Laiklik Şiddetin, “Terör”ün İlacı mıdır?
Laiklik neymiş böyle? Çaresi olmadığı dert, çözmediği sorun yok. İlerlemenin anahtarı o. Aydınlığa giden yol o. Uygarlığın en temel ölçütü o. Hatta adamlığın, insanlığın kıstası da o.
HAKSÖZ-HABER
Türkiye Kemalist rejimin organik aydınları aracılığıyla topluma empoze etmeye çalıştığı modern siyasal hurafelerden birisi de “laikliğin şiddeti, terörü önleyecek yegâne araç olduğu” iddiasıdır.
İnsan gerçeği ve tarihsel gerçeklere tamamen aykırı bu söylemi en son dile getiren kişi ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
Her derde deva, insanlığın müthiş buluşu laikliğin bu yönde propaganda edilmesini ele alan Atilla Yayla “komik” sözleri yine de tüm ciddiyetini koruyarak ele aldığını belirtiyor. Yayla, işte eczanelerde bulunmayan modern dönemin en büyük ilacı laikliğin şiddet hastalığını nasıl iyileştirdiğini ele alıyor.
***
Laiklik şiddetin, terörün ilacı mıdır?
Atilla Yayla / Yeni Şafak
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir ara ilginç bir söz sarf etti. Şiddetin ilacının, çaresinin laiklik olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu'nun bu tür sözlerini duyunca, öğrenince, ne tür bir yazı kaleme almamın uygun olacağında tereddüde düşüyorum. Mizahî tarafım harekete geçiyor ve beni Kılıçdaroğlu'nun sözleri üzerinden komik şeyler yazmaya teşvik ediyor. Ben yine de ciddiyetimi koruyayım!
Laiklik neymiş böyle? Çaresi olmadığı dert, çözmediği sorun yok. İlerlemenin anahtarı o. Aydınlığa giden yol o. Uygarlığın en temel ölçütü o. Hatta adamlığın, insanlığın kıstası da o. Kılıçdaroğlu sayesinde öğreniyoruz ki, laiklik aynı zamanda şiddetin, terörün önlenmesini sağlayacak başlıca araçmış.
İnsan cinsi şiddet kullanma potansiyeline sahip. İnsanlık tarihini de maalesef bir şiddet tarihi okumak mümkün. Kuşku yok ki, devletler birer şiddet aygıtı ve şiddeti en yaygın ve yoğun şekilde kullanma potansiyeline, gücüne sahip. Bu yüzden, devletlerin sınırlı olmasının bir sebebi şiddeti sınırlama çabası. Bu çabalar ne kadar başarılı oldu, çok tartışılır. Devletler büyük savaşlar yaptılar ve milyonları öldürdüler, daha fazlasının öldürülmesine sebep oldular. Bugün geriye bakına bazı savaşların ne kadar anlamsız ve insanlığa nasıl dehşet verici ölçüde zararlı olduğu görülüyor.
Ancak, devleti eleştirirken her problemin sadece ve yalnızca devletten kaynaklandığını söyleyip başka tür bir devletçiliğe yelken de açmayalım. Devletler olsa da olmasa da insan toplumlarında şiddet potansiyeli var. Sıradan, günlük ilişkilerde dahi her an şiddet patlayabilir. İşte kadınların erkekler tarafından öldürülmesi. İşte aile içi şiddet. İşte çeteleşmeler ve sokağa yansıyan çatışmalar.
Son zamanlarda İslamofobi aldı başını gidiyor. Batı'da yükselen İslam ve Müslümanlar karşıtı dalga Müslümanlığı şiddetle özdeş görme eğilimlerini körüklüyor. Bazı Müslümanların haksız mağduriyetlerine gösterdiği aşırı ve yanlış tepkiler de bunu kolaylaştırıyor. Öyle anlaşılıyor ki, Kılçdaroğlu da İslam'ın şiddeti doğal olarak teşvik ettiği fikrine varmış. Tabiî, bunu açıkça söyleyemiyor. Geniş toplum kesimlerini karşısına alması anlamına geleceği için siyaseten bundan uzak durması lâzım. Ancak, diğer taraftan, çareyi de bulmuş: Laiklik. Nasıl oluyorsa laiklik şiddeti, terörü önlermiş. Öyleyse, yapmamız gereken şey laikliğe sıkı sıkı sarılmak.
Peki, tarihi tecrübe Kılıçdaroğlu'nu doğruluyor mu? Laiklik şiddete çare oluyor mu? Dinler şiddetin yegâne veya en büyük kaynağı mı? Daha önce de yazdım. Hiçbir din şiddete prim veren, şiddeti destekleyen yorumlardan kesin olarak ve ebediyen muaf değil. Bütün dinler şiddeti teşvik edecek şekilde de kınayacak ve sınırlayacak şekilde de yorumlanabilir. Hristiyanlık ve İslam tarihi bu açıdan okununca karşımıza çok malzeme çıkar. Ancak bu, şiddetin sadece dinlerle ilgili olduğunu göstermez. Laikliği siyasî ve hukukî bir ilke olarak benimsemek ve uygulamaya çalışmak insanın şiddete kaynaklık edebilen tabiatını değiştirmez. Laik olsun olmasın, hiçbir siyasî felsefe şiddetten tamamen uzak kalamıyor.
Dine dayalı yoğun şiddet kullanan tarihsel siyasî entite örneği çok. Ancak, tersi de doğru. Şiddet laik sistemler ve laikliği ilke olarak benimseyen kişiler tarafında da yoğun şekilde kullanılabiliyor. Hatta, 20. Yüzyıl üzerine yapılan incelemeler en büyük şiddet dalgalarını üreten sistemlerin laik olduğunu gösteriyor. 20. Yüzyıl'ın totaliter faşist, nasyonal sosyalist ve sosyalist sistemleri laikti. Gerçi şu yorumu da reddetmek zor: Bu sistemler klasik dinlerin yerini almaya teşebbüs eden yeni dinler yaratmıştır. Bu yüzden, onları da dinî şiddetin örnekleri olarak görebiliriz. Ancak, buna, bu sistemlerin en azından klasik anlamda din olmadığı söylenerek cevap verilebilir.
Laikliğin şiddete kaynaklık edebileceğinin en iyi ispatı aslında CHP'nin kendi tarihi. Ama bunu CHP içinde yetişen bir kafanın görmesi, görse bile kınaması zor. Çünkü o kafa ideal birey ve toplum uğruna sınırsız şiddeti meşru, gerekli ve yararlı gören bir kafa. Bana inanmıyorsanız sağlam bir Kemalist ile ideal toplum üzerine beş dakika sohbet edin, dediğimin doğru olduğunu kesinlikle anlarsınız.
Kılıçdaroğlu'nun dünyası gibi saf ve dar bir dünyada yaşayabilsem çok mutlu olurdum!
HABERE YORUM KAT