Kürtler ve Ergenekon
Huzursuz bir ülke burası.
Bu huzursuzluk tesadüf değil.
Yaşanan bu huzursuzluktan birileri güç ve para kazanıyor.
Dün iki büyük olay yaşandı Türkiye’de.
Doğu’nun sokakları gene kana bulandı, çatışmalar çıktı, kepenkler kapandı.
Ve, Cumhuriyet tarihinin en büyük davası başladı.
Aslında bu ikisi birbirinden kopuk değil.
Eğer bu ülkede Kürt sorunu olmasaydı, Susurluk çeteleri kurulabilir miydi, onun devamı olan Ergenekon kendine ordu içinden yandaşlar bularak böyle büyüyebilir miydi?
Biz Kürt meselesini çözebilmiş olsaydık ne çeteler olurdu, ne derin devlet bu kadar derine girebilirdi, ne de bu ülke böylesine fakir ve huzursuz yaşardı.
Ama çözemiyoruz bunu.
Niye?
Sanırım bunun temel nedenlerinden biri hem Türklerde hem Kürtlerde bir intikam isteğinin kökleşmiş olması.
İki toplum da birbirine karşı körükleniyor.
İntikam çözümden daha tatlı geliyor birçok insana.
Aslında bu halli zor bir sorun değil.
Bu hava bir haftada değişebilir.
Temel sorun tabii ki daha derinde.
Dün Avni Özgürel’in bizim gazetede yayımlanan konuşmasında Neşe Düzel’e söylediği gibi, bu savaştan büyük kârlar sağlayanlar var.
Unutmayın ki, savaş her türlü karanlık işi çevirmek için büyük bir özgürlük sağlıyor.
Özgürel, “cemseler eşliğinde taşınan uyuşturucudan” söz ediyordu.
Daha önce, bunun benzerini gene Neşe Düzel’e, o zaman MHP’nin yöneticilerinden olan Yahnici de söylemişti.
Tabii sadece uyuşturucu ve silah ticareti yok bu meselenin çözümlenmemesinin altında.
Türkiye’de “iktidarı” belirleyen en önemli etkenlerden biri de Kürt meselesi.
Bu sorun olmadığında bu ülke normalleşecek.
İktidar, halkın seçtiği siyasilerde olacak.
Ama savaş, ülkeyi “askerîleştiriyor” ve askerin iktidarını besliyor.
Peki, sorun bu kadar açıkken, savaşın kendi iktidarlarını kökünden biçtiğini görürken, siyasetçiler bunu neden çözmüyorlar?
Sanırım, askerden korkuyorlar.
Ve, hep kafalarının bir yanında, askerle anlaşıp burayı keyiflerince yönetebilmek hayali yatıyor.
Bir de “kamuoyundan” çekiniyorlar.
Gazeteler ve televizyonlar öylesine “intikamcı” bir yayın yapıyorlar ki siyasetçileri geriletiyorlar.
Burada “barış istemek” ihanet gibi algılanıyor.
“Yurdunu seven insan barış istemez” türünden bir inanış sanki herkesin bilinçaltına işlemiş.
Peki, bu savaş sürdüğü sürece bu ülke huzur bulabilir mi?
Zenginleşebilir mi?
Devletin içindeki çeteleşmeyi önleyebilir mi?
Bu soruların hepsinin cevabı “hayır”.
Söyleyin bana.
Yurt sevgisi, “intikam almayı” mı önde tutar yoksa o yurtta yaşayan insanların daha mutlu, daha zengin, daha özgür yaşamasını mı?
İntikam almayı, “yurtseverlik” sandıkları sürece Türkler de Kürtler de iflah olmayacak.
Bundan emin olabilirsiniz.
Sefil ve kanlı bir hayat hepimizin boynuna dolanacak.
Dün gene bir insan vuruldu sokakta.
Gösteri yapanlardan birini polis, kalbinden vurup öldürdü.
Çatışmalar çıktı.
Kepenkler kapandı.
“Öcalan’a hapiste işkence yapıldığı” yayılmıştı çünkü.
Özgürel’in Düzel’e çok cesur bir şekilde söylediği gibi “Öcalan’sız bir barış” olmayacak.
Türkler kendilerine bir sormalı.
Öcalan’ı İmralı’da, her söylentiye olanak sağlayacak şekilde tecrit edilmiş olarak tutmanın amacı, barışı sağlamak mı, intikam almak mı?
Geçmişten intikam almaya çalışan herkes bir şekilde kendi geleceğini zedeler.
Geçmişten intikam almak için geleceğinizi tehlikeye atmak istiyor musunuz?
Yurtseverliğinizin bu intikam duygusunda yattığına inanıyor musunuz?
Aynı soruyu Kürtlere de sormak gerekiyor tabii.
Mayın patlatmak, karakol basmak, araba yakmak, asker öldürmek hangi amaca yardım ediyor?
İntikam isteğinizi yatıştırmaya mı?
Kürtlerin daha özgür yaşamasına mı?
Ben size samimi inancımı söyleyeyim.
İntikam isteği, kitlelerin aleyhine, “efendilerin” lehinedir.
İnsanların ayaklarına “efendileri” tarafından takılmış prangalardır intikam duyguları.
Halk bu duyguyla hareketsiz kalır, “efendiler” rahatça at oynatır.
Bugün de olan o.
Sizler intikam duygularınızın esirisiniz.
Efendileriniz de çeteler kurarak, karanlık işlere girerek, sizi öldürerek, ezerek hükümranlıklarını sürdürüyorlar.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT