Kutsal
'Her ulusun kutsalları vardır; vatan, ana, bayrak gibi'.
Bir siyasi lider bu cümleyi kurunca 'kutsal' kelimesine takıldım, ansiklopedilere baktım, şu bilgiyi gördüm:
'Kut, Türk, Moğol ve Altay şamanizminde ve halk inancında kutsal enerji, yaşam gücü. Hut, Kud, Gut da denir. Eski Orta Asya Türk ve Moğol inanışlarına göre yaşam kaynağını Göktanrı'dan alır. Yiğitler Tanrı'nın kendilerine inayet ettiği; kut sayesinde ölümlerden kurtulur ve başarıdan başarıya koşarlar. Beyler ve kağanlar kutsanmıştır, yani kut sahibidir. Ancak doğuştan itibaren kut sahibi olabilmek için çeşitli ritüeller gerekir. Tanrı'nın kutu geri çekmesi kağanın tahtını ve yaşamını yitirmesi anlamını taşır…'
Bu bilgilere göre Müslüman olduktan sonra Türklerin 'kut ve kutsal' ile ilgili inanç ve düşüncelerini de değiştirmiş olmaları gerekiyor. Artık Müslümanın inandığı Allah, şamanistlerin inandığı 'Göktanrı' değildir; Kur'an'da anlatılan Allah'tır. Allah'ın kulları ile ilişkisi, neyi kime, nasıl vereceği ve nasıl alacağı da vahiy kaynaklarında anlatıldığı gibidir.
Kut, Allah'ın verdiği hayat gücü ve enerji ise İslam'a göre Allah bunu yalnızca yiğitlere, beylere ve kağanlara vermiyor, bütün kullarına veriyor. Bütün kulları, Allah'ın verdiği güç ve kabiliyetler sayesinde büyük başarılara namzettirler; bunların gerçekleşmesi ise kulun gayretine ve şartların uygunluğuna bağlıdır.
'La havle velâ kuvvete illa billah' cümlesi bütün müminlerin zikridir ve manası da 'Beceri ve güç ancak Allah iledir, O'nun sayesindedir' demektir.
Allah'ın vahiy yoluyla bilgi verdiği peygamberleri vardır, bunlara da 'kutsanmış' denmez, peygamber denir, din konusunda yanılmazlık ve günah işlememe özellikleri vardır. Peygamberler dışında kalan bütün kullar, iman, ibadet ve güzel ahlak vasıtasıyla Allah'a daha yakın olma şans ve imkanına sahiptirler; O'na yakın olanlara da 'mukaddes' veya 'kutsal' denmez, 'velî, evliya' denir.
Vatan, bayrak ve ana İslam inancına göre 'kutsal' değildirler, 'değerlidirler'. Eğer kutsal olsalardı –kut inancına göre- Tanrı tarafından verilmiş ve kutsanmış olmaları gerekirdi ki, bu da bütün toplulukların vatanları, anaları ve bayrakları için geçerli olurdu; yani bizim milletimize ait olanın 'kutsallık yönünden' bir farkı olmazdı; herkesin kutsalı kendine ait olurdu. Halbuki İslam'a göre hak din ile ötekilerin değerleri eşit değildir; mesela İslam'ın kökünü kazımak için haçlı bayraklarla Şark'a doğru akan haçlı selinin bayrağı İslam'a göre kutsal değildir, şerrin ve zulmün sembolüdür.
Çocuğunu lağım çukuruna atan ana da 'kutsal' olamaz; veya kutsal ise bu kutsallık bir değer olamaz.
Vatanımızı ve şahsi malımızı gerektiğinde canımız pahasına koruruz, vatanımızı severiz, o bize muhtaç olduğumuz pek çok şeyi veriyor ve onda derin hatıralarımız, eserlerimiz, tarihimiz var.
Bayrağımızı yukarıda tutarız; çünkü o bizim bütün değerlerimizi temsil ediyor (etmelidir).
Anamıza ve babamıza saygı gösteririz; çünkü onlar bizim velînimetimizdir. Onların rızalarını alırsak dünyada ve ahirette başarılı olma şansımız artar.
Ama bunlara kutsal demenin, bunlara mistik bir mahiyet vermenin 'İslam kültür ve medeniyetinde' yeri olduğunu sanmıyorum.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT