçbir provokatif saldırıya fırsat verilmeyeceği, olayın tüm yönleriyle açığa çıkarılacağı vurguları önemliyi. Meclis Başkanı Mustafa Şentop ve AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş da provokasyon olarak niteliyordu saldırıyı.
Cinayet cinayettir, bazısını kınamamak olur mu?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun saldırı ve cinayeti lanetlerken “kimse provokasyondan medet ummasın” cümleleriyle Türkiye’nin siyasi suikastlarla rehin alınan geçmişine atıf yapıyordu. Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi parti liderleri saldırıyı lanetleyen ve bir an önce aydınlatılması yönünde çağrılar yaptığı saatlerde henüz Devlet Bahçeli’den bir kınama mesajı yansımamıştı ajanslara. Yine Sedat Peker videoları üzerinden kamuoyunda yargının devreye girmediği yönündeki eleştirilere karşı epey zaman sessiz kalan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül bu kez lanetle kınadığı saldırıyı provokasyon kategorisinde değerlendirip “hukuk bu karanlığa asla geçit vermeyecek, olay tüm yönleriyle aydınlatılacaktır” şeklinde gayet net ve kararlı bir mesaj yayınladı.
Bu meyanda son derece tuhaf hatta ileri düzeyde çirkin tanımlar, fırsattan istifade bel altı vuruşlar da olmuyor değildi. Mesela CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç saldırıyı “düşen iktidarlarını iç karışıklıklarla kurtarmak isteyenlere asla izin vermeyeceğiz” türü bir benzetmeyle cinayetin sorumlusu olarak doğrudan Hükümeti itham etmesi sadece aceleci değil kötü niyetli ve mesnetsizdi de. Son yıllarda ajitasyon ve provokasyon meselesinde HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın eline su dökecek birini bulmak mümkün değildi elbette. Bir yandan İran ve Esed rejimin yıkım ve katliamlarını (s)aklamak için ter döken Hüda Kaya diğer yandan Tahran ve Şam sevgisi kontenjanından milletvekili olduğu HDP’de PKK’nın giriştiği cinayet ve katliamları kınama ve lanetlemekte acze düştüğü için türlü cambazlıklar sergiliyordu. Tabii en makbul ve muteber cambazlık maharetlerini LGBT’nin meşruiyetine dair verdiği olağanüstü mesajlar sayesinde sergiliyordu.
Neyse Hüda Kaya’nın geçmişten bugüne türlü zikzaklarla dolu seceresiyle uğraşacak değiliz şimdi. HDP İzmir İl Binası’na saldıran kişiyi kestirmeden “SADAT tarafından Suriye’de silahlı eğitimden geçirilmiş AKP gençliği” ilan ediverdi bir çırpıda. “Araştırmalarımız sonucunda O.G.’nin bilgilerine ulaştık” cümleleri tümüyle boş elbette. Bu ülkede kimi Kemalistlerin, Maocuların, Stalinistlerin veya İran-Esed Rejimi uzantılarının sıklıkla kullandığı kara-propaganda tekniklerini, psikolojik harp yöntemlerini hiçbir utanma emaresi göstermeksizin kullanıp durumdan vazife çıkarıyor Hüda Kaya da. Türkçü katili Kürtçü katilden, Ergenekon suikastlarını PKK suikastlarından ayrıştıran, Amerika ve İsrail’in katliamlarıyla Rusya ve İran’ın katliamlarını aynı şekilde lanetlemeyenlerin kaç kuruş insanlıkları, kaç kuruş izzetleri olur?
Yeni Akit
YAZIYA YORUM KAT