1. YAZARLAR

  2. Ahmet Taşgetiren

  3. "Kürtlerin meselesi"
Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Tüm Yazıları >

"Kürtlerin meselesi"

21 Mayıs 2009 Perşembe 18:26A+A-

Başlıktaki ifadeyi bilerek "Kürt meselesi" diye kullanmadım. Bu terkibi kullanmaktan kaçındığım için de değil.

Çok farklı odaklara göre farklı muhtevası bulunan "Kürt meselesi" diye bir şey var, onu kullanmaktan kaçınmam. Ama ben burada farklı bir şeyi değerlendirmek istiyorum ve onun başlığını "Kürtlerin meselesi" diye koymak gerekiyor. 

"Kürt meselesi" belki, Ankara'dan bakılınca, "Türkiye'nin bütünlüğü", dünyadan bakılınca "kimlik meselesi"dir. Belki enerji meselesidir, belki Ortadoğu meselesidir vs...

Ama bunların yanında, Kürtlerin de kendi içlerinde bir meselesi var ve şu an yoğun biçimde konuşulmuyor olsa bile, iç dolaşımda ciddi bir gündem oluşturduğu muhakkak.

Bu konuyu değerlendirmek amacıyla aşağıya, Şeyh Said'in torunu, "Kürt meselesi"ni çok uzun zamandan beri dillendiren ve kendine göre önemli koordinatlar işaretleyen Abdülmelik Fırat'ın, Vatan'dan Mine Şenocaklı'ya verdiği mülakattan bir bölüm almak istiyorum. Soru ve cevaplar şöyle:

"Şenocaklı-....Diyarbakır'a gidince görüyoruz ki, Kürtlerin büyük kısmı Öcalan'ı liderleri kabul ediyor...

A. Fırat-Öcalan'ın lider olarak görülmesi için propagandasını yapıyorlar. Öcalan'ı putlaştırıyorlar. Oysa ben içindeyim biliyorum, PKK'nin görevi Doğu'daki örf ve adetleri, inançları zayıflatmak... Kürtlerin sadece yüzde 20'si PKK'ye rey veriyor. Yani 2 milyon Kürt...

Şenocaklı-PKK'ya mı oy veriyorlar?

A. Fırat-Yani DTP'ye! DTP, PKK'dir. Bunu bilmeyen var mı? Türkiye'de 8 milyon Kürt oyu var, bu 8 milyonun 6 milyonu PKK'ye oy vermez... Bugüne kadar, 60 bin Kürt genci ölmüştür, 4 bin köy boşaltılmıştır, 3 milyon Kürt göç etmiştir. Bu PKK'nin Kürtlere yaptığı en büyük ihanettir. Ama buna rağmen Kürt sorununu PKK ile konuşuyor aydınlar. Hiç kimse demiyor ki, 'Kürtler'in yüzde 80'i PKK'ye oy vermemiştir. Bu Kürtler de PKK'nin söylediğinden daha önce bunları  söylemişlerdir."

Soru cevap bu. Peki bu soru - cevabın bize bildirdiği husus ne?

Abdülmelik Fırat'ın, Kürt seçmenin ancak yüzde 20'sinin oyunu almış olmasına, 8 milyonluk Kürt seçmeninden 6 milyonunun PKK'ye oy vermeyeceği bilinmesine rağmen PKK- DTP çizgisinin Kürtlerin temsilcisi olarak kabul edilmesinden duyduğu rahatsızlık değil mi?

Ve "PKK'nin görevi Doğu'daki örf ve adetleri, inançları zayıflatmak..." diyen, "bugüne kadar 60 bin Kürt genci ölmüş, 4 bin köyün boşaltılmış, 3 milyon Kürt'ün göç etmiş olmasından PKK'yi sorumlu tutan" ve "Bu, PKK'nin Kürtlere yaptığı en büyük ihanettir" diyen Abdülmelik Fırat'ın bu hareketten rahatsız olduğunu anlamaktayız, değil mi?

Peki ne olacak yarınlarda?

Diyelim, DTP-PKK'nın etkin olduğu alanlarda Abdülmelik Fırat kendisini nasıl hissedecek?

Gerçekte, son bir - iki ay içinde, Doğu - Güneydoğu'dan gelen birçok insanla bir arada oldum.

Genelde farklı dini gruplara mensup insanlardı bunlar.

Hemen hepsinin ortak kanaati, "Bölge insanının son derece dindar olduğu, bölgenin Sahabe hatıralarıyla dolu olduğu, birçok alimin bulunduğu, Diyarbakır gibi, siyasi hüviyeti öne çıkarılmış şehrin, aslında çok derin bir dini hüviyete sahip bulunduğu" şeklinde idi.

"Bir Kur'an toplantısında statlarda 40-50 bin insan toplanıyor, karikatür krizinde Diyarbakır meydanına 1 milyona yakın insan koşuyor, Kutlu Doğum'da, on binlerce insan meydanlara akıyor" diyorlardı gururla...

"DTP'ye oy verenler bile DTP - PKK'nın ideolojik çizgisini kabul ediyor denemez"  diyorlardı. Aynı insanlar, kadın - erkek, genç yaşlı, çocuk... hem DTP'nin düzenlediği Nevruz'a, hem Kutlu Doğum toplantısına katılıyordu onlara göre.

Peki ama, neden orada PKK ve DTP öne çıkmıştı? Siyasi temsil dendiğinde neden o çizgi başat roldeydi?

Buna dair epeyce izahları vardı.

İzahların bir kısmı, Ankara'nın laikçi yaklaşımları ile PKK - DTP çizgisinin örtüştüğü şeklindeydi. Bir kısmı PKK'nın Ergenekon bağlantılarına işaret etmekteydi. Bir kısmı, PKK - DTP çizgisinin birbiriyle irtibatına karşılık,  diğer cenahların dağınıklığı yönündeydi.

Ama, ortaya çıkan net görüntü, Kürtlerin kendi içinde derin çelişkiler taşıyor olmalarıydı.

Tıpkı Türkiye'nin öteki cenahında, etnik aidiyet ötesi bir siyasi - fikri - ideolojik farklılaşma olduğu gibi...

Türkiye genelinde bir CHP iktidarından duyulan tedirginlik, Kürtler arasında, DTP - PKK temsilinden duyulmaktaydı.

Şu an sorun, "Kürt kimliği" etrafında yoğunlaşsa bile, önümüzdeki dönemin, kesinlikle, farklı temsil imkanlarının arandığı bir dönem olacağı kesin gibi görünüyor.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT