Kuşatma ve zafer
"Gazze’yi 304 gündür savunan ve zafere ulaşmasına da ramak kalan Hamas, vahşice, kuralsız ve orantısız bir kuşatmaya karşı tarihin en şanlı, en şerefli savunmalarından birini yapıyor; zafer de ufukta görünüyor inşallah."
Aydın Ünal/Yeni Şafak
Hamas, 7 Ekim’deki meşru operasyonu kadar, direnmek suretiyle Gazze’de kayıplara ve ağır tahribata sebep olmakla da eleştiriliyor.
Hamas’a, “bir hiç uğruna direniyorsunuz”, “bütün dünyayı arkasına almış, en modern silahlara sahip bir ordu karşısında direnerek Gazze’de kayıpları artırıyorsunuz”, “kaybedeceğiniz bir savaşta daha fazla can kaybına ve yıkıma neden oluyorsunuz” eleştirileri yapılıyor.
Kuşatma, insanlık tarihi kadar eski bir savaş taktiğidir. Bir taraf, şehrinin etrafına aşılması zor surlar inşa eder, içerde ordusunu ve halkını uzun süre ayakta tutabilecek, savunmayı sürdürebilecek yığınak yapar. Diğer taraf ise şehri ablukaya alır, dışardan saldırılar yapar, suyu keser, lojistiğin erişimini engeller; ya surları aşarak, ya da şehrin çaresiz kalıp teslim olmasını bekleyerek zafer kazanmak ister.
Kudüs örneğin… Tarihçiler, son 4 bin yılda 118 kez kuşatıldığını ifade ediyorlar. 1099’da Haçlılar şehri kuşatmış, sonra şehre girmiş, binlerce Müslümanı katletmiş, Yahudileri sinagoglar içinde yakmış, İslam ve Museviliğe ait mezar ve yapıları tahrip etmişlerdir. 1187’de Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü tekrar kuşatmış, fethetmiş, şehre girerken hiç kimsenin kılına dokunulmaması yönünde kesin emir vermiş, gerçekten de öyle olmuştur.
Haçlıların Hatay (Antakya) kuşatması 300 gün sürmüştür. Kuşatmacılar çok zor şartlar altındadır: Çamurun, bataklığın içindedirler ve sürekli depremler olmaktadır. Ancak kuşatmadan vazgeçmezler. Hatay Müslümanlarına yardım gelmeyince, 300 günün sonunda şehir düşer. Haçlılar şehir içindeki herkesi kılıçtan geçirir, evlerin tamamını ateşe verirler.
Aynı dönemde yine Haçlılar tarafından kuşatılan Trablusşam şehri tam 2 bin gün direndikten sonra düşer.
Birkaç yüz yıl sonra Moğollar gelir, Basra’da taş üstünde taş bırakmazlar. Bağdat’ı kuşatırlar, şehir teslim olmasına rağmen tamamen yıkar, kütüphaneleri yakar, omuz üstünde baş, taş üstünde taş bırakmazlar.
1492 Gırnata kuşatmasıyla Endülüs tarih sahnesinden çekilmiştir. 1915-16’da Halil Kut Paşa, Kûtü’l-Amare’yi kuşatmış, biri general olmak üzere 8 bin İngiliz askerini esir almış, Britanya Ordusu’na unutamayacağı bir yenilgi yaşatmıştır.
Her kuşatma, kuşatan için zaferle sonuçlanmaz. Örneğin Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 1683’te Viyana’yı 3 ay süreyle kuşatmış, başarılı olamamıştır.
Napolyon, 1799’da Akka’yı 52 gün boyunca kuşatmış, Cezzar Ahmet Paşa’nın şanlı direnişiyle geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Tarihin en kanlı kuşatmalarından biri de Almanların Leningrad (St. Petersburg) kuşatmasıdır. 872 gün süren kuşatma sırasında 1,5 milyon insan, çoğu da açlık ve soğuktan, hayatını kaybetmiştir. Şehirdeki fareler, kuşlar, evcil hayvanlar bile yenmiştir. Sovyet Kızıl Ordu’su savunmayı bırakmamış, 1944 Ocak ayında Almanlar geri çekilmiştir. Yine Stalingrad kuşatması 6 ay sürmüş, Sovyetler 1 milyonu aşkın kayıp vermiş, bu başarılı savunma ile Alman ordusu çöküşe geçmiştir.
Yakın tarihin en acı kuşatmalarından biri de kuşkusuz Saraybosna kuşatmasıdır. Sırp güçleri 5 Nisan 1992’de şehrin etrafına tahkimat yapmış, 1425 gün, yani 4 yıl boyunca şehri ablukada tutmuş, 1.601’i çocuk 11 bin 541 kişiyi katletmişlerdir. Keskin nişancılar Saraybosnalıların sokağa dahi çıkmasını engellerken, pazar yerlerine bombalar atılmış, toplu katliamlar yapılmış, Saraybosna Kütüphanesi dâhil şehrin önemli kısmı yanmış, yıkılmıştır. Boşnakların direnişi sayesinde Saraybosna teslim olmamış, 29 Şubat 1996’da kuşatma sona ermiştir.
Gazze’de halen devam eden savaş da, tarihteki örnekleri gibi bir kuşatma savaşıdır.
Bugün 304’üncü gününe ulaşan kuşatma, Gazze’nin ve Hamas’ın kahramanca direnişi sayesinde halen sürmektedir ve saldırganlar için yolun sonunun göründüğü de artık netleşmiştir.
İsrail kuşatmasına karşı Gazze savunması, tarihteki yüzlerce örneği gibi, mesela Tiryaki Hasan Paşa’nın Kanije Savunması, mesela Ali İhsan Paşa’nın Musul Savunması, mesela Leningrad, Stalingrad, Saraybosna savunmaları gibi, eşsiz bir kahramanlık destanıdır.
Şimdi en baştaki soruyu tekrar soralım: Gazze ve Hamas, “bir hiç uğruna” mı direniyorlar?
Soruya soruyla cevap verelim: Leningrad’da 1,5 milyon, Stalingrad’da 1 milyon, Saraybosna’da 11 bin 541 masum, “bir hiç uğruna” mı öldüler?
Gazze’ye ve Hamas’a “teslim olsunlar” diyenler tam olarak kimin sözcülüğünü yapıyorlar?
Üstelik hatırlatalım: Tarihte, bir şehri kuşatıp da, teslim yoluyla bile olsa ele geçirenlerin, anlaşmalara uydukları, yağmadan, kıyımdan, katliamdan tecavüzden uzak durdukları çok az örnek vardır.
Gazze’yi 304 gündür savunan ve zafere ulaşmasına da ramak kalan Hamas, vahşice, kuralsız ve orantısız bir kuşatmaya karşı tarihin en şanlı, en şerefli savunmalarından birini yapıyor; zafer de ufukta görünüyor inşallah.
HABERE YORUM KAT