"Kutsal ve Kutsal Sayılanlar Arasında.."
Selahaddin Eş Çakırgil, Star'da kaleme aldığı bugünkü yazısında "kutsal" kavramı hakkında değerlendirmelerde bulunuyor ve "halkın inanç sistemindeki ‘gerçek kutsal’lara ağırlık vermenin daha bir zamanı.." diyor.
Selahaddin Eş Çakırgil - 'Kutsal' ve Kutsal Sayılanlar Arasında.. / Star
İnsan, nefes almaya, yemek yemeye nasıl muhtac ise, ‘kutsal’ inancına da o kadar muhtaçtır. ‘Hiçbir şeye inanmıyorum ve benim kutsalım yoktur.’ diyen de, en azından kendi nefsini kutsal biliyor ve kendisine tapıyordur.
Birtakım devlet, kulüp veya örgütlerin flama ve bayrakları da bu gibi sun’î ‘kutsal’lar arasında..
Yenilenecek seçim öncesinde, parti flamalarının her yere asılmaması üzerine partiler anlaşınca.. Bu kez de her yere, kutsallıkla sarmallanmış bir bayrak asma yarışı başlatıldı.
*
Bayraklar, ‘devlet’ denilen sosyal üst-yapı kurumlarının hâkimiyetini temsil eden resmî sembollerdir. Her bayrağa da resmî ideolojilerce birtakım değerler atfedilir, tabiatiyle.. ‘Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır.. / Toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır.’ gibi hamâsî mısralar kulağa da hoş gelebilir. Ama, dünyada kırmızı / kan rengi olmayan pek az bayrak ve uğrunda savaşılmadan kazanılmış pek az toprak vardır ve bu açıdan bakıldığında her ülke bayrağı ve her ülke toprağı ‘kutsal’ gibi gösterilebilir.
Hassas bir konu..
Ayrıca, bir şeye devamlı vurgu yapılınca, ona karşı muhabbet veya nefrette de bir derinleşme başlıyor. Birileri, tabutlarını filanca resmî bayrakla örtünce, başkası da kendilerinin kabûl ettiği veya kabûl ettirilen flama veya bayraklara yönelebiliyor. O zaman da, sinirler geriliyor, düşmanlık duyguları daha bir tahrik ediliyor, hâliyle..
(...)