1. YAZARLAR

  2. Ahmet Taşgetiren

  3. Kuştan korkan...
Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Tüm Yazıları >

Kuştan korkan...

03 Aralık 2010 Cuma 18:57A+A-

"Kuştan korkan darı ekmezmiş" diye bir söz var Anadolu'da...

Bu, belalı bir coğrafyada, tekin olmayan bir sistem yapısı içinde, gel geç arzularla değil, her şeyi yeniden dizayn etmeyi öngören bir misyon bildirimi ile yola çıkmış bir ekibin, eğer yola çıkmaya karar vermişse, belalara göğüs gerebilecek bir donanıma sahip olmak gerektiğini bileceğini gösteren bir söz.

Belalı bir coğrafya, evet...

Geçtiğimiz asrın başında talan edilmiş...

Bu talanın en merkezi yeri, bizzat Türkiye olmuş.

Geçen yüz yıl içinde, Türkiye'nin konumunun hep denetim altında bulundurulması gibi bir uluslararası iradenin varlığı söz konusu...

Tekin olmayan sistem, evet...

Belalı coğrafyada, içerideki sistem yapılanması uluslararası iradeye uyum arz etmiş. Coğrafyayı tanzim eden iradeyi dışlayan tüm oluşumlar, bir şekilde boğulmuş, yok edilmiş...

Böyle bir vasatta siyaset yapacaksanız, başınıza belalar yağacağını, bıçak sırtı bir zeminde yürüyeceğinizi, "tehlike" olarak addedildiğinizde, canınıza okunacağını bilirsiniz.

AK Parti kadroları, 28 Şubat operasyonu sonrasında geldiler.

28 Şubat'ın uluslararası irade boyutunda, büyük oranda, D-8 meydan okumasına, yani "Türkiye'yi tayin edilen konumun dışına taşıma" arayışına karşı yok edici bir hamle niteliği vardır.

AK Parti oluşumu, böyle bir meydan okuma hamlesi içermemektedir.

Ama geçen 8 yıl içinde, uluslararası irade ile çok daha uzlaşmacı dil ile sürdürülen ilişkiler, "Türkiye'nin stratejik derinliği"ni kazanma yolunda ilerledikçe, "Ne oluyor" sorularına yol açmış sonra "Gizli gündem" sorgulamaları gelmiş, sonra "Eksen kayması" temaları gelişmiş, sonra Erdoğan-Gül-Davutoğlu ilişkilerinde, liderliğin parçalanması oyunları devreye sokulmuş ve şimdi İsviçre bankalarında hesap vs. gibi çamurlama eylemleri devreye girmiş... Açıktan meydan okunmuyor ama farklı bir tırmanış içinde oldukları da kesin! George Friedman "Osmanlı'nın küllerinden yeniden doğuş" demiş mesela buna.

-One minute!

-Siz çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz!

-Biz katile katil deriz!

-Gazze'de insanlık suçu işleniyor!

-Mavi Marmara'da işlenen cinayetleri affetmeyiz!

-Biz, sizin Ortadoğu'daki her projenize evet demeyiz!

-Eğer mesele nükleer silah karşıtlığı ise, neden sadece İran da, İsrail veya öteki nükleer silah sahipleri değil?!.

-Amerika ile dostuz, AB'ye girmek istiyoruz ama biz bu coğrafyanın çocukları olarak, yanı başımızda savaş istemiyoruz. Bölgeye ilişkin her şeyde söz sahibi olmak istiyoruz. Irak vurulduğunda biz de vuruluyoruz, İran vurulduğunda biz de vurulmuş olacağız. Azerbaycan için, Bosna için, Kosova için sözümüz var.

-Rusya ile de görüşürüz, Çin ile de...

-Evet Batı ile ittifak halindeyiz ama bu bizim elimizi kolumuzu bağlamıyor. Hele, AB'nin çifte standartları sürerken ve İsrail'in vahşetine göz yumulurken...

Üç aşağı beş yukarı bunları söyleyen bir siyasi kadronun ayağını yere sağlam basması gerektiği açıktır.

Bizim coğrafyamız ve hele bizim ülkemiz, geçmiş on yıllar içinde, Rusya'ya göz kırptığı için başbakanların asıldığı, Amerika'nın itirazına rağmen haşhaş yasağının kaldırılması yüzünden siyasi kriz çıkarılan ülkedir.

Geçmişinizde veya yol aldığınız süreçte, sırtınızda kirli dosyalar varken yürüyemezsiniz, yürütmezler, önünüze bedelleri koyarlar...

Ben, Tayyip Erdoğan'ın, Abdullah Gül'ün, Ahmet Davutoğlu'nun, bu dikenli yola girerken bütün bunları düşündüğüne ve sırtlarında taşınamayacak bagaj taşımadıklarına inanırım.

İsviçre bankaları vs...

Başbakan Erdoğan için bu iddialar ancak doping niteliği taşır. Onun için tepkisini gürül gürül bir üslupla koyar ortaya...

Davos günlerinde, Yahudi lobilerinin gücünden yola çıkarak, "Bunun faturası ödetilir" gibi sözler söylenmişti.

Evet, birileri farklı oyun kuruculara fatura ödetmek isterler hiç kuşkusuz.

Bunun, "Görevimiz tehlike" boyutları da dahil değişik yolları vardır, birisi de çamur atmaktır.

Ama şu ana kadar bunlar tutmadı. Belki biraz da, oyunları bozma yeteneği gelişti siyasi kadrolarımızın. Ne de olsa, düşe kalka düşmemeyi ve ayakta kalmayı öğreniyoruz.

Her bela, biraz daha şerbetliyor bizi...

WikiLeaks sürecinden sonra Türkiye'nin ve Gül-Erdoğan-Davutoğlu üçlüsünün daha güçlü olacağına inandığımı söylesem, şaşırır mısınız? Evet, öyle olacak.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT